“Oy kullanmak için gittiğim Antakya’dan bildiriyorum. Ağır bir koku var. Her yer toz duman içinde. Sinekler her yeri sarmış. Evimi yıkmışlar… “Döneceksiniz, değil mi? Oraları yabancılara bırakmayacaksınız.” diyenlere artık bir cevabım yok.”
On bir ilimizdeki hayatı alt üst eden deprem sonrasında, hayatta kalanların bir kısmı evini, şehrini terk ederek başka şehirlere göç ettiler. Büyük bir kesimin ise böyle bir imkânı olmadığı için kendisine uygun görülen hayatı yaşamaya devam ediyor çadırlarda, şanslıysa konteynerlerde. Başka şehirlere göç edenlerin en sık karşılaştığı soru ise “Ayyyy boş bırakmayın oraları, döneceksiniz değil mi?” Döneceğiz döneceğiz de Doğal Hayatı Koruma Derneği (WWF) açıklamış, “bu büyük yıkımın iyileşmesi onlarca yıl alacaktır.” Yani sevgili romantik meraklılar bu şehirlerde yeniden hayatın başlaması öyle sanıldığı kadar kolay olmayacak.
WWF (Doğal Hayatı Koruma Derneği) 6 Şubat depreminden yaklaşık bir ay sonra 29 Mart’ta bir forum düzenledi. Yeşil İyileşme Forumu. Üniversite hocalarının, kalkınma ajanslarının, belediyelerin, bakanlık yetkililerinin, çevre derneklerinin hatta cumhurbaşkanlığı danışmanının da katıldığı geniş kapsamlı bir toplantı oldu.
Amacı; yaşanan depremlerin ardından felaketin yıkıcı etkilerinin azaltılması ve benzeri doğal olayların sonucunda ortaya çıkması istenmeyen afet durumlarının engellenmesi için sürdürülebilir çözümler bulmak. İşte bu forumun ardından etkinliğin çıktısı niteliğindeki Yeşil İyileşme Forum Raporu tamamlandı ve kamuoyu ile paylaşıldı.
Forumda enerji, şehircilik, doğa, tarım, çevre ve yönetişim konuları ayrı ayrı ele alındı. Ve bölgesel farklılıklar gözetilerek;
başlıklarının altı çizildi ve raporun sonuç bölümünde özetle şöyle denildi.
Tüm maddelerin altına ben de imzamı atıyorum elbette. Ancak üzerinden 100 günden fazla zaman geçmiş olmasına rağmen bölgede halen insanlar çok zor durumda. Fiziksel koşulların kötülüğü ruh sağlığını da yakından ilgilendiriyor. Bir diğer tehlike ise moloz atıklarından dolayı havaya salınan asbest meselesi. Reuters’e göre önümüzdeki 10 ile 50 yıl içinde havadaki bu maddelerin solunması ve de toprağa suya karışması sebebi ile 6 Şubat ta yaşanan felaketten daha büyük bir tehlike insanlarımızı bekliyor. Biz de karar alıcıların, iklim krizini de tetikleyecek bu soruna, acilen çözüm olacak kararlarını bekliyoruz. Hep söylediğimi yine tekrarlayayım, her türlü krizi aşmak mümkün ama iklim krizine çözüm bulunamaz ise çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakmak da gecikirsek, maalesef her şey çok güzel olamayacak.
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
On bir ilimizdeki hayatı alt üst eden deprem sonrasında, hayatta kalanların bir kısmı evini, şehrini terk ederek başka şehirlere göç ettiler. Büyük bir kesimin ise böyle bir imkânı olmadığı için kendisine uygun görülen hayatı yaşamaya devam ediyor çadırlarda, şanslıysa konteynerlerde. Başka şehirlere göç edenlerin en sık karşılaştığı soru ise “Ayyyy boş bırakmayın oraları, döneceksiniz değil mi?” Döneceğiz döneceğiz de Doğal Hayatı Koruma Derneği (WWF) açıklamış, “bu büyük yıkımın iyileşmesi onlarca yıl alacaktır.” Yani sevgili romantik meraklılar bu şehirlerde yeniden hayatın başlaması öyle sanıldığı kadar kolay olmayacak.
WWF (Doğal Hayatı Koruma Derneği) 6 Şubat depreminden yaklaşık bir ay sonra 29 Mart’ta bir forum düzenledi. Yeşil İyileşme Forumu. Üniversite hocalarının, kalkınma ajanslarının, belediyelerin, bakanlık yetkililerinin, çevre derneklerinin hatta cumhurbaşkanlığı danışmanının da katıldığı geniş kapsamlı bir toplantı oldu.
Amacı; yaşanan depremlerin ardından felaketin yıkıcı etkilerinin azaltılması ve benzeri doğal olayların sonucunda ortaya çıkması istenmeyen afet durumlarının engellenmesi için sürdürülebilir çözümler bulmak. İşte bu forumun ardından etkinliğin çıktısı niteliğindeki Yeşil İyileşme Forum Raporu tamamlandı ve kamuoyu ile paylaşıldı.
Forumda enerji, şehircilik, doğa, tarım, çevre ve yönetişim konuları ayrı ayrı ele alındı. Ve bölgesel farklılıklar gözetilerek;
- çevrenin korunması,
- yeniden inşa sürecinde sürdürülebilir/yenilenebilir enerji sistemlerine öncelik verilmesi,
- tarım kooperatiflerinin desteklenmesi,
- yerel üretimin teşvik edilmesi,
- bölgedeki şehircilik yaklaşımının yapılandırılması
- zihinsel dönüşüm ihtiyacı
başlıklarının altı çizildi ve raporun sonuç bölümünde özetle şöyle denildi.
- 2023 yılının Şubat ayında meydana gelen ve 11 ilimiz ile komşu ülkelerde milyonlarca insanı etkileyerek, resmi kayıtlara göre 50 bini aşkın kişinin yaşamına mâl olan bu büyük yıkımın iyileşmesi ONLARCA YIL ALACAKTIR.
- Ülkemizin ve dünyanın gündemine son yıllarda, pandemi süreci,
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz. Giriş yap veya üye ol., seller, kuraklık dalgaları ve orman yangınları damgasını vurmuş, son depremler ise bu felaketler silsilesine telafisi olmayan kayıplar eklemiştir. Tüm bu afetler zincirinin bize acı bir şekilde gösterdiği üzere, insanın sağlığı ve esenliği, doğanın sağlığı ile ayrılmaz bir bütündür.
- Yeniden ayağa kalkma, bina inşa etmenin ötesine geçerek, depremzede illerimizde yaşamı yeni bir anlayışla kurmayı amaçlamalıdır. Enkaz kaldırma çalışmalarından yeni yaşam alanlarının geliştirilmesine kadar, sağlıklı bir gelecek kurma mücadelesi olarak gördüğümüz bu ayağa kalkma sürecinin her aşamasını yeşil iyileşme ilkelerine göre ele almalıyız.
- Depremler, orman yangınları, seller, toprak kaymaları gibi felaketlere karşı ülkemizde bugüne kadar gösterilen yaklaşım genellikle afet sonrası çalışmalar üzerinde yoğunlaşmakta, bu da can, mal ve doğa kaybının yüksek olmasına yol açmaktadır.
- Doğa ile uyumlu kentler inşa edilmediğinde çevresel sorunlar da artmaktadır.
- Yaşam alanlarımızın daha güvenli bir şekilde yeniden inşa edilebilmesi ve gelecekte karşılaşılabilecek benzer şoklara karşı daha dirençli olabilmesi için doğa/çevre, afet yönetim stratejisinin ayrılmaz bir bileşeni olarak ele alınmalıdır.
- Depremin yarattığı yıkımın onarılmasında, başta kamu kurumları olmak üzere, yerel yönetimler, meslek örgütleri, bilim dünyası ve sivil toplum işbirliği ile bu belgede yer alan önerileri de içeren yeşil iyileşme ilkelerinin deprem sonrasında ayağa kalkma ve yeniden yapılanma sürecinde hayata geçirilmesi sağlanmalıdır.
Tüm maddelerin altına ben de imzamı atıyorum elbette. Ancak üzerinden 100 günden fazla zaman geçmiş olmasına rağmen bölgede halen insanlar çok zor durumda. Fiziksel koşulların kötülüğü ruh sağlığını da yakından ilgilendiriyor. Bir diğer tehlike ise moloz atıklarından dolayı havaya salınan asbest meselesi. Reuters’e göre önümüzdeki 10 ile 50 yıl içinde havadaki bu maddelerin solunması ve de toprağa suya karışması sebebi ile 6 Şubat ta yaşanan felaketten daha büyük bir tehlike insanlarımızı bekliyor. Biz de karar alıcıların, iklim krizini de tetikleyecek bu soruna, acilen çözüm olacak kararlarını bekliyoruz. Hep söylediğimi yine tekrarlayayım, her türlü krizi aşmak mümkün ama iklim krizine çözüm bulunamaz ise çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakmak da gecikirsek, maalesef her şey çok güzel olamayacak.
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.