[IMG alt="Esra Gezginci İstanbul’un sırlarına kapı aralıyor:
İstanbul Boğazı’nın manevi koruyucuları kim?"]
Esra Gezginci ile Esrarengiz İstanbul, bugün NTV ekranında seyirciyle buluşan bu bölümünde, İstanbul’daki türbelerin gizemli hikayelerine mercek tuttu. Çünkü İstanbullular, Boğaziçi’nin mânen dört ulu kişi tarafından korunduğuna inanırlar. Aziz Mahmud Hüdâyî, Beşiktaşlı Yahya Efendi, Telli Baba ve Yûşâ Aleyhisselam’ın çevrelediği bu hat; Üsküdar-Beşiktaş-Rumeli Kavağı-Beykoz hattında şekillenen hayatlardır. “Boğaz’ın Dört Muhafızı” kitabının yazarı Samet Altıntaş türbeleri anlattı.
İstanbul'un kadim tarihinde birçok evliyanın hatırası var. İstanbul Boğazı'nın girişinde ve çıkışında ise dört manevi koruyucu olduğuna inanılıyor. Kimler oluşuyor, türbelerin tarihi geçmişi ile başlayalım. “Elbette, hepsini konuşacağız ama dilersen önce neye türbe diyoruz? Buradan başlayayım. Türbe şöyle; içinde ulu bir kişinin yattığına inanılan zamanlada bir ziyaretgaha dönüşen mimari yapılar aslında. Özellikle Türkler’in türbelere karşı çok büyük bir ihtiram saygısı var. Erol Güngör’ün sözüydü yanılmıyorsam ‘Bir yerde türbe varsa orası Türk’ün toprağıdır.’ diyor"
Peki türbe geleneği ilk Eyüp Sultan’da mı başladı? “1453 yılında Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u alıp devletinin başkenti yaptığında burada Eyüp Sultan’ın da türbesi Akşemsettin’in keşfi ile ortaya çıkıyor. Tabii ki istanbul’da ilk türbe geleneği dört başı mamur anlamda söylüyorum Eyüp Sultan’da başlamış denir. Eyüp Sultan malumunuz Hz.Peygamber’in hicreti esnasında yani Mekke’den Medine’ye gittiğinde misafir olduğu kişi Efendimizin dolayısıyla Eyüp Sultan’a karşı hep böyle bir teveccüh olmuş, malum Eyüp Sultan daha önce Emevi ordusuyla İstanbul’u kuşatmaya geldiğinde burada vefat ediyor, daha sonrada Fatih İstanbul’u aldığında üzerine bir Türbecik inşa ediliyor."
Bu manevi önderler şüphesiz toplumumuza inancımıza yer edinmiş, İstanbul’u konuşmak gerekirse özellikle Boğaz'ın girişinde Beykoz'da Hz. Yuşa peygamberin, Beşiktaş'ta Yahya Efendi'nin, Sarıyer'de Telli Baba'nın, Üsküdar'da ise Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerinin türbeleri… İstanbul Boğazı'nı ve denizcileri manen koruduğuna inanılan dört manevi koruyucunun hikâyesini nedir? “Dilersen Üsküdar Doğancılar mevkinde türbesi bulunan Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri ile başlayalım…Bursa'da kadılık yaparken, gördüğü bir rüya sonrası görevini bırakır. Hocası Muhammed Üftade'den feyz alıp imtihanlardan geçer. Şeyhine hizmetinden dolayı Üftade Hazretleri "Oğlum! Padişahlar ardınca yürüsün," diye dua eder. Aziz Mahmut Hüdayi hazretlerinin elini yedi padişahın öptüğü söylenir. Boğaz'ın manevi önderlerinden olduğu belirtilen Aziz Mahmud Hüdayi ile ilgili olarak anlatılar da mevcut. Onlardan biri ise denizdeki ölümlerle ilgili. Yaşadığı dönem teknelerin alabora olması nedeniyle Boğaz'da ve Haliç'te çok ölen olur. Bu sebeple Aziz Mahmud Hüdayi'den dua istenir. O da dua eder ve o dönem Aziz Mahmud Hüdayi'nin duasına hürmeten, Üsküdar'dan Sarayburnu'na giden bir Hüdayi yolu oluştuğu anlatılır. Bir de Reşat Ekrem Koçu’nun kaydına göre, lale merakı, işte bu Hüdayi tekkesinden yayılmış şehr-i İstanbul’a.”
Bir diğer rotamız, Hz. Yuşa Türbesi. Bir inanışa göre, Hz. Musa'nın Hz. Hızır ile denizde buluştuğunda yanında olan gencin Hz. Yuşa peygamber olduğu söylenir. Dilerseniz bu konudan başlayalım. “Rivayete göre, Hazreti Musa’nın ardılı Yuşa Aleyhisselam, tarihî kayıtlara göre Kudüs’ü fetheden ve İsrailoğulları’na yurt olarak veren peygamber. Onun ‘iki denizin birleştiği yer’de hatırası olduğu muhakkak. İstanbulluların zihninde ‘17 metrelik peygamber’in bugünlere uzanan resimleriyse oldukça şenlikli. Bir başka muhafız Yahya Efendi’nin keşfiyle açığa çıkan bu makam, III. Osman dönemi sadrazamlarından Yirmisekiz Çelebizade Mehmed Said Paşa’nın 1755’te buraya mescit kondurması ve türbedar tayin etmesiyle resmen İstanbulluların ‘kamusal alan’ına dahil edilir.”
Yahya Efendi ile bağlantısı nasıl? “Şöyle, Yahya Efendi üç gün üst üste rüyasında Hz. Yuşa'yı görür ve rüyasında Hz. Yuşa'nın "Ben Yuşa Peygamberim ve şu tepede yatıyorum. Gel yerimi tespit et ve beni ziyaret et" değini söyler. Yahya Efendi rüyadan hemen sonra tepeye gidip etrafa bakınır. Yahya Efendi tepedeyken bir çobanla karşılaşır, çobana burada olağanüstü bir olay yaşanıp yaşamadığını sorar. Çoban ise koyunlarının hiç otlamadığı bir yer olduğunu belirterek koyunlarının o otlamadıkları yerin üzerinden asla geçmediğini anlatır. Bu cevabı alan Yahya Efendi, bu manevi olayla Hz. Yuşa peygamberin kabrini keşfeder ve çevresi duvarla çevrilir. Az önce de belirttiğim gibi Osmanlı padişahları da Hz. Yuşa'nın kabrine hürmet gösterir. Sadrazam Yirmisekiz Mehmet Çelebi Hz. Yuşa Camii'ni yaptırır."
Yahya Efendi’nin hayatını birazdan konuşacağız ama rotamız üzerinde yer alan Telli Baba ile devam etmek istiyorum. Kabri tellerle örütü Telli Baba’nın hikayesi nedir? “Boğaz'ın bir diğer manevi koruyucusu Telli Baba'nın türbesi Sarıyer'deki Rumelikavağı'nda. Hakkında fazla bir bilgi olmamasına rağmen kimi rivayetler mevcut. Telli Baba ile ilgili ilk rivayet Yıldırım Beyazıt ve II. Murat zamanında İstanbul'u kuşatanlardan biri olduğu. İkinci rivayete göre ise Anadolu'nun fethi için gelen Süleyman Şah'ın ordusundan bir Selçuklu kumandanı ya da alpereni… Denizciler için önemli bir önder olduğu belirtilen Telli Baba'nın bir başka rivayete göre Emevi-Abbasi ordularıyla, İstanbul'u kuşatmaya gemilerle gelen sahabe ya da tabiin (sahabeyi gören Müslüman) olabileceği yönünde”.
Peki neden tellerle örülü? “Muzaffer Ozak’a göre Kadirî tarikatının bir kolunda şeyh efendilerin taçları, yani başlarına sardıkları tarikat sarıklarının üzerine ‘gelin teli’ takılırmış. Burada metfun bulunan zat da tacına gelin telleri takmayı alışkanlık edindiğinden ismi ‘Telli Baba’ diye anılır olmuş. Türbede II. Mahmud’a ait kitabeden hareketle, onun 19. yüzyılda yaşadığını tahmin edebiliriz.”
Ve İstanbul’un diğer muhafızlarından Yahya Efendi. Kanuni Sultan Süleyman'ın sütkardeşi mi Yahya Efendi? “Yahya Efendi evet, Kanuni’nin sütkardeşi, İstanbul halkının sevgisini kısa sürede kazanır. Kanuni'nin "Ağabeyim, hocam!" diyerek hitap ettiği Yahya Efendi ise dergâhına gelenlere "âşık" diye hitap eder. Kanuni de dergâh sohbetlerine katılıp feyz alır. Yahya Efendi sadece Müslüman ahali arasında değil, Gayrimüslimler arasında da meşhurdur. Çünkü Gayrimüslimlerin Müslüman olmasına aracı olur. Bundan kaynaklı da Rumlar, Yahya Efendi'ye "gönülleri çalmayı iyi bildiği" için "Hırsız Aziz" (Hırsız Evliya) adını verir. Ayrıca Osmanlı donanması Yahya Efendi'nin Beşiktaş'ta Boğazı gören dergâhına yaklaşıp Yahya Efendi'den sefer öncesi dua istediği söylenir. Yahya Efendi'nin donanma askerlerinin isteğini kırmayıp onları dua ederek sefere uğurladığı belirtilir.”
Ama Kanuni ile daha sonra anlaşmazlık yaşıyor. “Çünkü Yahya Efendi, Şehzade Mustafa’nın katledilmesine ses çıkarıyor ve sütkardeşi Kanunî’ye küsüp İstanbul’dan Beşiktaş’a ardından ara ara inzivaya çekilmek için Yoros Kalesi yalnız kalmayı istiyor. Özetle Boğaz’ın Dört Muhafızı; şehrin geçmiş fotoğraflarını, İstanbul’un geleneğini muhafaza ediyor.”
İstanbul Boğazı’nın manevi koruyucuları kim?"]
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.
Esra Gezginci ile Esrarengiz İstanbul, bugün NTV ekranında seyirciyle buluşan bu bölümünde, İstanbul’daki türbelerin gizemli hikayelerine mercek tuttu. Çünkü İstanbullular, Boğaziçi’nin mânen dört ulu kişi tarafından korunduğuna inanırlar. Aziz Mahmud Hüdâyî, Beşiktaşlı Yahya Efendi, Telli Baba ve Yûşâ Aleyhisselam’ın çevrelediği bu hat; Üsküdar-Beşiktaş-Rumeli Kavağı-Beykoz hattında şekillenen hayatlardır. “Boğaz’ın Dört Muhafızı” kitabının yazarı Samet Altıntaş türbeleri anlattı.
İstanbul'un kadim tarihinde birçok evliyanın hatırası var. İstanbul Boğazı'nın girişinde ve çıkışında ise dört manevi koruyucu olduğuna inanılıyor. Kimler oluşuyor, türbelerin tarihi geçmişi ile başlayalım. “Elbette, hepsini konuşacağız ama dilersen önce neye türbe diyoruz? Buradan başlayayım. Türbe şöyle; içinde ulu bir kişinin yattığına inanılan zamanlada bir ziyaretgaha dönüşen mimari yapılar aslında. Özellikle Türkler’in türbelere karşı çok büyük bir ihtiram saygısı var. Erol Güngör’ün sözüydü yanılmıyorsam ‘Bir yerde türbe varsa orası Türk’ün toprağıdır.’ diyor"
Peki türbe geleneği ilk Eyüp Sultan’da mı başladı? “1453 yılında Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u alıp devletinin başkenti yaptığında burada Eyüp Sultan’ın da türbesi Akşemsettin’in keşfi ile ortaya çıkıyor. Tabii ki istanbul’da ilk türbe geleneği dört başı mamur anlamda söylüyorum Eyüp Sultan’da başlamış denir. Eyüp Sultan malumunuz Hz.Peygamber’in hicreti esnasında yani Mekke’den Medine’ye gittiğinde misafir olduğu kişi Efendimizin dolayısıyla Eyüp Sultan’a karşı hep böyle bir teveccüh olmuş, malum Eyüp Sultan daha önce Emevi ordusuyla İstanbul’u kuşatmaya geldiğinde burada vefat ediyor, daha sonrada Fatih İstanbul’u aldığında üzerine bir Türbecik inşa ediliyor."
Bu manevi önderler şüphesiz toplumumuza inancımıza yer edinmiş, İstanbul’u konuşmak gerekirse özellikle Boğaz'ın girişinde Beykoz'da Hz. Yuşa peygamberin, Beşiktaş'ta Yahya Efendi'nin, Sarıyer'de Telli Baba'nın, Üsküdar'da ise Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerinin türbeleri… İstanbul Boğazı'nı ve denizcileri manen koruduğuna inanılan dört manevi koruyucunun hikâyesini nedir? “Dilersen Üsküdar Doğancılar mevkinde türbesi bulunan Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri ile başlayalım…Bursa'da kadılık yaparken, gördüğü bir rüya sonrası görevini bırakır. Hocası Muhammed Üftade'den feyz alıp imtihanlardan geçer. Şeyhine hizmetinden dolayı Üftade Hazretleri "Oğlum! Padişahlar ardınca yürüsün," diye dua eder. Aziz Mahmut Hüdayi hazretlerinin elini yedi padişahın öptüğü söylenir. Boğaz'ın manevi önderlerinden olduğu belirtilen Aziz Mahmud Hüdayi ile ilgili olarak anlatılar da mevcut. Onlardan biri ise denizdeki ölümlerle ilgili. Yaşadığı dönem teknelerin alabora olması nedeniyle Boğaz'da ve Haliç'te çok ölen olur. Bu sebeple Aziz Mahmud Hüdayi'den dua istenir. O da dua eder ve o dönem Aziz Mahmud Hüdayi'nin duasına hürmeten, Üsküdar'dan Sarayburnu'na giden bir Hüdayi yolu oluştuğu anlatılır. Bir de Reşat Ekrem Koçu’nun kaydına göre, lale merakı, işte bu Hüdayi tekkesinden yayılmış şehr-i İstanbul’a.”
Bir diğer rotamız, Hz. Yuşa Türbesi. Bir inanışa göre, Hz. Musa'nın Hz. Hızır ile denizde buluştuğunda yanında olan gencin Hz. Yuşa peygamber olduğu söylenir. Dilerseniz bu konudan başlayalım. “Rivayete göre, Hazreti Musa’nın ardılı Yuşa Aleyhisselam, tarihî kayıtlara göre Kudüs’ü fetheden ve İsrailoğulları’na yurt olarak veren peygamber. Onun ‘iki denizin birleştiği yer’de hatırası olduğu muhakkak. İstanbulluların zihninde ‘17 metrelik peygamber’in bugünlere uzanan resimleriyse oldukça şenlikli. Bir başka muhafız Yahya Efendi’nin keşfiyle açığa çıkan bu makam, III. Osman dönemi sadrazamlarından Yirmisekiz Çelebizade Mehmed Said Paşa’nın 1755’te buraya mescit kondurması ve türbedar tayin etmesiyle resmen İstanbulluların ‘kamusal alan’ına dahil edilir.”
Yahya Efendi ile bağlantısı nasıl? “Şöyle, Yahya Efendi üç gün üst üste rüyasında Hz. Yuşa'yı görür ve rüyasında Hz. Yuşa'nın "Ben Yuşa Peygamberim ve şu tepede yatıyorum. Gel yerimi tespit et ve beni ziyaret et" değini söyler. Yahya Efendi rüyadan hemen sonra tepeye gidip etrafa bakınır. Yahya Efendi tepedeyken bir çobanla karşılaşır, çobana burada olağanüstü bir olay yaşanıp yaşamadığını sorar. Çoban ise koyunlarının hiç otlamadığı bir yer olduğunu belirterek koyunlarının o otlamadıkları yerin üzerinden asla geçmediğini anlatır. Bu cevabı alan Yahya Efendi, bu manevi olayla Hz. Yuşa peygamberin kabrini keşfeder ve çevresi duvarla çevrilir. Az önce de belirttiğim gibi Osmanlı padişahları da Hz. Yuşa'nın kabrine hürmet gösterir. Sadrazam Yirmisekiz Mehmet Çelebi Hz. Yuşa Camii'ni yaptırır."
Yahya Efendi’nin hayatını birazdan konuşacağız ama rotamız üzerinde yer alan Telli Baba ile devam etmek istiyorum. Kabri tellerle örütü Telli Baba’nın hikayesi nedir? “Boğaz'ın bir diğer manevi koruyucusu Telli Baba'nın türbesi Sarıyer'deki Rumelikavağı'nda. Hakkında fazla bir bilgi olmamasına rağmen kimi rivayetler mevcut. Telli Baba ile ilgili ilk rivayet Yıldırım Beyazıt ve II. Murat zamanında İstanbul'u kuşatanlardan biri olduğu. İkinci rivayete göre ise Anadolu'nun fethi için gelen Süleyman Şah'ın ordusundan bir Selçuklu kumandanı ya da alpereni… Denizciler için önemli bir önder olduğu belirtilen Telli Baba'nın bir başka rivayete göre Emevi-Abbasi ordularıyla, İstanbul'u kuşatmaya gemilerle gelen sahabe ya da tabiin (sahabeyi gören Müslüman) olabileceği yönünde”.
Peki neden tellerle örülü? “Muzaffer Ozak’a göre Kadirî tarikatının bir kolunda şeyh efendilerin taçları, yani başlarına sardıkları tarikat sarıklarının üzerine ‘gelin teli’ takılırmış. Burada metfun bulunan zat da tacına gelin telleri takmayı alışkanlık edindiğinden ismi ‘Telli Baba’ diye anılır olmuş. Türbede II. Mahmud’a ait kitabeden hareketle, onun 19. yüzyılda yaşadığını tahmin edebiliriz.”
Ve İstanbul’un diğer muhafızlarından Yahya Efendi. Kanuni Sultan Süleyman'ın sütkardeşi mi Yahya Efendi? “Yahya Efendi evet, Kanuni’nin sütkardeşi, İstanbul halkının sevgisini kısa sürede kazanır. Kanuni'nin "Ağabeyim, hocam!" diyerek hitap ettiği Yahya Efendi ise dergâhına gelenlere "âşık" diye hitap eder. Kanuni de dergâh sohbetlerine katılıp feyz alır. Yahya Efendi sadece Müslüman ahali arasında değil, Gayrimüslimler arasında da meşhurdur. Çünkü Gayrimüslimlerin Müslüman olmasına aracı olur. Bundan kaynaklı da Rumlar, Yahya Efendi'ye "gönülleri çalmayı iyi bildiği" için "Hırsız Aziz" (Hırsız Evliya) adını verir. Ayrıca Osmanlı donanması Yahya Efendi'nin Beşiktaş'ta Boğazı gören dergâhına yaklaşıp Yahya Efendi'den sefer öncesi dua istediği söylenir. Yahya Efendi'nin donanma askerlerinin isteğini kırmayıp onları dua ederek sefere uğurladığı belirtilir.”
Ama Kanuni ile daha sonra anlaşmazlık yaşıyor. “Çünkü Yahya Efendi, Şehzade Mustafa’nın katledilmesine ses çıkarıyor ve sütkardeşi Kanunî’ye küsüp İstanbul’dan Beşiktaş’a ardından ara ara inzivaya çekilmek için Yoros Kalesi yalnız kalmayı istiyor. Özetle Boğaz’ın Dört Muhafızı; şehrin geçmiş fotoğraflarını, İstanbul’un geleneğini muhafaza ediyor.”