Ben bu yazıyı yazdıktan ve son noktayı koyduktan beri bile Yüksek Seçim Kurulu (YSK) internet sitesi kapalıydı. Tamam, memleketin pek çok il ve ilçesindeki seçim sandıklarına itiraz üstüne itiraz var. Ama, biraderler, sizler orada tuzluk musunuz? Üstelik bizlerden toplanan vergi paralarıyla maaşlarınızı alıyorsunuz. Biraz görevinize özen göstersenize. Ama galiba bu sefer fena açığa düştünüz. Kasıtlı olarak internet sitenizi kapatıyorsunuz. Artı, HüdaPar’ın milletvekili yemini etmeyi reddetmesi yüzünden TBMM’nin açılması kararını vermiyorsunuz. Ağır suç işliyorsunuz. Gün gelip nasılsa adalet önünde hesap vereceksiniz. İyi ki de böyle yapıyorsunuz. Seçimlerde ne fırıldaklar çevirildiği kabak gibi ortaya çıkıyor. Ağa babanız eskiden çeviremediği fırıldakları sizin üstünüzden organize ediyor. Ah ve ah. Bundan sonra yazacaklarımı okursanız nasıl bir oyunun aparaçikleri olduğunuzu belki iyi kavrarsınız.
Memlekette ve dünyada yıllardır şu şehir efsanesi dilden dile dolaşır: Recep Tayyip Erdoğan seçim kazanma sihirbazı.
Gerçekler acaba öyle mi? Arşivleri karıştırmaya başladım. Kasım 2003’te yapılan seçimlere ve öncesine gittim. Bir de baktım bu şehir efsanesi palavradan başka bir şey değil. Hatta 2003’den sonra da 7 Haziran 2015 seçimleri var. Hani daha sonra erken seçim tellalı Devlet Bahçeli’nin Kasım 2015 ‘te seçimlerin yenilenmesi çağırısını yaptığı ünlü sandık başı hezimeti. HDP 80, MHP 80 milletvekili çıkararak AKP’nin azınlığa düşmesine yol açmışlardı. Devlet Bahçeli o sırada AKP’nin payandası değil, aksine Erdoğan’ın can düşmanı rolünü oynuyordu. Bitmedi, 2019 belediye seçimlerinde İstanbul ve Ankara’yı nasıl kaybettiğini hatırlayalım.
Dönelim arşivlerimize... Çok ilginç anekdotlara rastlıyorum. Örneğin 5 Nisan 2014 tarihli Radikal gazetesinde (şimdi rahmet-i rahmana kavuştu) Ömer Şahin imzalı yazı. Şahin 2014’deki o yazısında Erdoğan’ın tam üç seçim kaybettiğini yazıyor. Okuyalım:
“Başbakan (o tarihte Başbakandı) Recep Tayyip Erdoğan bir sandık sihirbazı, seçimlerin ustası, son 12 yıla 8 seçim zaferi sığdırdı, ne ikinciliği tattı ne de koalisyon yaşadı, üç genel, üç yerel seçimle beraber iki de referandum kazandı.Son yıllarda girdiği her seçimi kazanıyor ama Başbakan Erdoğan bir zamanlar sandık yenilgisi tatmıştı. Sene 1986. Erbakan’ın (Refah Partisi Lideri) siyasi yasaklı olduğu yıllar. Ara seçimlerde Erdoğan Refah Partisi’nin (RP) İstanbul adayı oldu. Ama partisi yüzde 5.5 oy aldığı için seçimleri kaybetti. 1989 belediye seçimlerinde Erdoğan Beyoğlu Belediye Başkan adayı oldu.
“RP’nin oyu yüzde 4’lerde olmasına karşın o sıralar Erdoğan fırtınası esiyordu. Sandıklar açıldığında Erdoğan yüzde 21 oyla seçimleri kaybetmişti. Kazanan isim, yıllar sonra ‘Erdoğan’ı sandıkta yenen tek kişi benim,’ diyen SHP’li Hüseyin Aslan’dı.
“O seçim gecesi vukuatlı geçmişti. Erdoğan oyların sayımı sırasında Beyoğlu İlçe Seçim Kurulu Başkanı hakim Nazmi Özcan’la tartıştı. Erdoğan Hakim Özcan’ın ‘sarhoş’ olduğunu söyledi. (Burada ben bir ekleme yapayım. Erdoğan Hakim Özcan’a sarhoş demekle kalmamış bir de tabanca çekmişti. Suç üstü mahkemesine çıkarıldı.) Sonuçta hakime hakaret ettiği gerekçesiyle yargılanıp altı ay hapis cezası yedi; cezası tecil edildi. (Yıllar sonra o malum şiiri okuduğu gerekçesiyle tekrar yargılandı. Sabıkası olduğu için cezası tecil edilmedi.)
“Erdoğan’ın başka bir dramatik kaybediş öyküsü var. Bu seferki 1991 milletvekili seçimleri. O yıl tercihli oy sistemi ilk kez kullanılıyor. Recep Tayyip Erdoğan İstanbul RP birinci sıra adayı oldu; seçimi kazandı. Hatta milletvekili mazbatasını da aldı. Ancak beklenmeyen bir gelişme yaşandı. Daha sonraki yıllarda FP ve AKP’den milletvekilliği yapacak olan RP ikinci sıra adayı Mustafa Baş’ın itirazı ortaya çıktı. Bunun üstüne Yüksek Seçim Kurulu Baş’ın Erdoğan’dan daha fazla tercihli oy aldığını ilan etti. Erdoğan’ın 11 günlük milletvekilliği sona erdi. Mazbatası iptal edildi. Bir rivayete göre Erdoğan kaybetmekten çok arkadaşının tavrına üzülmüş. İtiraz etmesini isteyenlere, ‘Ben kadere itiraz etmem,’ diye boyun bükmüş.”
Bu yazının son kısmını okuduğumda “Allah Allah, benim tanıdığım Erdoğan öyle boyun büküp kaderine razı olacak bir insan değil,” düşüncesiyle arşiv taramalarına devam ettim. Sonuçta da düşüncemde haklı çıktım. Vedat Bağlan imzalı yazıda şu bilgiler veriliyor:
ERDOĞAN’DAN RP GENEL MERKEZİNE BASKIN VE TEHDİT
“1991 genel seçimlerinde Erdoğan RP-MHP-IDP ittifakında İstanbul Eyüp’ten liste başıdır. Oy verme işlemi biter, sayıma geçilir. Erdoğan ilk sayımda parti tercihine göre mebus seçildiğini düşünerek peşin peşin kutlamaları kabul etmeye başlar. Ancak, ilerleyen saatlerde ilginç bir gelişme yaşanır. O seçimlerde ilk kez uygulanan milletvekili tercih sistemine göre, gene RP-MHP-IDP listesinden arka sıra adayı olan Milli Görüş kökenli ve Rizeli Mustafa Baş birinci sıradaki Erdoğan’ı tercih oylarıyla geçer ve Erdoğan yerine milletvekili olur.
“Erdoğan bu sonuç üstüne fena halde feveran eder ve tercih oyuyla öne geçen Mustafa Baş’ı aramaya başlar. Mustafa Baş Ankara’ya gider; durumu RP Lideri Erbakan ve parti kurmaylarına anlatır. Erdoğan’ın hırsı geçmez. Bir grup adamıyla RP Genel Merkezi’ni basıp aynen şu sözleri söyler: ‘Derhal Mustafa Baş’ı istifa ettireceksiniz. Milletvekilliği benim hakkım.’
“Erbakan ve arkadaşları Erdoğan’ın tehditleri karşısında tedbir olsun diye Mustafa Baş’ı Hollanda’ya gönderirler. Baş haftalarca Hollanda’da kalır. İnanmayan açsın telefonu Şevket Kazan (rahmetli oldu) ya da Şeref Malkoç’a sorsun. Ya da Mustafa Baş seçilir seçilmez Avrupa’ya çıktı mı çıkmadı mı ve ne zaman döndü diye devlet kayıtlarına baksın. Hakime hakaretten sabıkası var. Kısa süre Bayrampaşa Cezaevi’nde yatmıştır. Onun cezasını erteleten ve hapisten çıkaran eski Adalet Bakanı, RP’li Şevket Kazan’dır. Şimdi Tayyip Erdoğan ona buna, eşkiya, demez mi, ne diyeyim ben?”
Yani anlayacağınız Recep Tayyip Erdoğan böyle bir figür. Hani mahallemizde çocuklar vardır. Oyunda yenilince sağa sola sataşır. Öyle bir model.
Daha yakın tarihe geliyorum. Örneğin 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri gecesi. Cumhurbaşkanlığında Erdoğan dışında Muharrem İnce, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Selahattin Demirtaş ve Doğu Perinçek aday oldular. Özellikle Akşener ve İnce seçim gecesi YSK önüne avukatlar ordusu yığacaklarını söylemelerine rağmen daha sandıklar kapanmadan ortadan yok oldular. Akşam oyların sayımı bitmeden Erdoğan Cumhurbaşkanlığını ilan edip balkon konuşması yaptı. Buna hiç kimse itiraz etmedi. Herkesin üstüne sanki ölü toprağı serpilmişti. Ertesi gün İnce’nin gazeteci İsmail Küçükkaya’nın telefonuna “Adam kazandı” mesajı gönderdiği ortaya çıktı. O gece boyunca ne pazarlıklar döndüğünü bugüne kadar öğrenemedik.
Geliyoruz 2019 belediye seçimlerine... İstanbul ve Ankara’yı bütün hilelere rağmen AKP’nin nasıl kaybettiği dün gibi hatırlarda. Bugün ise Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bir kaç gün kala kimlerin ne gibi fırıldaklar çevireceklerini, oylar üstünde nasıl oynama yapacaklarını tahmin etmeye çalışıyoruz. Bu memleketi 21 yıldır böyle bir figürün eline teslim edenler, onunla iş birliği yapıp ikbal elde etme peşinde koşanlar sonsuza kadar utansın, diyeceğim ama ar damarı çatlamışlardan utanmak beklenebilir mi?
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Memlekette ve dünyada yıllardır şu şehir efsanesi dilden dile dolaşır: Recep Tayyip Erdoğan seçim kazanma sihirbazı.
Gerçekler acaba öyle mi? Arşivleri karıştırmaya başladım. Kasım 2003’te yapılan seçimlere ve öncesine gittim. Bir de baktım bu şehir efsanesi palavradan başka bir şey değil. Hatta 2003’den sonra da 7 Haziran 2015 seçimleri var. Hani daha sonra erken seçim tellalı Devlet Bahçeli’nin Kasım 2015 ‘te seçimlerin yenilenmesi çağırısını yaptığı ünlü sandık başı hezimeti. HDP 80, MHP 80 milletvekili çıkararak AKP’nin azınlığa düşmesine yol açmışlardı. Devlet Bahçeli o sırada AKP’nin payandası değil, aksine Erdoğan’ın can düşmanı rolünü oynuyordu. Bitmedi, 2019 belediye seçimlerinde İstanbul ve Ankara’yı nasıl kaybettiğini hatırlayalım.
Dönelim arşivlerimize... Çok ilginç anekdotlara rastlıyorum. Örneğin 5 Nisan 2014 tarihli Radikal gazetesinde (şimdi rahmet-i rahmana kavuştu) Ömer Şahin imzalı yazı. Şahin 2014’deki o yazısında Erdoğan’ın tam üç seçim kaybettiğini yazıyor. Okuyalım:
“Başbakan (o tarihte Başbakandı) Recep Tayyip Erdoğan bir sandık sihirbazı, seçimlerin ustası, son 12 yıla 8 seçim zaferi sığdırdı, ne ikinciliği tattı ne de koalisyon yaşadı, üç genel, üç yerel seçimle beraber iki de referandum kazandı.Son yıllarda girdiği her seçimi kazanıyor ama Başbakan Erdoğan bir zamanlar sandık yenilgisi tatmıştı. Sene 1986. Erbakan’ın (Refah Partisi Lideri) siyasi yasaklı olduğu yıllar. Ara seçimlerde Erdoğan Refah Partisi’nin (RP) İstanbul adayı oldu. Ama partisi yüzde 5.5 oy aldığı için seçimleri kaybetti. 1989 belediye seçimlerinde Erdoğan Beyoğlu Belediye Başkan adayı oldu.
“RP’nin oyu yüzde 4’lerde olmasına karşın o sıralar Erdoğan fırtınası esiyordu. Sandıklar açıldığında Erdoğan yüzde 21 oyla seçimleri kaybetmişti. Kazanan isim, yıllar sonra ‘Erdoğan’ı sandıkta yenen tek kişi benim,’ diyen SHP’li Hüseyin Aslan’dı.
“O seçim gecesi vukuatlı geçmişti. Erdoğan oyların sayımı sırasında Beyoğlu İlçe Seçim Kurulu Başkanı hakim Nazmi Özcan’la tartıştı. Erdoğan Hakim Özcan’ın ‘sarhoş’ olduğunu söyledi. (Burada ben bir ekleme yapayım. Erdoğan Hakim Özcan’a sarhoş demekle kalmamış bir de tabanca çekmişti. Suç üstü mahkemesine çıkarıldı.) Sonuçta hakime hakaret ettiği gerekçesiyle yargılanıp altı ay hapis cezası yedi; cezası tecil edildi. (Yıllar sonra o malum şiiri okuduğu gerekçesiyle tekrar yargılandı. Sabıkası olduğu için cezası tecil edilmedi.)
“Erdoğan’ın başka bir dramatik kaybediş öyküsü var. Bu seferki 1991 milletvekili seçimleri. O yıl tercihli oy sistemi ilk kez kullanılıyor. Recep Tayyip Erdoğan İstanbul RP birinci sıra adayı oldu; seçimi kazandı. Hatta milletvekili mazbatasını da aldı. Ancak beklenmeyen bir gelişme yaşandı. Daha sonraki yıllarda FP ve AKP’den milletvekilliği yapacak olan RP ikinci sıra adayı Mustafa Baş’ın itirazı ortaya çıktı. Bunun üstüne Yüksek Seçim Kurulu Baş’ın Erdoğan’dan daha fazla tercihli oy aldığını ilan etti. Erdoğan’ın 11 günlük milletvekilliği sona erdi. Mazbatası iptal edildi. Bir rivayete göre Erdoğan kaybetmekten çok arkadaşının tavrına üzülmüş. İtiraz etmesini isteyenlere, ‘Ben kadere itiraz etmem,’ diye boyun bükmüş.”
Bu yazının son kısmını okuduğumda “Allah Allah, benim tanıdığım Erdoğan öyle boyun büküp kaderine razı olacak bir insan değil,” düşüncesiyle arşiv taramalarına devam ettim. Sonuçta da düşüncemde haklı çıktım. Vedat Bağlan imzalı yazıda şu bilgiler veriliyor:
ERDOĞAN’DAN RP GENEL MERKEZİNE BASKIN VE TEHDİT
“1991 genel seçimlerinde Erdoğan RP-MHP-IDP ittifakında İstanbul Eyüp’ten liste başıdır. Oy verme işlemi biter, sayıma geçilir. Erdoğan ilk sayımda parti tercihine göre mebus seçildiğini düşünerek peşin peşin kutlamaları kabul etmeye başlar. Ancak, ilerleyen saatlerde ilginç bir gelişme yaşanır. O seçimlerde ilk kez uygulanan milletvekili tercih sistemine göre, gene RP-MHP-IDP listesinden arka sıra adayı olan Milli Görüş kökenli ve Rizeli Mustafa Baş birinci sıradaki Erdoğan’ı tercih oylarıyla geçer ve Erdoğan yerine milletvekili olur.
“Erdoğan bu sonuç üstüne fena halde feveran eder ve tercih oyuyla öne geçen Mustafa Baş’ı aramaya başlar. Mustafa Baş Ankara’ya gider; durumu RP Lideri Erbakan ve parti kurmaylarına anlatır. Erdoğan’ın hırsı geçmez. Bir grup adamıyla RP Genel Merkezi’ni basıp aynen şu sözleri söyler: ‘Derhal Mustafa Baş’ı istifa ettireceksiniz. Milletvekilliği benim hakkım.’
“Erbakan ve arkadaşları Erdoğan’ın tehditleri karşısında tedbir olsun diye Mustafa Baş’ı Hollanda’ya gönderirler. Baş haftalarca Hollanda’da kalır. İnanmayan açsın telefonu Şevket Kazan (rahmetli oldu) ya da Şeref Malkoç’a sorsun. Ya da Mustafa Baş seçilir seçilmez Avrupa’ya çıktı mı çıkmadı mı ve ne zaman döndü diye devlet kayıtlarına baksın. Hakime hakaretten sabıkası var. Kısa süre Bayrampaşa Cezaevi’nde yatmıştır. Onun cezasını erteleten ve hapisten çıkaran eski Adalet Bakanı, RP’li Şevket Kazan’dır. Şimdi Tayyip Erdoğan ona buna, eşkiya, demez mi, ne diyeyim ben?”
Yani anlayacağınız Recep Tayyip Erdoğan böyle bir figür. Hani mahallemizde çocuklar vardır. Oyunda yenilince sağa sola sataşır. Öyle bir model.
Daha yakın tarihe geliyorum. Örneğin 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri gecesi. Cumhurbaşkanlığında Erdoğan dışında Muharrem İnce, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Selahattin Demirtaş ve Doğu Perinçek aday oldular. Özellikle Akşener ve İnce seçim gecesi YSK önüne avukatlar ordusu yığacaklarını söylemelerine rağmen daha sandıklar kapanmadan ortadan yok oldular. Akşam oyların sayımı bitmeden Erdoğan Cumhurbaşkanlığını ilan edip balkon konuşması yaptı. Buna hiç kimse itiraz etmedi. Herkesin üstüne sanki ölü toprağı serpilmişti. Ertesi gün İnce’nin gazeteci İsmail Küçükkaya’nın telefonuna “Adam kazandı” mesajı gönderdiği ortaya çıktı. O gece boyunca ne pazarlıklar döndüğünü bugüne kadar öğrenemedik.
Geliyoruz 2019 belediye seçimlerine... İstanbul ve Ankara’yı bütün hilelere rağmen AKP’nin nasıl kaybettiği dün gibi hatırlarda. Bugün ise Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bir kaç gün kala kimlerin ne gibi fırıldaklar çevireceklerini, oylar üstünde nasıl oynama yapacaklarını tahmin etmeye çalışıyoruz. Bu memleketi 21 yıldır böyle bir figürün eline teslim edenler, onunla iş birliği yapıp ikbal elde etme peşinde koşanlar sonsuza kadar utansın, diyeceğim ama ar damarı çatlamışlardan utanmak beklenebilir mi?
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.