Er-Rafik-Refik Esmasının Havassı
ER-RAFÎK - REFiK ( اَلرَّفِيقُ ) 390/152100-Telhail
Burcu Akreb-Gezegeni Merih
Bu isim Rasûlullahın (s.a.v.) sahih bir hadisinden alınmadır:
“Allah rafîkdir/nazik bir dosttur. Rıfk ile, yumuşaklıkla muamele edilmesini sever. Sertlikle veya başka bir şekilde yapılana vermediğini rıfk ile/yumuşaklıkla yapılana verir.” (Müslim: III/2004.)
Malumunuz Efendimizin (s.a.v) son anlarında en çok yaptığı dua Refiki ala duasıdır.
Allah Teâlâ, fiillerinde yumuşaklıkla muamele eder. Bütün mahlukatı hikmetine ve rıfkına/yumuşaklığına uygun bir şekilde tedrici olarak/aşama aşama yaratmıştır. Bir kimse, Allah’ın yaratma kanunlarına ve O’nun peygamberine (s.a.v) uyarak işlerini yumuşaklık, sükunet ve vakar ile yürütmelidir.
Bu metod peygamberin (s.a.v) metodudur. Bu şekilde işler ona kolaylaşıverir. Özellikle insanlara iyiliği emredip kötülükten sakındırırken ve onları irşat ederken yumuşaklık ve ağırbaşlılık son derece gereklidir.
Merih saatinde bu ismin zikriyle meşgul olan her işini sukunet ve vakar ile yapar. Özellikle aceleciliği olanlar, tabiatında hışım, sertlik olanlar bu ismin zikriyle meşgul olurlarsa yumuşak huyluluğu Hilmi kazanırlar.
Bu ismin diğer mazharı ise Hilmdir. Aynı şekilde zikrine devam edenler maddi ve manevi yülselirler.
--------oOo------------
İbnu’l-Kayyim nazım olarak der ki:
وَهُوَ الرَّفِيقُ يحبُّ أَهْلَ الرِّفْقِ يُعْطِيهِمْ بِالرِّفْقِ فَوْقَ أَمَانٍ
“O (Allah), Refîk’dir. Rıfk ehlini (=yumuşak davranan kimseleri) sever.
Hatta onlara, emanın üstünde yumuşak davranmak sûretiyle verir.”
Şeyh Abdurrahman es-Sa’dî, bu beyte yaptığı şerhte der ki: Yüce Allah’ın isimlerinden birisi de; “er-Refîk”dir.[1]
“Refîk” kelimesi, “Rıfk” (=yumuşak davranmak/nazik davranmak) kökünden türemişir.[2]
Rıfk, işlerde acele etmemek ve yavaş yavaş davranmak demektir. Sertliğin (=el-Unf) zıddıdır. Sertlik kelimesi de, sert davranmak ve acele etmek anlamına gelmektedir.
Musannıf İbnu’l-Kayyim, bu yüce ismi açıklamayı, Resulullah (s.a.v)’in sahih hadisinde geçen şu sözünden almıştır:
إِنَّ اللَّهَ رَفِيقٌ يُحِبُّ أَهْلَ الرِّفْقِ وَإِنَّ اللَّهَ يُعْطِي عَلَى الرِّفْقِ مَالَا يُعْطِي عَلَى الْعُنْفِ
“Şüphesiz ki Allah, (kullarına karşı son derece) Refîk’tir. Rıfk ehlini sever. Sertlik karşılığında vermediğini rıfk karşılığında verir.”[3]
Dolayısıyla yüce Allah, fiillerinde Refîk’tir. Çünkü O, mahlukatını, bir defada yada bir anda yaratmaya güç yetirdiği halde, hikmetinin ve rıfkının gereği tamamen tedrici olarak yavaş yavaş yaratmıştır.
Yüce Allah, emretme ve yasaklama hususunda da Refîk’tir. Bundan dolayı da kullarını, bir defada yapılabilecek zor tekliflere muhatap etmemiştir. Aksine bu teklifleri, onların nefislerine ve tabiatlarına uygun hale getirinceye kadar evre evre tedrici bir hareket uygulamıştır. Nitekim yüce Allah, bu tedriciliği; orucun farz oluşunda,[4] içkinin haram edilişinde,[5] riba[6] ve buna benzer konularda hep uygulamıştır.
İşlerde acele etmeyen kişi, kainat ile ilgili işlerde Allah’ın sünnetullahına[7] ve işleri kolaylaştırma ile zorlukların üstesinden gelme hususunda ise Resulullah (s.a.v)’in metoduna uyarak rıfkla ve sükunetle işleri yerine getirmelidir. Özellikle de insanlara iyiliği emredip kötülükten sakındırırken ve onları irşad ederken yumuşak davranmak ve ağır başlı olmak son derece önemlidir. Çünkü insanları hakka davet eden kişinin, insanlara karşı yumuşak ve ağırbaşlı davranması zorunludur. Nitekim yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
“İyilikle kötülük bir olmaz, Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimsenin, yakın bir dost gibi olduğunu görürsün.”[8]|[9]
DiPNOTLAR :
[1] “er-Refîk” ismi, isim ve fiil olarak Kur’an’da ve Allah’ın 99 ismi ile ilgili hadisin içerisinde geçmemektedir. Allah’ın böyle bir isminin olduğu, Müslim ve diğer kitaplarda bulunan sahih hadislerde geçmektedir. (ç) [2] Yüce Allah kullarına karşı son derece merhametli ve lütufkardır. Kullarının da birbirlerine karşı nazik ve yumuşak davranmalarını, kabalık ve sertlikten kaçınmalarını, hoşgörüyle hareket etmelerini ister. Rıfk ile muamele etmek, insanları dostluğa ve kardeşliğe götürür. Aralarındaki düşmanlıklar, bu sayede son bulmuş olur. (ç) [3] Buhârî, Edebü’l-Müfred (472); Ebû Dâvud, Edeb 10 (4807); Ahmed b. Hanbel, 4/87’de Abdullah b. Muğaffel’den; Buhârî, İstitabe 4; Müslim, Birr 77 (2593)’de Hz. Aişe’den; İbn Mâce, Edeb 9 (3688); İbn Hibbân, Sahîh, (555)’de Ebû Hureyre’den; Beyhakî, Şuabu’l-İmân (8415)’de Hz. Ali’den; Bezzâr, Keşfu’l-Estâr (1961); Beyhakî, Şuabu’l-İmân (11065)’de Enes’ten; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 8/19’da der ki: “Bu hadisi Taberânî rivayet etmiştir. Hadisin senedinde Sadeka b. Abdullah es-Sümeyn vardır. Ebû Hâtim er-Râzî, bu kişinin sika olduğu belirtmiştir. Cumhur ise, bu kişinin zayıf olduğunu belirtmiştir. Geri kalan diğer raviler ise sika kimselerdir. [4] Medine’de Müslümanlar ilk önce Aşure orucunu tutmuşlardır (Buhârî, Savm 1, Hac 47; Müslim, Siyam 133; Nesâî, Savm 64; Ebû Dâvud, Salat 28, Savm 60; Ahmed b. Hanbel, 4/5, 6, 6/244, 467), daha sonra Bakara: 2/183. âyetin inmesiyle oruç Müslümanlara farz kılınmıştır. (ç) [5] İlk önce “Hurma ağaçlarının meyvesinden ve üzümlerden de içki ve güzel rızık edinirsiniz” (Nahl: 16/67) inmiş, daha sonra “Ey iman edenler! Sarhoş iken namaza yaklaşmayın” (Nisa: 4/43) âyeti inmiş, daha sonra içkinin zararının faydasından daha çok olduğu ile ilgili (Bakara: 2/219) âyet inmiş ve sonun da “Ey iman edenler! ‘İçki’, kumar, dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır...” (Mâide: 5/90) âyeti inmiştir. (ç) [6] Riba (=Faiz) ise, dört merhalede haram kılınmıştır: 1. Merhale de, “İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte zekât veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır” (Rûm: 30/39) âyeti Mekke’de inmiş, 2. Merhalede, “Yahudilerin zulmetmeleri ve birçok kimseleri Allah yolundan alıkoymaları, yasaklandıkları halde faiz almaları ve insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle daha önce kendilerine helâl kılınan temiz şeyleri haram kıldık. Onlardan kâfir olanlara can yakıcı bir azap hazırladık” (Nisa: 4/160-161) âyeti Medine’de inmiş, 3. Merhalede, “Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz” (Âl-i İmrân: 3/130) âyeti Medine’de inmiş, 4. Merhalede, Medine’de Ribanın haram olduğu (Bakara: 2/275-279)’da belirtilmiştir. (ç) [7] Sünnetullah: Biyolojik, fizikî ve toplumsal olaylarda canlıların bağlı olduğu ilahî yasalardır. Bu yasalar, tamamen Allah’ın emri altındadır. Allah dilerse bunları değiştirir ve yerine yenilerini koyabilir. (ç) [8] Fussilet: 41/34 [9] Şerhu’l-Kasîdeti’n-Nûniyye, s. 93