Dünya ekonomisinin durumuyla ve geleceğiyle ilgilenen herkesin heyecanla izleyeceği merkez bankaları toplantılarının birbirini takip ettiği bir haftanın içindeyiz. ABD Merkez Bankası’nın(FED) Aralık ayı toplantısı sonunda bugün yapılacak olan açıklamanın dünya ekonomisinde ve finans piyasalarında yapacağı etki özellikle merak konusu. AB Merkez Bankası ile İngiltere ve Japonya merkez bankaları da bu hafta açıklama yapacak.
ABD’de ve diğer gelişmiş ülkelerde yıllardır %2 dolayında süründükten sonra başını kaldıran enflasyonu kontrol altına almanın hemen her ülkede çok önemsendiği ve faiz politikalarını etkileyeceği anlaşılıyor. Bu nedenle faiz artışı yönünde atılacak adımların hemen bütün merkez bankalarının gündeminde öne çıkması bekleniyor.
Faizlerle ilgili kararını yarın açıklaması beklenen TCMerkez Bankası(TCMB) ise enflasyonun hızla tırmandığı bir ülkede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla faizleri indirmek zorunda kaldığı için herkesi şaşırtan bir aykırı örnek oluşturuyor.
TCMB’nin Türkiye’de enflasyonun şahlandığı bir ortamda politika faizini düşürmesi Türkiye’yi yöneten zihniyetin dünyadan ve ekonominin gerçeklerinden ne kadar kopuk olduğunu gösteriyor. Dünyada faizlerin yükselme eğilimine girmekte olduğu, bunun da başta ABD Dolarına yarayacağı ortadayken Türkiye gibi son yıllarda sürekli döviz rezervi kanayan bir ülkenin faiz düşürmeye kalkışması Türk Lirası’nı tamamen savunmasız bıraktı ve milli paramız serbest düşüşe geçti.
Birkaç ay içinde %40 dolayında değer kaybeden bir paranın para olmaktan çıkması ve paranın işlevlerini yapamaz hale gelmesi bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felaketlerden biri. Herkesin birbirini kazıklamaya çalıştığı, halkın geniş kesiminin alım gücünün hızla düştüğü, başta ilaç gibi ithal ürünlerin temininde sorunların yaşandığı ve TL.den hızlı kaçışın gayrimenkul ve otomobil gibi çeşitli sektörlerde fiyat sıçramalarına yol açtığı bir döneme girmiş bulunmaktayız. İş dünyasının duzgün çalışmaya odaklanmış kesiminin başta kurdaki aşırı değer kaybı olmak üzere bu durumdan fevkalade rahatsız olduğu da bir gerçek. Özellikle faiz politikası konusunda içerden bilgi alabilenlerin ise yeni bir voli vurabilmek yarın yapılacak TCMB toplantısına odaklandığını düşünmek de mümkün.
Son bir hafta içinde dost buluşmalarında rastladığım, çoğu iş hayatının içinde olup dünyayı izleyen ve şimdi aklını kaçırma noktasına gelmiş olan insanlar söz birliği etmişcesine şu soruları sordu bana: “Türkiye ekonomisindeki bu gidiş nereye varacak? Sonumuz ne olacak?”
“Siz bu soruyu Türkiye ekonomisini deneme tahtasına çevirip bu derin çıkmaza sürükleyen ‘dipten dolma’ ekonomistlere sorun” demek geçti içimden ama zaten sıkıntıda olan dostlarımı daha fazla sıkmak istemedim, “bu çıkmazdan kolay çıkılmaz, daha da tatsız olaylar yaşanmadan aklın yolu bulunur inşallah”, demekle yetindim.
Dilimize çok yerleşmiş olan “inşallah” sözcüğünü kullanmama bakmayın ve inanç dünyalarıyla faiz kavramı arasında bağ kurarak kendi faiz teorilerini açıklayanların safına geçtiğimi sanmayın. Tam tersine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2018’den beri kendi faiz teorisinde ısrar ederek Türkiye ekonomisini bugünkü çıkmaza sürükleyen süreci tetiklediğini düşünüyorum.
Erdoğan’ın ilk iktidar döneminde Ekonomi Bakanı olarak ekonomide yaşanan olumlu gelişmede önemli pay sahibi olan Ali Babacan ve Erdoğan’ın başbakan yaptığı Ahmet Davudoğlu da şimdi benim gibi düşünüyor ve uygulanan politikalara en ağır eleştirileri yöneltiyor. Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin kaçınılmaz sonucu olan ‘Tek Adam’ yönetiminin ekonomimizi tam bir çıkmaza sürüklediğini anlayanların sayısı da hızla artıyor.
Şimdi gelinen noktada Sayın Erdoğan’ın son koz olarak umudunu çakma Çin modeli üreten parlak ekonomistlere ve “Liderime bağlıyım, Tayyip Erdoğan’a rağmen hiçbir şey yapmam”, diyerek kendisine aleni sadakat yemini eden Nureddin Nebati gibi fedai bakanlara bağladığı görülüyor.
Sayın Nebati, gazeteci Sevilay Yılman’a yaptığı açıklamada şunları da söylemiş: “Kamuyla iş yapmayan, kamu kurum ve kuruluşlarının önünden bile geçmemiş bir işadamıyım ben…Göreceksniz çok hızlı bir şekilde düzelecek ekonomimiz. Yeter ki bize güvenilsin. Faiz artırmayacağız, bu işi faiz artırmadan da yapabildiğimizi göreceksiniz. Türkiye’nin makroekonomik göstergelerinde hiçbir sorun yok.”
Sevilay Yılman’ın “Paki ya modeliniz tutmazsa” sorusuna ise şöyle yanıt veriyor Sayın Bakan: “Üzülürüm, çünkü ya kahramanı olacağım çocuklarımın, ya da boynu bükük döneceğim eve.”
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
ABD’de ve diğer gelişmiş ülkelerde yıllardır %2 dolayında süründükten sonra başını kaldıran enflasyonu kontrol altına almanın hemen her ülkede çok önemsendiği ve faiz politikalarını etkileyeceği anlaşılıyor. Bu nedenle faiz artışı yönünde atılacak adımların hemen bütün merkez bankalarının gündeminde öne çıkması bekleniyor.
Aykırı örnek olmanın bedeli
Faizlerle ilgili kararını yarın açıklaması beklenen TCMerkez Bankası(TCMB) ise enflasyonun hızla tırmandığı bir ülkede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla faizleri indirmek zorunda kaldığı için herkesi şaşırtan bir aykırı örnek oluşturuyor.
TCMB’nin Türkiye’de enflasyonun şahlandığı bir ortamda politika faizini düşürmesi Türkiye’yi yöneten zihniyetin dünyadan ve ekonominin gerçeklerinden ne kadar kopuk olduğunu gösteriyor. Dünyada faizlerin yükselme eğilimine girmekte olduğu, bunun da başta ABD Dolarına yarayacağı ortadayken Türkiye gibi son yıllarda sürekli döviz rezervi kanayan bir ülkenin faiz düşürmeye kalkışması Türk Lirası’nı tamamen savunmasız bıraktı ve milli paramız serbest düşüşe geçti.
Birkaç ay içinde %40 dolayında değer kaybeden bir paranın para olmaktan çıkması ve paranın işlevlerini yapamaz hale gelmesi bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felaketlerden biri. Herkesin birbirini kazıklamaya çalıştığı, halkın geniş kesiminin alım gücünün hızla düştüğü, başta ilaç gibi ithal ürünlerin temininde sorunların yaşandığı ve TL.den hızlı kaçışın gayrimenkul ve otomobil gibi çeşitli sektörlerde fiyat sıçramalarına yol açtığı bir döneme girmiş bulunmaktayız. İş dünyasının duzgün çalışmaya odaklanmış kesiminin başta kurdaki aşırı değer kaybı olmak üzere bu durumdan fevkalade rahatsız olduğu da bir gerçek. Özellikle faiz politikası konusunda içerden bilgi alabilenlerin ise yeni bir voli vurabilmek yarın yapılacak TCMB toplantısına odaklandığını düşünmek de mümkün.
Bu gidiş nereye varacak?
Son bir hafta içinde dost buluşmalarında rastladığım, çoğu iş hayatının içinde olup dünyayı izleyen ve şimdi aklını kaçırma noktasına gelmiş olan insanlar söz birliği etmişcesine şu soruları sordu bana: “Türkiye ekonomisindeki bu gidiş nereye varacak? Sonumuz ne olacak?”
“Siz bu soruyu Türkiye ekonomisini deneme tahtasına çevirip bu derin çıkmaza sürükleyen ‘dipten dolma’ ekonomistlere sorun” demek geçti içimden ama zaten sıkıntıda olan dostlarımı daha fazla sıkmak istemedim, “bu çıkmazdan kolay çıkılmaz, daha da tatsız olaylar yaşanmadan aklın yolu bulunur inşallah”, demekle yetindim.
Erdoğanizm”in fiyaskosu
Dilimize çok yerleşmiş olan “inşallah” sözcüğünü kullanmama bakmayın ve inanç dünyalarıyla faiz kavramı arasında bağ kurarak kendi faiz teorilerini açıklayanların safına geçtiğimi sanmayın. Tam tersine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2018’den beri kendi faiz teorisinde ısrar ederek Türkiye ekonomisini bugünkü çıkmaza sürükleyen süreci tetiklediğini düşünüyorum.
Erdoğan’ın ilk iktidar döneminde Ekonomi Bakanı olarak ekonomide yaşanan olumlu gelişmede önemli pay sahibi olan Ali Babacan ve Erdoğan’ın başbakan yaptığı Ahmet Davudoğlu da şimdi benim gibi düşünüyor ve uygulanan politikalara en ağır eleştirileri yöneltiyor. Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin kaçınılmaz sonucu olan ‘Tek Adam’ yönetiminin ekonomimizi tam bir çıkmaza sürüklediğini anlayanların sayısı da hızla artıyor.
Nureddin Nebati’nin dramı
Şimdi gelinen noktada Sayın Erdoğan’ın son koz olarak umudunu çakma Çin modeli üreten parlak ekonomistlere ve “Liderime bağlıyım, Tayyip Erdoğan’a rağmen hiçbir şey yapmam”, diyerek kendisine aleni sadakat yemini eden Nureddin Nebati gibi fedai bakanlara bağladığı görülüyor.
Sayın Nebati, gazeteci Sevilay Yılman’a yaptığı açıklamada şunları da söylemiş: “Kamuyla iş yapmayan, kamu kurum ve kuruluşlarının önünden bile geçmemiş bir işadamıyım ben…Göreceksniz çok hızlı bir şekilde düzelecek ekonomimiz. Yeter ki bize güvenilsin. Faiz artırmayacağız, bu işi faiz artırmadan da yapabildiğimizi göreceksiniz. Türkiye’nin makroekonomik göstergelerinde hiçbir sorun yok.”
Sevilay Yılman’ın “Paki ya modeliniz tutmazsa” sorusuna ise şöyle yanıt veriyor Sayın Bakan: “Üzülürüm, çünkü ya kahramanı olacağım çocuklarımın, ya da boynu bükük döneceğim eve.”
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.