Dini Makale "Sünnet Bütün Hayatı Kuşatır"
Sünnet bütün hayatımızı kuşatan bir rehberdir. Bireysel mükellefiyetlerimizden toplumsal ilişkilerimize kadar her adımımız, her fiilimiz Sünnet’in ilgi ve belirleyicilik alanı içindedir. Zira Efendimiz (sav) ’in hayatı, sünneti ve sireti bütünüyle Kur’an’ın canlı bir tefsiridir. O’nun her sözü, her davranışı bizim için Allah Teala’nın rızasına götüren bir rehberlik niteliği taşır. Günlük hayatta, evinin içinde, komşularla ilişkilerde, devlet yönetiminde, mescitte ve sokakta… kısacası hayatın her anında ve alanında O, “canlı Kur’an” olarak biz mü’minlere yol gösterir. O’nun kılavuzluğu olmadan hakkıyla Müslüman olmak ve Müslüman kalmak mümkün değildir.
Efendimiz (sav) bir gün mübarek başını göğe kaldırıp bir süre tefekküre daldıktan sonra şöyle buyurdu: “Ilim sizden çekilip alındığı zaman haliniz nice olur?” Orada bulunan sahabîler biraz şaşkınlıkla şöyle dediler: “Ey Allah’ın Resulü! Bizler Kur’an’ın okuduğumuz ve ev halkımıza öğretip durduğumuz halde ilim bizden nasıl çekilip alınır?” Efendimiz (sav)’in mukabelesi son derece düşündürücü oldu: “Tevrat ve İncil Yahudiler’in ve Hristiyanların elindeyken onlara bir fayda sağladı mı? (Ahmed b. Hanbel)
Evet, Tevrat ve İncil, Hz. Musa ve Hz. Isa (ikisine de selam olsun) ümmetlerinin bir süre sonra Yahudileşmesine ve Hristiyanlaşmasına mani olmamıştır. Bu son derece çarpıcı gerçek sadece geçmiş kavimlerin durumunu anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda bizi şu hayatî sorunun muhatabı kılıyor: İslam Ümmeti’ni Yahudi ve Hristiyanlarınkine benzer bir hüsrana sürüklenmekten koruyacak olan nedir?
Hiç şüphesiz bu sorunun cevabı “Sünnet-i Seniyye”dir. Onun kurtarıcı rehberliğinden kendisini müstağni zannedenlerin varacağı yer iki dünyada da hüsrandan başkası olmayacaktır. Zira Efendimiz (sav), “Nefsimi kudret elinde tutana yemin ederim ki, hevasını benim getirdiklerime tabi kılmayan iman etmiş olmaz. (Beğavi) buyurmuştur. Ulemamızın bu hadiste ifade buyurulan “benim getirdiklerim” sözünün sadece Kur’an’ı anlatmadığı, buradaki esas vurgunun Sünnet-i Seniyye’ nin rehberliğini anlattığı konusunda aydınlatıcı beyanları vardır.
Dolayısıyla bu dinin hakkıyla öğrenilmesi de, yaşanması da ancak Sünnet-i Seniyye’ye ittiba ile mümkündür.
Kaynak :
Ebubekir Sifil
Sünnet bütün hayatımızı kuşatan bir rehberdir. Bireysel mükellefiyetlerimizden toplumsal ilişkilerimize kadar her adımımız, her fiilimiz Sünnet’in ilgi ve belirleyicilik alanı içindedir. Zira Efendimiz (sav) ’in hayatı, sünneti ve sireti bütünüyle Kur’an’ın canlı bir tefsiridir. O’nun her sözü, her davranışı bizim için Allah Teala’nın rızasına götüren bir rehberlik niteliği taşır. Günlük hayatta, evinin içinde, komşularla ilişkilerde, devlet yönetiminde, mescitte ve sokakta… kısacası hayatın her anında ve alanında O, “canlı Kur’an” olarak biz mü’minlere yol gösterir. O’nun kılavuzluğu olmadan hakkıyla Müslüman olmak ve Müslüman kalmak mümkün değildir.
Efendimiz (sav) bir gün mübarek başını göğe kaldırıp bir süre tefekküre daldıktan sonra şöyle buyurdu: “Ilim sizden çekilip alındığı zaman haliniz nice olur?” Orada bulunan sahabîler biraz şaşkınlıkla şöyle dediler: “Ey Allah’ın Resulü! Bizler Kur’an’ın okuduğumuz ve ev halkımıza öğretip durduğumuz halde ilim bizden nasıl çekilip alınır?” Efendimiz (sav)’in mukabelesi son derece düşündürücü oldu: “Tevrat ve İncil Yahudiler’in ve Hristiyanların elindeyken onlara bir fayda sağladı mı? (Ahmed b. Hanbel)
Evet, Tevrat ve İncil, Hz. Musa ve Hz. Isa (ikisine de selam olsun) ümmetlerinin bir süre sonra Yahudileşmesine ve Hristiyanlaşmasına mani olmamıştır. Bu son derece çarpıcı gerçek sadece geçmiş kavimlerin durumunu anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda bizi şu hayatî sorunun muhatabı kılıyor: İslam Ümmeti’ni Yahudi ve Hristiyanlarınkine benzer bir hüsrana sürüklenmekten koruyacak olan nedir?
Hiç şüphesiz bu sorunun cevabı “Sünnet-i Seniyye”dir. Onun kurtarıcı rehberliğinden kendisini müstağni zannedenlerin varacağı yer iki dünyada da hüsrandan başkası olmayacaktır. Zira Efendimiz (sav), “Nefsimi kudret elinde tutana yemin ederim ki, hevasını benim getirdiklerime tabi kılmayan iman etmiş olmaz. (Beğavi) buyurmuştur. Ulemamızın bu hadiste ifade buyurulan “benim getirdiklerim” sözünün sadece Kur’an’ı anlatmadığı, buradaki esas vurgunun Sünnet-i Seniyye’ nin rehberliğini anlattığı konusunda aydınlatıcı beyanları vardır.
Dolayısıyla bu dinin hakkıyla öğrenilmesi de, yaşanması da ancak Sünnet-i Seniyye’ye ittiba ile mümkündür.
Kaynak :
Ebubekir Sifil
Moderatör tarafında düzenlendi: