On ilimizin depremde yerle bir oluşunun üstünden iki gün geçti. Devlet tamanlamıyla acz içinde. Bölgede iklim koşullarının sertliği, üstüne, göğsümüzü kabarta kabarta övündüğümüz karayollarının çökmesi, Hatay Havaalanı’nın Amik Ovası’nın alvünyonlu toprakları üstünde kurulması sonucu yıkılıp kullanılamaz hale gelişi yüzünden arama kurtarma çalışmaları yetersiz kalıyor; bölgeye ulaşım imkanı neredeyse sıfırlanmış durumda. Ölü sayısının yabancı kaynaklara göre yüz binleri bulması bekleniyor.
Televizyonda deprem sonrası enkaz görüntülerini izliyorum. Bu binaları yapan müteahhitlerde hiç mi vicdan kalmamış? Betonarme dediğiniz binanın betonları arasında olması gereken demir çubuklar yerine ince teller görünüyor. Besbelli malzemeden çalınmış ki binalar karton yapılar gibi çökmüşler. Bir yıl önce, deprem yönetmeliğine tam olarak uygundur, en büyük bir depreme dayanıklıdır, diye sahiplerine teslim edilen TOKİ binaları yan yatmış. Beş yıldızlı oteller kadar lüks yapılar olmakla böbürlendiğimiz şehir hastanelerinin bir kısmı çökmüş, bir kısmı ortadan ikiye yarılmış. Kardeşim, sen beş yıldızlı otel mi inşa ediyorsun, yoksa hastane mi? Önce ona karar ver. Övündüğün hastaneler enkaz haline gelince yaralıları nerede tedavi ettireceksin? Yakınlardaki otellerde mi? Eee, senin müteahhitlerin yaptığı o oteller de yıkıldı... O binalarda kamp yapan sporcular takım halinde enkaz altında kaldı.
Oysa iktidarımız, yıllar içinde deprem konusunda ne kadar hassas olduğunu en yetkili ağızlardan duyuruyordu. Kentsel dönüşümler eski binaların depreme son derece dayanıklı olması amacıyla yürütülüyordu. Tam anlamıyla “yürütülüyormuş” da haberimiz yokmuş. En büyük yetkililerimiz 1999 depremlerinde yaşanan faciaların tekrarlanmaması için büyük bir “titizlik ve özveri” gösterecekleri sözünü veriyordu.
Geçmişe döndüm. Biraz arşiv taraması yaptım. Bizim en siyasi İslamcı gazeteci takımının toplu olarak yayın yaptığı Akit adlı mevkute 17 Ağustos 1999’da Gölcük depremiyle ilgili şöyle bir başlık atmış:”DEVLET ENKAZ ALTINDA”. Akılları sıra o dönem iktidarda olan üçlü koalisyon hükümetinin depremdeki arama- kurtarma çalışmalarının yetersizliğiyle dalga geçmişler. Oysa Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Gölcük depremine hızlı müdahalesiyle faciada mümkün olduğunca az hasar yaşanmıştı. 1999’dan 19 yıl sonra, yani 2018’de aynı Akit gazetesi manşetinden şöyle bir başlık atmış: “İNSANLIĞIN ENKAZ ALTINDA KALDIĞI GÜN: Vatandaşını Kurtaramayan Devletten, Tüm Dünyaya Yardım Eden Devlete”...
Eeee, hani tüm dünyaya yardım eden devletimiz vardı? Tüm dünyaya yardım ediyorsa neden bizim 10 ilimize bir türlü yardım götüremiyor? İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı AFAD’ın yetersiz kaldığı biline biline acaba neden Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) yardım, kurtarma çalışmaları istenmiyor? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu acaba nerede? Bir ortaya çıksa da konuşmalarını dinlesek. Ak trollerin sosyal medya paylaşımlarına bakıyorum. “Arama kurtarma çalışmalarında geç kalındı” diye kıyameti koparıyorlar. Eeee,şimdi mi ayaklarınız suya erdi,behey yalayıcılar?
Arşiv taramasına devam ediyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi sitesinde Ekim 2012 tarihli bir haber. Başlığı: “Türkiye ve İstanbul’da Dönüşüm Zamanı.”
Haber şöyle: “Türkiye genelinde kentsel dönüşüm çalışmaları Başbakan Erdoğan, Bakan (Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan) Bayraktar ve Başkan (Kadir) Topbaş’ın katıldığı törenle Esenler’den başlatıldı.”
Habere göre o zaman Başbakan olan Erdoğan’la, Aralık 17/25 rüşvet skandallarının baş kahramanlarından Erdoğan Bayraktar Made in Turkey kentsel dönüşümün nimetlerini anlata anlata bitirememişler. Erdoğan 1999 Gölcük ve Adapazarı ile 2011 Van depremlerinde yaşananların tekrarlanmaması için tedbirlerin mutlaka ve ne pahasına olursa olsun hayata geçirilmesi gerektiğine dikkat çekmiş. Demiş ki: “Hiç kimse gecekondu yapan vatandaşlara kızmasın. Gecekondu dediğimiz hadise, şehirleri yönetenler işlerini doğru ve tam yapmadığı için vatandaşımızın kendi kendine, el yordamıyla bulduğu bir çözümdür. Depremlerde, sellerde, toprak kaymalarında, bina çökmelerinde yaşadığımız kayıpların temelinde büyük ölçüde şehirlerimizin sağlıksız büyüme süreci var. “ Erdoğan bu sorunların üstesinden gelebilmek için Toplu Konut İdaresi’ni (TOKİ) harekete geçirdiklerini sözlerine eklemiş. Hani iki gün önce yaptığı binalar depremde yamularak çöken medar-ı iftiharımız TOKİ. “
Erdoğan’ın Esenler’de depreme dayanıklı binalar yapılması çalışmasını başlattığı tarihten bir süre sonra öğreniyoruz ki İstanbul’daki deprem toplanma alanlarının pek çoğuna TOKİ binaları dikilmesi için harekete geçilmiş. Bir deprem olasılığında herhalde insanlar TOKİ’nin inşa ettiği bu “en güvenilir binalar” da toplaşacaklar.
Televizyonda jeofizik mühendisi Prof. Ahmet Ercan’ı izliyorum. “Halen 184 bin kişi göçük altında,” diyor. Bölgede artçı depremlerin beklenmesi gerektiğini, bunların da yıkıcı büyüklükte olabileceğini söylüyor. Deprem uzmanı Prof. Naci görür de benzer uyarıları yapıyor,”En büyük tehlike bu saatten sonra artçılar. Şimdiden uyarıyorum. Adana ve Hatay daha riskli hale geldi,” diyor. Öte yandan Ankara’dan ne bir ses ne bir nefes. Sadece Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum yandaş televizyonların ekranlarından ne olduğu anlaşılamayan bir şeyler söylüyor. Bütün bunlar olurken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM grup toplantısı konuşması ekranlara geliyor. Bahçeli, özellikle “milli ve yerli”kendi tabanına seslenerek, birlik, beraberlik çağırısı yapıyor. Besbelli oylarını konsolide etme peşinde. Koyun can derdinde, kasap et derdinde, örneği.
Şimdilik içinizi daha fazla sıkmayayım. Bugünlük Memleketimden İnsan Manzaraları budur. Akit’in dediği gibi... Neymiş? DEVLET ENKAZ ALTINDA KALMIŞ!
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Televizyonda deprem sonrası enkaz görüntülerini izliyorum. Bu binaları yapan müteahhitlerde hiç mi vicdan kalmamış? Betonarme dediğiniz binanın betonları arasında olması gereken demir çubuklar yerine ince teller görünüyor. Besbelli malzemeden çalınmış ki binalar karton yapılar gibi çökmüşler. Bir yıl önce, deprem yönetmeliğine tam olarak uygundur, en büyük bir depreme dayanıklıdır, diye sahiplerine teslim edilen TOKİ binaları yan yatmış. Beş yıldızlı oteller kadar lüks yapılar olmakla böbürlendiğimiz şehir hastanelerinin bir kısmı çökmüş, bir kısmı ortadan ikiye yarılmış. Kardeşim, sen beş yıldızlı otel mi inşa ediyorsun, yoksa hastane mi? Önce ona karar ver. Övündüğün hastaneler enkaz haline gelince yaralıları nerede tedavi ettireceksin? Yakınlardaki otellerde mi? Eee, senin müteahhitlerin yaptığı o oteller de yıkıldı... O binalarda kamp yapan sporcular takım halinde enkaz altında kaldı.
Oysa iktidarımız, yıllar içinde deprem konusunda ne kadar hassas olduğunu en yetkili ağızlardan duyuruyordu. Kentsel dönüşümler eski binaların depreme son derece dayanıklı olması amacıyla yürütülüyordu. Tam anlamıyla “yürütülüyormuş” da haberimiz yokmuş. En büyük yetkililerimiz 1999 depremlerinde yaşanan faciaların tekrarlanmaması için büyük bir “titizlik ve özveri” gösterecekleri sözünü veriyordu.
Geçmişe döndüm. Biraz arşiv taraması yaptım. Bizim en siyasi İslamcı gazeteci takımının toplu olarak yayın yaptığı Akit adlı mevkute 17 Ağustos 1999’da Gölcük depremiyle ilgili şöyle bir başlık atmış:”DEVLET ENKAZ ALTINDA”. Akılları sıra o dönem iktidarda olan üçlü koalisyon hükümetinin depremdeki arama- kurtarma çalışmalarının yetersizliğiyle dalga geçmişler. Oysa Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Gölcük depremine hızlı müdahalesiyle faciada mümkün olduğunca az hasar yaşanmıştı. 1999’dan 19 yıl sonra, yani 2018’de aynı Akit gazetesi manşetinden şöyle bir başlık atmış: “İNSANLIĞIN ENKAZ ALTINDA KALDIĞI GÜN: Vatandaşını Kurtaramayan Devletten, Tüm Dünyaya Yardım Eden Devlete”...
Eeee, hani tüm dünyaya yardım eden devletimiz vardı? Tüm dünyaya yardım ediyorsa neden bizim 10 ilimize bir türlü yardım götüremiyor? İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı AFAD’ın yetersiz kaldığı biline biline acaba neden Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) yardım, kurtarma çalışmaları istenmiyor? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu acaba nerede? Bir ortaya çıksa da konuşmalarını dinlesek. Ak trollerin sosyal medya paylaşımlarına bakıyorum. “Arama kurtarma çalışmalarında geç kalındı” diye kıyameti koparıyorlar. Eeee,şimdi mi ayaklarınız suya erdi,behey yalayıcılar?
Arşiv taramasına devam ediyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi sitesinde Ekim 2012 tarihli bir haber. Başlığı: “Türkiye ve İstanbul’da Dönüşüm Zamanı.”
Haber şöyle: “Türkiye genelinde kentsel dönüşüm çalışmaları Başbakan Erdoğan, Bakan (Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan) Bayraktar ve Başkan (Kadir) Topbaş’ın katıldığı törenle Esenler’den başlatıldı.”
Habere göre o zaman Başbakan olan Erdoğan’la, Aralık 17/25 rüşvet skandallarının baş kahramanlarından Erdoğan Bayraktar Made in Turkey kentsel dönüşümün nimetlerini anlata anlata bitirememişler. Erdoğan 1999 Gölcük ve Adapazarı ile 2011 Van depremlerinde yaşananların tekrarlanmaması için tedbirlerin mutlaka ve ne pahasına olursa olsun hayata geçirilmesi gerektiğine dikkat çekmiş. Demiş ki: “Hiç kimse gecekondu yapan vatandaşlara kızmasın. Gecekondu dediğimiz hadise, şehirleri yönetenler işlerini doğru ve tam yapmadığı için vatandaşımızın kendi kendine, el yordamıyla bulduğu bir çözümdür. Depremlerde, sellerde, toprak kaymalarında, bina çökmelerinde yaşadığımız kayıpların temelinde büyük ölçüde şehirlerimizin sağlıksız büyüme süreci var. “ Erdoğan bu sorunların üstesinden gelebilmek için Toplu Konut İdaresi’ni (TOKİ) harekete geçirdiklerini sözlerine eklemiş. Hani iki gün önce yaptığı binalar depremde yamularak çöken medar-ı iftiharımız TOKİ. “
Erdoğan’ın Esenler’de depreme dayanıklı binalar yapılması çalışmasını başlattığı tarihten bir süre sonra öğreniyoruz ki İstanbul’daki deprem toplanma alanlarının pek çoğuna TOKİ binaları dikilmesi için harekete geçilmiş. Bir deprem olasılığında herhalde insanlar TOKİ’nin inşa ettiği bu “en güvenilir binalar” da toplaşacaklar.
Televizyonda jeofizik mühendisi Prof. Ahmet Ercan’ı izliyorum. “Halen 184 bin kişi göçük altında,” diyor. Bölgede artçı depremlerin beklenmesi gerektiğini, bunların da yıkıcı büyüklükte olabileceğini söylüyor. Deprem uzmanı Prof. Naci görür de benzer uyarıları yapıyor,”En büyük tehlike bu saatten sonra artçılar. Şimdiden uyarıyorum. Adana ve Hatay daha riskli hale geldi,” diyor. Öte yandan Ankara’dan ne bir ses ne bir nefes. Sadece Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum yandaş televizyonların ekranlarından ne olduğu anlaşılamayan bir şeyler söylüyor. Bütün bunlar olurken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM grup toplantısı konuşması ekranlara geliyor. Bahçeli, özellikle “milli ve yerli”kendi tabanına seslenerek, birlik, beraberlik çağırısı yapıyor. Besbelli oylarını konsolide etme peşinde. Koyun can derdinde, kasap et derdinde, örneği.
Şimdilik içinizi daha fazla sıkmayayım. Bugünlük Memleketimden İnsan Manzaraları budur. Akit’in dediği gibi... Neymiş? DEVLET ENKAZ ALTINDA KALMIŞ!
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.