Derin olan kuyu
Diyelim ki çok susadınız ve bulunduğunuz yerde bir kuyu var. Kuyunun başına vardığınızda hemen yanında bir de kova buldunuz ve kovayı kuyuya salabilmek için ip aramaya başladınız. Bir süre aradıktan sonra orta boy bir ip buldunuz, kovaya bağladınız ve kovayı kuyuya indirdiniz. Ancak o da ne? Kova kuyunun dibindeki su birikintisine varamadan yarı yolda kaldı. Elinizdeki ipin de ucuna geldiniz.
Bu durumda suya erişemiyor oluşunuz bir gerçekliktir. Bu gerçekliğe neden olan etkenleri ortaya koyma biçiminiz ise olaya bakış açınızı gösterir. Suya erişemiyor oluşunuzu açıklayacak iki seçenek vardır önünüzde:
1- Kuyu derindir
2- İp kısadır
Şayet bu seçeneklerden kuyunun derin oluşunu gerekçe olarak gösteriyorsanız, topu taca atmaya çalıştığınızı anlamak çok da zor değildir. Çünkü kuyunun derin oluşu sizin etki alanınızda değildir ve dolayısıyla kuyunun derinliğini değiştiremezsiniz. Değiştiremeyeceğiniz bir durumu gerekçe göstererek, amacınıza ulaşamayışınızı mazur göstermeye çalışıyorsunuz demektir.
Ancak ikinci seçenek olan ipin kısa oluşunu gerekçe olarak gösterdiğinizde, sorumluluğun kendinize bakan yönünü ele almış ve etki alanınız içindeki değiştirilebilir bir durum olan ipin kısalığını ortaya koymuş olursunuz. Bu durumda yapılması gereken, daha uzun bir ip bulmak ve suya yani amaca ulaşmaktır.
Kuyunun derinliği üzerinden soruna yaklaşmak insanın elini kolunu bağlarken, ipin kısalığı üzerinden soruna yaklaşmak ise kişiyi yeni çözüm yolları bulmak üzere arayışa iter.
Gerek bireysel, gerekse toplumsal açıdan karşımıza çıkan sorunlarda da bu kuyu metaforunda olduğu gibi değiştirilebilir ve değiştirilemez etkenlerle karşılaşıyoruz. Değiştiremeyeceğimiz etkenlere vurgu yapmak, bahane ürettirirken, değiştirebileceğimiz etkenleri ortaya koymak ise alternatif çözümler ürettirir.
"Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir."
* Deşifre - Sıra Dışı Bilgiler
Diyelim ki çok susadınız ve bulunduğunuz yerde bir kuyu var. Kuyunun başına vardığınızda hemen yanında bir de kova buldunuz ve kovayı kuyuya salabilmek için ip aramaya başladınız. Bir süre aradıktan sonra orta boy bir ip buldunuz, kovaya bağladınız ve kovayı kuyuya indirdiniz. Ancak o da ne? Kova kuyunun dibindeki su birikintisine varamadan yarı yolda kaldı. Elinizdeki ipin de ucuna geldiniz.
Bu durumda suya erişemiyor oluşunuz bir gerçekliktir. Bu gerçekliğe neden olan etkenleri ortaya koyma biçiminiz ise olaya bakış açınızı gösterir. Suya erişemiyor oluşunuzu açıklayacak iki seçenek vardır önünüzde:
1- Kuyu derindir
2- İp kısadır
Şayet bu seçeneklerden kuyunun derin oluşunu gerekçe olarak gösteriyorsanız, topu taca atmaya çalıştığınızı anlamak çok da zor değildir. Çünkü kuyunun derin oluşu sizin etki alanınızda değildir ve dolayısıyla kuyunun derinliğini değiştiremezsiniz. Değiştiremeyeceğiniz bir durumu gerekçe göstererek, amacınıza ulaşamayışınızı mazur göstermeye çalışıyorsunuz demektir.
Ancak ikinci seçenek olan ipin kısa oluşunu gerekçe olarak gösterdiğinizde, sorumluluğun kendinize bakan yönünü ele almış ve etki alanınız içindeki değiştirilebilir bir durum olan ipin kısalığını ortaya koymuş olursunuz. Bu durumda yapılması gereken, daha uzun bir ip bulmak ve suya yani amaca ulaşmaktır.
Kuyunun derinliği üzerinden soruna yaklaşmak insanın elini kolunu bağlarken, ipin kısalığı üzerinden soruna yaklaşmak ise kişiyi yeni çözüm yolları bulmak üzere arayışa iter.
Gerek bireysel, gerekse toplumsal açıdan karşımıza çıkan sorunlarda da bu kuyu metaforunda olduğu gibi değiştirilebilir ve değiştirilemez etkenlerle karşılaşıyoruz. Değiştiremeyeceğimiz etkenlere vurgu yapmak, bahane ürettirirken, değiştirebileceğimiz etkenleri ortaya koymak ise alternatif çözümler ürettirir.
"Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir."
* Deşifre - Sıra Dışı Bilgiler