Ahmet Çakır; Şöyle şöyle olursa şu takım, böyle böyle olursa bu takım, şunlar yaşanırsa öteki takım şampiyon olur, gibisinden değerlendirmeleri yorumcularımız her sezon defalarca tekrarlar. Ancak bunların neye yaradığını bugüne kadar anlayabilmiş değilim. Yarım yüzyıla yaklaşan meslek hayatımda memlekette bu alandaki boş konuşma durumunun dehşet verici yaygınlığı karşısında da söyleyecek birşey bulabilmek kolay değil. Galatasaray 14 maçlık galibiyet serisinin getirisini sonuna kadar kullanabilecek gibi görünüyor. Fenerbahçe fırtına gibi başladığı sezonda yürüyüşünü pek sağlam adımlarla sürdüremiyor. Beşiktaş ise Valerien İsmael serüveniyle kaybettiklerini Şenol Güneş’le kazanmaya çalışıyor. Bu kapsamda son düzlüğün en önemli maçı olarak da BJK-GS derbisi görünüyor. Aslında Hacivat-Karagöz oyunundan farksız bir ligimiz var. Bu, sadece içinde bulunduğumuz sezonda olanlarla ilgili bir yargı değil. Daha önceleri yapılanlar da önemli bir etken. Örneğin, Koronavirüs sürecinde küme düşmenin kaldırılması, ligin 20 takımla oynanması gibi kararların, geri dönülmesi pek mümkün olmayacak tahribatlar yaratacağı açıktı ama bunlara kulak asan olmadı. Muktedirler böyle istiyorsa yapılır, o kadar! Doğruyu-yanlışı da sadece onlar bilir! Erken yitirdiğimiz Vedat Okyar dostumuzun armağanı olan deyişle, ligin boyu epeyce kısaldı. Bu süreçte BJK-GS derbisi belirleyici bir önem taşıyor. Takımları ‘kim kazanır?’ tartısına çıkarmanın fazla bir anlamı yok ama en çok bu yapılacaktır. İkisinin de deplasmandaki Fenerbahçe maçını parlak hatta tarihi biçimde kazanmış olmaları ilginç. İkisini de ‘herşeyi yapabilir’ konumuna çıkarıyor. Aslında bu maçları evsahibi yüzde 75 kazanır ama bu kez Fenerbahçe bunu becerememek bir yana düpedüz yıkıcı yenilgilere uğradı. Biraz da bu nedenle BJK-GS derbisi, herkesin bu işten çok iyi anlıyormuş gibi görünmesini sağlayan ‘bu maçlar 3 ihtimallidir’ boş konuşmasının yeniden yaygınlık kazanmasını sağlayacak. Beşiktaş’ın Şenol Güneş’le yükselmeye başladığı, Galatasaray’ın da Konyaspor yenilgisinden bu yana bir dalgalanma yaşadığı dönemde favori elbette ki evsahibi Siyah-beyazlı takımdır ve onların kazanması halinde soluk soluğa birkaç hafta yaşanacaktır. Tabii ki Gaziantep ve Hatay’ın ligden çekilmesinin yarattığı denge sorunu ve öteki hesap-kitap işleri de etken olacaktır. Sonuçta üçünden birinin şampiyon olmasının çok ilginç bir yanı yok ama biz sanki varmış gibi yapmak zorundayız. Galatasaray avantajlı olduğu yarışı yitirirse travma yaşar ama geçen sezon 13’üncü olmuş takımın bu kez ilk 3’te yer alması çok da yaslara bürünülecek bir durum olmayabilir. Beşiktaş ve Fenerbahçe de yarışı son maça kadar götürecek gibidir. Üçünün de gelecek sezon Avrupa’ya çıkacak oluşu önemlidir. Ülke puanının toparlanmasıyla şampiyonumuzun doğrudan Devler Ligi’ne katılacağı günlere dönebiliriz. İçerde birbirimizi mahvetmeye çalışmak yerine bunları düşünmek daha uygun olabilir. Pek beceremeyiz ama gelin takımlar için ölüm-kalım senaryoları yazmaya çalışmak yerine bu curcunanın ve soluk soluğa yarışın tadını çıkarmaya çalışalım.