Delikara
Forum Üyesii
Çocukluk korkuları gelişimsel ve dönemsel olarak farklı şekillerde görülebilir. Çocukluk çağında görülen korkular çoğunlukla bilinmezlik karşısında gelişir. Çocuk bilmediği şeylerden korkar ve kendini sakınır, korumaya çalışır veya başkaları tarafından korunmak ister. Bebeklik döneminde ani sıçramalar, ağlamalar yaygınken, çocukluk döneminde karanlıktan, yalnız kalmaktan, hayvanlardan korkma görülebilir.
Odada yalnız kalmak veya yalnız yatmak istemeyen, tek başına tuvalete gidemeyen çocukların bu davranışlarını tetikleyen korkularıdır. Bu ve daha pek çok korku sonucu gelişen davranış hem çocuğu hem de aileyi zorlamaktadır.
Aileler çocuğun korkularına nasıl yaklaşmaları gerektiği noktasında çoğunlukla kararsızlık yaşarlar. Kimi zaman da ebeveynin cümleleri korku kaynağı haline gelebilmektedir. “Yemeğini yemezsen doktor sana iğne yapar.”, “Elimi bırakırsan dilenci seni kapar.” Gibi sözler korkunun yol açtığı davranış ve düşünceleri pekiştirir.
Çocuklarda korku çoğunlukla yaşa ve içinde bulundukları gelişim dönemine göre gelişmektedir. Ancak model alma, taklit etme, yanlış öğrenmeler veya hatalı ebeveyn tutumları da korkuyu tetikleyebilmektedir.
Köpekten korkan bir ebeveynin köpek görünce kaçması çocuğa köpeğin korkulması gereken bir hayvan olduğunu öğretir. Bu korku çocuğun ebeveynini birden fazla kez korkarken görmesi sonucu pekişir. Çocuk ebeveyninin tepkisinin yoğunluğuna göre kendi korkusunu geliştirir. Bu yöntemle gelişen çocukluk korkuları model alınan korkulardır.
Çocuk korkmayı yalnızca ebeveyninden öğrenmez. Kardeşlerini, akranlarını, gözlemlediği diğer yetişkinleri de model alabilir. İzlediği bir film, televizyonda, telefon veya tablette gördüğü bir video veya resim de korkularını tetikleyebilir. Çocuğun yaşına uygun olmayan ve pedagojik değerlendirmeden geçmemiş kitaplar da korku gelişimine neden olabilir.
Çocuklar doğumdan itibaren belli gelişim dönemlerinden geçerler, her bir yeni dönem beraberinde yeni öğrenmeleri getirir. Korkular da bilinmeyen karşısında hissedilen tehdit algısı sonucunda açığa çıkar. Bebeklikten başlayarak her yaş ve dönemde çocuk henüz öğrenmediği, deneyimi olmayan konularda korku hisseder. Korkunun kaynağı çocuğa doğru ifade edildiğinde tehdit ortadan kalkar ve çocuk korkmaması gerektiğini öğrenir.
Bebeklikte çocuklar aşina olmadıkları veya ilk kez gördükleri yüzlerden ve nesnelerden korkarlar. Bebek acıktığında, susadığında, altı kirlendiğinde ihtiyacına zamanında yanıt bulamazsa tehdit hisseder ve korku duyar. Ani sesler, görüntüler de korkuyu tetikler. 9 ay civarında çocukta ayrılık korkusu da gelişmeye başlar. Bebekler korktuklarında ağlarlar ve kucağa alındıklarında sakinleşirler.
Çocukluk korkuları özellikle 2 yaş ve sonrası belirgin hale gelir. 2 yaşla beraber çocukların hayal dünyası oldukça gelişir. Sembolik oyunun başladığı ve hayali arkadaşın da görüldüğü 2 yaş önemli bir gelişim dönemidir. Bu dönemde çocuğun dili kullanma becerisi gelişir. 2 yaş sendromu başlar ve çocukta benlik kurma mücadelesi görülür. Bezi bırakma ve tuvalet eğitimi de çoğunlukla bu dönemde başlar.
Çocuk için pek çok yeniliğin başladığı bu gelişim dönemi korkuların da belirgin şekilde görüldüğü dönemdir. 2-6 yaş aralığında çocuklar cadılar, periler, hayaletler gibi hayal ürünlerinden, böceklerden, karanlıktan, yalnız kalmaktan veya terk edilmekten korkabilirler. Çocuklar bu dönemde ailelerine bir şey olacağına yönelik de korku geliştirebilirler.
Doktor, iğne ve polis korkuları da bu dönemde oldukça fazladır. Özellikle çocuğu disipline etmek için “yaramazlık yaparsan seni polise söylerim.”, “Yemeğini yemezsen hasta olursun, doktor sana iğne yapar.” Ve benzeri cümleler çocuğun korkularını tetikler.
Çocuk bu dönemde tuvalete düşmekten, sifonla beraber delikten gitmekten korkabilir. Banyo yaparken de bu korkuyu duyabilir. Tek başına tuvalete gitmek istemeyebilir. Oda da yalnız kalamamak ve gece tek uyuyamamak da bu dönemde sıkça görülmektedir.
6 yaş sonrasında ise çoğunlukla okula ve performansa dayalı çocukluk korkuları gelişir. Cadılar ve hayaletlerin yerini bu dönemde hırsız korkusu alabilir. Çocuk kaybolmaktan, kaçırılmaktan, cezalandırılmaktan korkabilir. Başarısızlık, arkadaş edinememe ve diğerleri tarafından istenmeme korkusu da yaygındır. Aileyi kaybetme korkusuna arkadaşları kaybetme korkusu eklenebilir. Çocuk ölümden ve sevdiklerinin ölmesinden korkabilir.
Çocuk deneyimleri sonucunda da korkmayı öğrenebilir. Örneğin yanlışlıkla ateşe dokunan ve eli yanan bir çocuk ateşten korkmayı öğrenebilir. Bir köpeğin saldırısına uğrayan veya başkasına saldırdığını gören çocuk köpekten korkabilir. İğne olan ve canı yanan bir çocuk hemşireden ve iğneden korkabilir. Ailenin veya çevrenin vereceği tepkiler de çocuğun korkularının şiddetini belirlemektedir.
Bisikletten düşen veya havuzda boğulma tehlikesi atlatan çocuk ailenin ve çevrenin aşırı tepkisi ile korkabilir. Bisiklete binmeyi veya suya girmeyi reddedebilir. Boğazına yemek kaçan bir çocuk yine ailenin tepkisiyle korkup katı gıdalar yemekten kaçınabilir.
Aileler çoğunlukla vereceği zarardan habersiz çocuğu disipline etmek için çocuğa tehdit içerikli sözler sarf edebilmektedir. “Bir daha yaramazlık yaparsan Allah canımı alsın.”, “Sözümü dinlemezsen seni başkasına veririm.” Ve benzeri sözler çocuğun kaybetme ve terk edilme korkularını pekiştirir.
Kimi zamansa ailenin aşırı korumacı yaklaşımı çocuğun pek çok şeyden korkmasına neden olabilmektedir. “Dikkat et! Düşersin koşma! yanarsın dokunma! ağzına götürme boğazına kaçar, elimi bırakma kaybolursun” ve benzeri sözlerin tekrar ve tekrar söylenmesi gibi. Çocuğun tüm olası tehditlere karşı korunma altına alınması çocuğun gelişimini zedeler ve korkularını pekiştirir.
Cezalar da çocuğun korkularını tetikleyebilmektedir. Çocuğun yalnız bir odaya kilitlenmesi, karanlıkta bırakılması, fiziksel şiddet görmesi gibi.
Çocukluk korkuları kimi zaman gelişim döneminin sonunda kendiliğinden kaybolur. Uzayan korkular ise doğru yaklaşımla ortadan kaldırılabilir. Ancak göz ardı edilen veya yanlış müdahalede bulunulan korkular kaygı ve fobi olarak karşımıza çıkabilir.
Korkularla başa çıkabilmenin ilk kuralı iyi bir gözlemci ve dinleyici olmaktır. Çocuğunuz nelerden ve hangi nedenle korku duyuyor gözlemlemelisiniz. Çocuğunuzun korkusunu anlatmasına fırsat vermelisiniz. Yargılamadan, alay etmeden veya küçümsemeden ona rahatsızlık veren bu duyguyu dinlemelisiniz.
Mümkünse çocuğunuza korktuğu şeyin resmini de çizdirebilirsiniz. Çizim yaparak korktuğu şeyi somutlaştırmış olursunuz. Belirgin bir hale bürünen bu korku unsuru üzerine konuşabilirsiniz. Çocuğa korktuğu şeyle empati kurmasını sağlayacak hikayeler anlatabilirsiniz.
Çocuklukta ebeveynleri en çok zorlayan karanlık korkusu ve yalnız yatamamadır. Çoğunlukla bu durumlar karşısında ebeveynler çaresiz kalırlar. Yaklaşımları ise ya çocuğun istediğini yapmak ya da çocuğun korkularını daha da tetiklemek olabilir. Burada yapılması gereken yine çocuğun korkusunu dinlemek ve ona eşlik etmektir.
Birlikte odasına gidebilir, ışık açıkken odanın her bir köşesini dolaşıp, inceleyebilirsiniz. Ardından bu işlemi ışık kapalıyken de yapabilirsiniz. Karanlıkta onu nelerin korkuttuğunu sorabilir, korktuğu yeri birlikte inceleyebilir, ışığı açıp orayı kontrol edebilirsiniz. Korktuğunda açabileceği veya sabaha kadar açık kalacak bir başucu lambası alabilir, lambayı ona seçtirebilirsiniz. Başucu lambası almayacaksanız koridorun ışığını açabilirsiniz.
O uyuyana kadar yanında durabileceğinizi ama sonrasında mutlaka kendi odanıza döneceğinizi söyleyebilirsiniz. Bir telsiz edinebilir, birini çocuğun odasına diğerini kendi odanıza koyabilirsiniz. Bu telsizi nasıl kullanacağını ona oyun yoluyla öğretebilir, korktuğunda da sizi bu şekilde çağırabileceğini gösterebilirsiniz.
Çocukluk korkuları bilinmeyen sesler, anlamlandırılamayan görüntüler sonucunda da tetiklenebilmektedir. Örneğin gece odasında uyuyan bir çocuk uyumaya çalışırken anlamlandıramadığı sesler duyup korkabilir. Bu sesi bir hayvanın veya hırsızın sesine benzetebilir.
Birlikte bu sesleri dinleyip anlamlı hale getirebilirsiniz. “Bu ses üst kattaki komşunun sesi, şu an evdekilerle sohbet ediyorlar.” “Bu ses sifon sesi, başka bir dairede şu an birisi tuvaleti kullanıyor.” ”Bu ses rüzgarın sesi.” Gibi.
Gölgeler de çocukların korkmalarına neden olabilmektedir. Camdan vuran bir ağacın gölgesini çocuk bir canavara benzetebilir. Bundan korkup odaya girmek istemeyebilir. Çocuğa gölge oyunu hazırlanabilir, gölgenin ne olduğu ve nasıl oluştuğu anlatılabilir. Çocuğa gölgenin kime veya neye ait olduğu gösterilerek rahatlaması sağlanabilir.
Çocuğun korkularını tetikleyen hatalı ebeveyn tutumlarınız varsa bu tutumu değiştirmeye çalışabilirsiniz. Cezanın hakim olduğu baskıcı-otoriter tutum veya terk edilme korkusunun hakim olduğu ihmalkar tutum korkuları besler. Aşırı korumacı tutum çocuğun yetersizliğini besler ve gelişim dönemlerinden bağımsız korkulara sebep olabilir. En sağlıklı yaklaşım çocuğun duygu ve düşüncelerinin dinlendiği, güvene dayalı olan demokratik, hoşgörülü tutumdur.
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Odada yalnız kalmak veya yalnız yatmak istemeyen, tek başına tuvalete gidemeyen çocukların bu davranışlarını tetikleyen korkularıdır. Bu ve daha pek çok korku sonucu gelişen davranış hem çocuğu hem de aileyi zorlamaktadır.
Aileler çocuğun korkularına nasıl yaklaşmaları gerektiği noktasında çoğunlukla kararsızlık yaşarlar. Kimi zaman da ebeveynin cümleleri korku kaynağı haline gelebilmektedir. “Yemeğini yemezsen doktor sana iğne yapar.”, “Elimi bırakırsan dilenci seni kapar.” Gibi sözler korkunun yol açtığı davranış ve düşünceleri pekiştirir.
Çocukluk korkuları nasıl gelişir?
Çocuklarda korku çoğunlukla yaşa ve içinde bulundukları gelişim dönemine göre gelişmektedir. Ancak model alma, taklit etme, yanlış öğrenmeler veya hatalı ebeveyn tutumları da korkuyu tetikleyebilmektedir.
Model alma ve taklit yoluyla gelişen korkular
Köpekten korkan bir ebeveynin köpek görünce kaçması çocuğa köpeğin korkulması gereken bir hayvan olduğunu öğretir. Bu korku çocuğun ebeveynini birden fazla kez korkarken görmesi sonucu pekişir. Çocuk ebeveyninin tepkisinin yoğunluğuna göre kendi korkusunu geliştirir. Bu yöntemle gelişen çocukluk korkuları model alınan korkulardır.
Çocuk korkmayı yalnızca ebeveyninden öğrenmez. Kardeşlerini, akranlarını, gözlemlediği diğer yetişkinleri de model alabilir. İzlediği bir film, televizyonda, telefon veya tablette gördüğü bir video veya resim de korkularını tetikleyebilir. Çocuğun yaşına uygun olmayan ve pedagojik değerlendirmeden geçmemiş kitaplar da korku gelişimine neden olabilir.
Yaşa ve gelişim dönemine göre gelişen korkular
Çocuklar doğumdan itibaren belli gelişim dönemlerinden geçerler, her bir yeni dönem beraberinde yeni öğrenmeleri getirir. Korkular da bilinmeyen karşısında hissedilen tehdit algısı sonucunda açığa çıkar. Bebeklikten başlayarak her yaş ve dönemde çocuk henüz öğrenmediği, deneyimi olmayan konularda korku hisseder. Korkunun kaynağı çocuğa doğru ifade edildiğinde tehdit ortadan kalkar ve çocuk korkmaması gerektiğini öğrenir.
Bebeklikte çocuklar aşina olmadıkları veya ilk kez gördükleri yüzlerden ve nesnelerden korkarlar. Bebek acıktığında, susadığında, altı kirlendiğinde ihtiyacına zamanında yanıt bulamazsa tehdit hisseder ve korku duyar. Ani sesler, görüntüler de korkuyu tetikler. 9 ay civarında çocukta ayrılık korkusu da gelişmeye başlar. Bebekler korktuklarında ağlarlar ve kucağa alındıklarında sakinleşirler.
2 yaş sonrası korkular daha belirgin hale geliyor
Çocukluk korkuları özellikle 2 yaş ve sonrası belirgin hale gelir. 2 yaşla beraber çocukların hayal dünyası oldukça gelişir. Sembolik oyunun başladığı ve hayali arkadaşın da görüldüğü 2 yaş önemli bir gelişim dönemidir. Bu dönemde çocuğun dili kullanma becerisi gelişir. 2 yaş sendromu başlar ve çocukta benlik kurma mücadelesi görülür. Bezi bırakma ve tuvalet eğitimi de çoğunlukla bu dönemde başlar.
Çocuk için pek çok yeniliğin başladığı bu gelişim dönemi korkuların da belirgin şekilde görüldüğü dönemdir. 2-6 yaş aralığında çocuklar cadılar, periler, hayaletler gibi hayal ürünlerinden, böceklerden, karanlıktan, yalnız kalmaktan veya terk edilmekten korkabilirler. Çocuklar bu dönemde ailelerine bir şey olacağına yönelik de korku geliştirebilirler.
Doktor, iğne ve polis korkuları da bu dönemde oldukça fazladır. Özellikle çocuğu disipline etmek için “yaramazlık yaparsan seni polise söylerim.”, “Yemeğini yemezsen hasta olursun, doktor sana iğne yapar.” Ve benzeri cümleler çocuğun korkularını tetikler.
Çocuk bu dönemde tuvalete düşmekten, sifonla beraber delikten gitmekten korkabilir. Banyo yaparken de bu korkuyu duyabilir. Tek başına tuvalete gitmek istemeyebilir. Oda da yalnız kalamamak ve gece tek uyuyamamak da bu dönemde sıkça görülmektedir.
6 yaş sonrasında ise çoğunlukla okula ve performansa dayalı çocukluk korkuları gelişir. Cadılar ve hayaletlerin yerini bu dönemde hırsız korkusu alabilir. Çocuk kaybolmaktan, kaçırılmaktan, cezalandırılmaktan korkabilir. Başarısızlık, arkadaş edinememe ve diğerleri tarafından istenmeme korkusu da yaygındır. Aileyi kaybetme korkusuna arkadaşları kaybetme korkusu eklenebilir. Çocuk ölümden ve sevdiklerinin ölmesinden korkabilir.
Öğrenme sonucu gelişen korkular
Çocuk deneyimleri sonucunda da korkmayı öğrenebilir. Örneğin yanlışlıkla ateşe dokunan ve eli yanan bir çocuk ateşten korkmayı öğrenebilir. Bir köpeğin saldırısına uğrayan veya başkasına saldırdığını gören çocuk köpekten korkabilir. İğne olan ve canı yanan bir çocuk hemşireden ve iğneden korkabilir. Ailenin veya çevrenin vereceği tepkiler de çocuğun korkularının şiddetini belirlemektedir.
Bisikletten düşen veya havuzda boğulma tehlikesi atlatan çocuk ailenin ve çevrenin aşırı tepkisi ile korkabilir. Bisiklete binmeyi veya suya girmeyi reddedebilir. Boğazına yemek kaçan bir çocuk yine ailenin tepkisiyle korkup katı gıdalar yemekten kaçınabilir.
Çocukluk korkuları aşırı korumacı yaklaşım, terk etme tehdidi ve cezalar ile gelişebilir
Aileler çoğunlukla vereceği zarardan habersiz çocuğu disipline etmek için çocuğa tehdit içerikli sözler sarf edebilmektedir. “Bir daha yaramazlık yaparsan Allah canımı alsın.”, “Sözümü dinlemezsen seni başkasına veririm.” Ve benzeri sözler çocuğun kaybetme ve terk edilme korkularını pekiştirir.
Kimi zamansa ailenin aşırı korumacı yaklaşımı çocuğun pek çok şeyden korkmasına neden olabilmektedir. “Dikkat et! Düşersin koşma! yanarsın dokunma! ağzına götürme boğazına kaçar, elimi bırakma kaybolursun” ve benzeri sözlerin tekrar ve tekrar söylenmesi gibi. Çocuğun tüm olası tehditlere karşı korunma altına alınması çocuğun gelişimini zedeler ve korkularını pekiştirir.
Cezalar da çocuğun korkularını tetikleyebilmektedir. Çocuğun yalnız bir odaya kilitlenmesi, karanlıkta bırakılması, fiziksel şiddet görmesi gibi.
Çocukluk korkuları kimi zaman gelişim döneminin sonunda kendiliğinden kaybolur. Uzayan korkular ise doğru yaklaşımla ortadan kaldırılabilir. Ancak göz ardı edilen veya yanlış müdahalede bulunulan korkular kaygı ve fobi olarak karşımıza çıkabilir.
Çocukluk korkuları ile başa çıkma yöntemleri nelerdir?
Korkularla başa çıkabilmenin ilk kuralı iyi bir gözlemci ve dinleyici olmaktır. Çocuğunuz nelerden ve hangi nedenle korku duyuyor gözlemlemelisiniz. Çocuğunuzun korkusunu anlatmasına fırsat vermelisiniz. Yargılamadan, alay etmeden veya küçümsemeden ona rahatsızlık veren bu duyguyu dinlemelisiniz.
Mümkünse çocuğunuza korktuğu şeyin resmini de çizdirebilirsiniz. Çizim yaparak korktuğu şeyi somutlaştırmış olursunuz. Belirgin bir hale bürünen bu korku unsuru üzerine konuşabilirsiniz. Çocuğa korktuğu şeyle empati kurmasını sağlayacak hikayeler anlatabilirsiniz.
En sık görülen çocukluk korkuları karanlık ve yalnız yatamama
Çocuklukta ebeveynleri en çok zorlayan karanlık korkusu ve yalnız yatamamadır. Çoğunlukla bu durumlar karşısında ebeveynler çaresiz kalırlar. Yaklaşımları ise ya çocuğun istediğini yapmak ya da çocuğun korkularını daha da tetiklemek olabilir. Burada yapılması gereken yine çocuğun korkusunu dinlemek ve ona eşlik etmektir.
Birlikte odasına gidebilir, ışık açıkken odanın her bir köşesini dolaşıp, inceleyebilirsiniz. Ardından bu işlemi ışık kapalıyken de yapabilirsiniz. Karanlıkta onu nelerin korkuttuğunu sorabilir, korktuğu yeri birlikte inceleyebilir, ışığı açıp orayı kontrol edebilirsiniz. Korktuğunda açabileceği veya sabaha kadar açık kalacak bir başucu lambası alabilir, lambayı ona seçtirebilirsiniz. Başucu lambası almayacaksanız koridorun ışığını açabilirsiniz.
O uyuyana kadar yanında durabileceğinizi ama sonrasında mutlaka kendi odanıza döneceğinizi söyleyebilirsiniz. Bir telsiz edinebilir, birini çocuğun odasına diğerini kendi odanıza koyabilirsiniz. Bu telsizi nasıl kullanacağını ona oyun yoluyla öğretebilir, korktuğunda da sizi bu şekilde çağırabileceğini gösterebilirsiniz.
Korku kaynağını birlikte keşfedebilir, çocuk için anlamlı hale getirebilirsiniz
Çocukluk korkuları bilinmeyen sesler, anlamlandırılamayan görüntüler sonucunda da tetiklenebilmektedir. Örneğin gece odasında uyuyan bir çocuk uyumaya çalışırken anlamlandıramadığı sesler duyup korkabilir. Bu sesi bir hayvanın veya hırsızın sesine benzetebilir.
Birlikte bu sesleri dinleyip anlamlı hale getirebilirsiniz. “Bu ses üst kattaki komşunun sesi, şu an evdekilerle sohbet ediyorlar.” “Bu ses sifon sesi, başka bir dairede şu an birisi tuvaleti kullanıyor.” ”Bu ses rüzgarın sesi.” Gibi.
Gölgeler de çocukların korkmalarına neden olabilmektedir. Camdan vuran bir ağacın gölgesini çocuk bir canavara benzetebilir. Bundan korkup odaya girmek istemeyebilir. Çocuğa gölge oyunu hazırlanabilir, gölgenin ne olduğu ve nasıl oluştuğu anlatılabilir. Çocuğa gölgenin kime veya neye ait olduğu gösterilerek rahatlaması sağlanabilir.
Ebeveyn tutumunuzu değiştirebilirsiniz
Çocuğun korkularını tetikleyen hatalı ebeveyn tutumlarınız varsa bu tutumu değiştirmeye çalışabilirsiniz. Cezanın hakim olduğu baskıcı-otoriter tutum veya terk edilme korkusunun hakim olduğu ihmalkar tutum korkuları besler. Aşırı korumacı tutum çocuğun yetersizliğini besler ve gelişim dönemlerinden bağımsız korkulara sebep olabilir. En sağlıklı yaklaşım çocuğun duygu ve düşüncelerinin dinlendiği, güvene dayalı olan demokratik, hoşgörülü tutumdur.
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.