Ne zaman bir çocuk ölse gözü evlerinde annesinin kavurduğu helvada kalır Yoksul bir çocuk görsem yağmur altında üşüyen köprü olmak geçer hiç değilse içimden Her akşamüstü oyuncakçı camekanından çocuk ellerinin izlerini siler Sunay Akın usta "Çocuk ve Hüzün" şiirinde böyle anlatır bizlere hüznün içindeki çocukları... Hüzün rüzgarları bizleri dalından kopmuş bir yaprak gibi savurdu oradan oraya... Beşiktaş önce terör, Dünya Kupası derken deprem sebebiyle uzun zaman sonrasında kendi evinde Antalyaspor ile karşılaştı ve maç açıkcası 4.17 dakika tribünden yağan oyuncakların altında bitti. Her oyuncak bir sevgi, özlem, gözyaşını temsil etti. Ne olursa olsun "BIRAKMAM SENİ TÜRKİYE" Olarak anlam kazandı. Tribündeki taraftar, sahadaki futbolcu, teknik adam, ekran başındaki milyonlar aynı gözyaşında bir çocuğun yanağından akıp gitti. Bu ortamda kendini bulup sahada top oynamak kolay değildi ve bizlerde açıkcası futbol adına çokta şey beklemiyorduk öylede oldu. Futbolsuz bir gecede aklımızda iki, üç pozisyon oldu ve maç bittiğinde Beşiktaş en azından her türlü matematiksel istatiği bünyesinde barındıran şampiyonluk düşünü sonlandırdı. Avrupa için ümit var mı? Sorusunun cevabı ise karanlık çünkü bu akşamı bir kenara bırakalım, bugüne kadarki inişli, çıkışlı performans çizgisine baktığımızda net bir cevap veremiyoruz. Beşiktaş'ın sezon başından bu yana hep sabırla işlenecek bir projesi, sistemi olmadı. Kalan maçlar ne sonuçla biter, neler olur bilinmez ama tek bir istek var Beşiktaş gelecek sezon mutlaka Avrupa arenasında olmalı. Bunun için geleceğe yönelik bir sistem ve bugüne kadar olmayan yapılanma olmalı. Bu akşamın tek anlamı çocuklardı. Her şey onlar içindi, onlar sadece gülsün diye yaşandı. Futbol yine bir başka bahara kaldı... Mehmet Eyüp YARDIMCI / Fotospor