Bugünlerde canım çok sıkılıyor. Bir karamsarlık geldi üstüme, bir türlü kurtulamıyorum. Evet, buna yol açan kimi acı olaylar oldu ama insan bu karamsarlıktan bir türlü kendini kurtaramıyorsa acaba ne yapmalı?
Kimi zaman arkadaşlarım arıyor, “nasılsın?” Diye soruyor, “iç güveysinden halliceyim” demekle yetiniyorum.
İç güveysi deyince, üstün yetenekleri! nedeniyle “kabineye iç güveysi” olarak giren Damat Bey aklıma geliyor.
Damat Bey görevden ayrılırken, (gerçi basınımız sayesinde bu olay 72 saat kadar gizli kalabilmişti!) ne demişti?
-…At izinin it izine karıştığı bir ortamda…
Demek ki diyorum, o bile o günlerde en az benim kadar karamsarmış…
Evet, ne yazık ki nereye baksanız durum bu… Detaylara girmeyeceğim çünkü hepimiz içinde yaşıyoruz. Acaba gülümseyebilen, mutlu olabilen, geleceğe umutla bakan kaç kişi var aramızda?
Yanıt yok değil mi?
Peki neden bu duruma geldik acaba?
-20 yıldır ülkeyi yönetenler sayesinde olabilir mi?
Detaya girmeye gerek var mı?
İşler hangi alanda düzgün gidiyor?
Ekonomi? Dış politika? Hukuk? Eğitim? Sosyal Ortam? Avrupa, ABD, Komşularla ilişkiler?
Ha, bu devasa sıkıntılar yetmiyormuş gibi bir de 10 milyonu geçen “düzensiz göçmen”e kapı açmadık mı?
-“Bu kadar çok hata yapan bir yönetim nasıl ayakta kalabiliyor?” diye sormuyor musunuz kendinize?
Sürekli Kur’andan söz edenler acaba acaba Kur’anın “İşi ehline verin” ayetini (*) bilmiyorlar mı? Yoksa bal gibi bildikleri halde, önüne geçemedikleri hırslarının esiri mi olmuş durumdalar?
Oysa, arada bir, “geçmişte neler yaşanmış?” diye bakmak bu gibi soruların yanıtını bulmakta çok yararlı oluyor…
Buyrun işte, bundan tamı tamına 2 bin yıl önce yaşamış bir isim, antik Yunan tarihçisi Polybius (**) (m.ö. 208-126) bu durumun nedenlerini ortaya koymakla yetinmemiş, isim babalığını da yapmış… Onun tanımlamasına göre şu anda biz “Oklokrasi” yaşıyormuşuz.
-Neymiş yahu bu oklokrasi?
Diye soruyorsanız, açın internetten bakın, kısaca “niteliksiz çoğunluğun yönetimi ele geçirmesi! ile yozlaşan, yolsuzluklara kapı açan rejimler” diye tanımlanıyor.
Bıyık altından bana gülüyorsunuz değil mi?
-Ayol filozofları tarihçileri bırak şimdi bir kenara, bir sarışın güzelimiz, zamanında -benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi?- Deyip kestirip atmamış mıydı? Dediğinizi duydum.
Zaten, bence de oklokrasi sözcüğü akılda tutulması zor bir sözcük.
Hem size bir şey söyleyeyim mi, biraz çizginin dışına çıkacağım ama, filozof niteliği olmasa bile, halktan isimler o sözcükle anlatılmak istenen ortamı biraz ayıp sayılsa da dilimize yerleşen basit bir cümleyle anlatmamış mı? “Nerde çokluk orada b…luk” diyerek?
İşte o yüzden diyorum, oklokrasinin başına bir “B” harfi getirelim gitsin, akılda kalsın…
Ne dersiniz?
(*)
(**)
Kimi zaman arkadaşlarım arıyor, “nasılsın?” Diye soruyor, “iç güveysinden halliceyim” demekle yetiniyorum.
İç güveysi deyince, üstün yetenekleri! nedeniyle “kabineye iç güveysi” olarak giren Damat Bey aklıma geliyor.
Damat Bey görevden ayrılırken, (gerçi basınımız sayesinde bu olay 72 saat kadar gizli kalabilmişti!) ne demişti?
-…At izinin it izine karıştığı bir ortamda…
Demek ki diyorum, o bile o günlerde en az benim kadar karamsarmış…
Evet, ne yazık ki nereye baksanız durum bu… Detaylara girmeyeceğim çünkü hepimiz içinde yaşıyoruz. Acaba gülümseyebilen, mutlu olabilen, geleceğe umutla bakan kaç kişi var aramızda?
Yanıt yok değil mi?
Peki neden bu duruma geldik acaba?
-20 yıldır ülkeyi yönetenler sayesinde olabilir mi?
Detaya girmeye gerek var mı?
İşler hangi alanda düzgün gidiyor?
Ekonomi? Dış politika? Hukuk? Eğitim? Sosyal Ortam? Avrupa, ABD, Komşularla ilişkiler?
Ha, bu devasa sıkıntılar yetmiyormuş gibi bir de 10 milyonu geçen “düzensiz göçmen”e kapı açmadık mı?
-“Bu kadar çok hata yapan bir yönetim nasıl ayakta kalabiliyor?” diye sormuyor musunuz kendinize?
Sürekli Kur’andan söz edenler acaba acaba Kur’anın “İşi ehline verin” ayetini (*) bilmiyorlar mı? Yoksa bal gibi bildikleri halde, önüne geçemedikleri hırslarının esiri mi olmuş durumdalar?
Oysa, arada bir, “geçmişte neler yaşanmış?” diye bakmak bu gibi soruların yanıtını bulmakta çok yararlı oluyor…
Buyrun işte, bundan tamı tamına 2 bin yıl önce yaşamış bir isim, antik Yunan tarihçisi Polybius (**) (m.ö. 208-126) bu durumun nedenlerini ortaya koymakla yetinmemiş, isim babalığını da yapmış… Onun tanımlamasına göre şu anda biz “Oklokrasi” yaşıyormuşuz.
-Neymiş yahu bu oklokrasi?
Diye soruyorsanız, açın internetten bakın, kısaca “niteliksiz çoğunluğun yönetimi ele geçirmesi! ile yozlaşan, yolsuzluklara kapı açan rejimler” diye tanımlanıyor.
Bıyık altından bana gülüyorsunuz değil mi?
-Ayol filozofları tarihçileri bırak şimdi bir kenara, bir sarışın güzelimiz, zamanında -benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi?- Deyip kestirip atmamış mıydı? Dediğinizi duydum.
Zaten, bence de oklokrasi sözcüğü akılda tutulması zor bir sözcük.
Hem size bir şey söyleyeyim mi, biraz çizginin dışına çıkacağım ama, filozof niteliği olmasa bile, halktan isimler o sözcükle anlatılmak istenen ortamı biraz ayıp sayılsa da dilimize yerleşen basit bir cümleyle anlatmamış mı? “Nerde çokluk orada b…luk” diyerek?
İşte o yüzden diyorum, oklokrasinin başına bir “B” harfi getirelim gitsin, akılda kalsın…
Ne dersiniz?
(*)
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.
(**)
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.