Geçtiğimiz hafta AK Parti’nin Büyük İstanbul Mitingi’nde çok yakışıksız bir pankart açıldı.
Pankartta, “Karı gibi mutfaktan çıkmayan değil, arı gibi çalışan lider istiyoruz” gibi iğrenç bir ifade yer alıyordu.
Neden iğrenç olduğunu şöyle detaylı bir biçimde aktaralım…
İnsanlar yeryüzüne erkek veya kadın olarak gelmektedir. Bu cinsiyetin biyolojik boyutudur.
Bir de toplumsal cinsiyet kavramı vardır. Kavram, toplum tarafından erkek ve kadın rollerine atfedilenleri anlatmaktadır.
Daha çocukluktan bu fikir işlenmeye başlanmıştır. Erkeğin rengi mavi, kız çocuğunun ise pembedir.
Erkek çocuklara oyuncak araba alınır, kızlar ise oyuncak bebek ve mutfak gereçleriyle oynamalıdır.
Yaş ilerledikçe bu durum tercih edilen mesleklere, erkek ve kadının evlilikte rollerine kadar etki etmektedir.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği hayatın her evresinde kadınları haksızlığa uğratmaktadır.
Yine belirtelim; bu olması gereken değil toplumun kadına biçtiğidir ve sonradan şekillenmiştir. Kadının yeri mutfak, erkeğin yeri salondur bu düşünceye göre.
Kadınlar geçmişte evin tüm işlerinin yapan, çocukların bakımını üstlenen taraf konumundaydı. Erkekler ise evi geçindirmek için para kazanan pozisyonda. Bu kompozisyonda ekonomik katkı yapmadığı için kadının emeği de görünmez oluyor ve erkeğe bağımlı bir hayat sürüyordu.
Bugüne geldiğimizde kadınlar aynı işleri yine yapıyor, ancak iş hayatında yer alıyorlar artık. Erkek ise yalnızca işe gidiyor ve ev için bir sorumluluk üstlenmiyor. İki birey de çalışırken evle ilgili tüm aksiyonlar kadınlara kalıyor.
Dün emeği görünmez olan kadın, bugün de iş hayatında erkekler gibi rol almasına karşın evin tüm uğraşlarını halletmek zorunda kalıyor.
İşte toplumsal cinsiyet eşitliği bunun için gerekli. Erkek de kadın gibi ev işlerinde roller üstlenmeli ve yalnızca cinsiyeti ‘erkek’ olduğu için bir üstünlüğünün olduğunu düşünmemeli.
Tüm bunları neden anlattık?
O pankartta ‘karı gibi mutfaktan çıkmamak’ cümlesinin alt metninde nelerin yer aldığını söylemek için!
Mutfaktan çıkmayan ya da çıkamayan o kadınlar; erkek gibi bir işte çalışıyor, çocuğun bakımını üstleniyor, evin düzenini ve temizliğini sağlıyor, işten yorgun argın geldikten sonra yemek hazırlıyor.
Erkek ise yalnızca kadının yaptığı gibi işe gidince daha üstün bir varlık mı oluyor?
Şimdi; ifadenin ikinci kısmında yazan “arı gibi çalışan lider” erkekler mi oluyor, kadınlar mı?
Örneklerle de gösterdiğimiz gibi kadın, günümüz dünyasında bir erkekten çok daha fazla çalışıyor.
Erkekler ise kültürel ve toplumsal olarak oluşan fikirler çerçevesinde kadından daha üstün olduğu fikrine kapılıyor.
Siyasal İslam da bu fikrin temel bulduğu kullanışlı bir araç ki, eksikliklerini böyle kolayca giderebiliyorlar.
Toplumsal cinsiyet eşitliği işte bunun için gerekli. Önemli olanın biyolojik cinsiyet değil verilen emek olduğunu göstermek için.
Son olarak,
''Başta ezilen Türk karı kuvvetleri olmak üzere ileri!'' diyerek de Can Yücel’e selamımızı çakalım…
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Pankartta, “Karı gibi mutfaktan çıkmayan değil, arı gibi çalışan lider istiyoruz” gibi iğrenç bir ifade yer alıyordu.
Neden iğrenç olduğunu şöyle detaylı bir biçimde aktaralım…
İnsanlar yeryüzüne erkek veya kadın olarak gelmektedir. Bu cinsiyetin biyolojik boyutudur.
Bir de toplumsal cinsiyet kavramı vardır. Kavram, toplum tarafından erkek ve kadın rollerine atfedilenleri anlatmaktadır.
Daha çocukluktan bu fikir işlenmeye başlanmıştır. Erkeğin rengi mavi, kız çocuğunun ise pembedir.
Erkek çocuklara oyuncak araba alınır, kızlar ise oyuncak bebek ve mutfak gereçleriyle oynamalıdır.
Yaş ilerledikçe bu durum tercih edilen mesleklere, erkek ve kadının evlilikte rollerine kadar etki etmektedir.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği hayatın her evresinde kadınları haksızlığa uğratmaktadır.
Yine belirtelim; bu olması gereken değil toplumun kadına biçtiğidir ve sonradan şekillenmiştir. Kadının yeri mutfak, erkeğin yeri salondur bu düşünceye göre.
Kadınlar geçmişte evin tüm işlerinin yapan, çocukların bakımını üstlenen taraf konumundaydı. Erkekler ise evi geçindirmek için para kazanan pozisyonda. Bu kompozisyonda ekonomik katkı yapmadığı için kadının emeği de görünmez oluyor ve erkeğe bağımlı bir hayat sürüyordu.
Bugüne geldiğimizde kadınlar aynı işleri yine yapıyor, ancak iş hayatında yer alıyorlar artık. Erkek ise yalnızca işe gidiyor ve ev için bir sorumluluk üstlenmiyor. İki birey de çalışırken evle ilgili tüm aksiyonlar kadınlara kalıyor.
Dün emeği görünmez olan kadın, bugün de iş hayatında erkekler gibi rol almasına karşın evin tüm uğraşlarını halletmek zorunda kalıyor.
İşte toplumsal cinsiyet eşitliği bunun için gerekli. Erkek de kadın gibi ev işlerinde roller üstlenmeli ve yalnızca cinsiyeti ‘erkek’ olduğu için bir üstünlüğünün olduğunu düşünmemeli.
Tüm bunları neden anlattık?
O pankartta ‘karı gibi mutfaktan çıkmamak’ cümlesinin alt metninde nelerin yer aldığını söylemek için!
Mutfaktan çıkmayan ya da çıkamayan o kadınlar; erkek gibi bir işte çalışıyor, çocuğun bakımını üstleniyor, evin düzenini ve temizliğini sağlıyor, işten yorgun argın geldikten sonra yemek hazırlıyor.
Erkek ise yalnızca kadının yaptığı gibi işe gidince daha üstün bir varlık mı oluyor?
Şimdi; ifadenin ikinci kısmında yazan “arı gibi çalışan lider” erkekler mi oluyor, kadınlar mı?
Örneklerle de gösterdiğimiz gibi kadın, günümüz dünyasında bir erkekten çok daha fazla çalışıyor.
Erkekler ise kültürel ve toplumsal olarak oluşan fikirler çerçevesinde kadından daha üstün olduğu fikrine kapılıyor.
Siyasal İslam da bu fikrin temel bulduğu kullanışlı bir araç ki, eksikliklerini böyle kolayca giderebiliyorlar.
Toplumsal cinsiyet eşitliği işte bunun için gerekli. Önemli olanın biyolojik cinsiyet değil verilen emek olduğunu göstermek için.
Son olarak,
''Başta ezilen Türk karı kuvvetleri olmak üzere ileri!'' diyerek de Can Yücel’e selamımızı çakalım…
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.