İlkçağlardan beri bu bölgede sırasıyla Hititler'in, MÖ 1200 yıllarından sonra balkanlardan gelen Frigyalılar'ın bölgeye egemen olduğu şimdiki İçköy, Yaylacık ve Manişar olarak adlandırılan kesimlerde tarihi Mina şehrinin kurulmuş olduğunu antik kalıntılardan anlaşılmaktadır. Bölgedeki yaklaşık 600 yıllık Frig egemenliğine doğudan Kafkaslardan gelen Kimmerler son vermişlerdir. Kimmerlerin yaklaşık 1 asırlık egemenliğine de batıdan gelen Lidyalılar son vermiştir.
Bundan sonraki asırlarda sırasıyla bölgeye doğudan gelen Persler ile batıdan gelen Büyük İskender komutasındaki Makedonyalılar egemen olmuştur. İskender imparatorluğu parçalanınca bölgede uzun yıllar bu imparatorluğun parçası olan Bitinyalılar yaşamıştır. Sonraları Roma İmparatorluğu egemenliğine giren bölge 395 yılından sonra Doğu Roma yani Bizans egemenliğine katılmıştır. Bu yıllarda Bozüyük'ün adının lamunia olduğunu bilinmektedir. 600-720 yılları arasında bölge, İstanbul'u almak için gelen Arap Emevi kuvvetlerinin geçit yeri olmuştur. 1071 yılında doğudan gelen Selçuklu Türkleri'nin Malazgirt Savaşı sonucu, Bizans İmparatorluğuna yenilgiye uğramasıyla Bozüyük ve çevresi Selçuklu Türkleri'nin egemenliğine geçmiştir. Bundan sonra da bölge sık sık el değiştirmiştir. Daha ileriki yıllarda (MS 11. asır ve daha sonra) haçlı seferlerinde özellikle Birinci Haçlı Seferinde bölge zaman zaman Hristiyanla Müslümanlar arasında el değiştirmiştir. Bu konudaki en yakın tarihi olay Eskişehir yakınlarındaki 1097 yılında yapılan Haçlı komutanı Godefdoit ile Selçuklu Hükümdarı Kılıçarslan arasındaki Dorylaion savaşıdır.
Selçukluların Anadolu'ya egemen olması ile birlikte Bozüyük Sultanönü uç beyliğinin bir Karye'si (köy) idi. Selçuklu hükümdarı II. Gıyaseddin Mesud'un 1289 tarihinde Osman beye gönderdiği 2. menşurunda Eskişehir'den Yenişehir'e kadar olan bölgeyi bir sancak kabul edip Osman beye vermesiyle Bozüyük'te o tarihten itibaren Osmanlı egemenliğine girmiştir. 1525'ten önce bugünkü Bozüyük'ün yerinde Çayköy, Arıklar, İçköy ve Atkaydı köyleri bulunmaktaydı. Osmanlı devletinde gerek sınırlarda savaşan orduların, gerekse cepheye giden orduların yol boyunca beslenmesini de halka yüklemiştir. Bu amaçla ordunun hareketinde önce izleyeceği askeri yol, kısa bir süre için dinleneceği noktalar belirlenmekte ve bu yerlerde ordunun yiyecek ve yem olarak kullanacağı zaire miktarı saptanarak kadınlardan bunları sağlaması istenmekteydi. Kanuni Sultan Süleyman'ın Bağdat seferine çıkacak Kasım Paşa komutasındaki ordusunun Bozüyük'te konaklayacağı haberi gelince, ordunun ihtiyacı olan erzak karşılanır. Kasım Paşa bu yardımlardan çok memnun kalır. "Eğer savaşı kazanıp dönersem bu dört köyün ortasına bir cami yaptıracağım." der. Savaştan zaferle dönen komutan sözünü tutup cami ve külliyeyi (han, hamam, yemekhane, sıbyan mektebi gibi eklentileri) 1525 - 1528 yılları arasında yaptırır. Cami ve külliyenin yapılmasıyla birlikte bu dört köy halkı birer ikişer şimdiki Kasımpaşa Mahallesinin bulunduğu yerde toplanarak bugünkü BOZÜYÜK'ü oluştururlar.
Bozüyük uzun yıllar Sultanönü sancağının Kariyesi durumunda kalmıştır. 93 Harbi diye bilinen 1877 - 1878 Osmanlı - Rus savaşlarından sonra Balkanlardan kaçarak Anadolu'ya göç eden Türklerin büyük bir bölümünün Bozüyük'te yerleşmeleri sağlanınca nüfus artmış, daha sonra bucak ve belediye kurumları kurulmuştur.
Bozüyük'ün bucak durumuna getirilmesinin ilginç bir öyküsü vardır. Rivayete göre Bozüyük'ün ileri gelenleri buranın bucak olması için aralarında anlaşarak İnönü bucak müdürünü kaçırmayı planlarlar. Daha önceden müdürün oturacağı resmi dairesi ve evi hazırlanır. Bir gece geç saatlerde atlı arabalarla İnönü'ye giderek bucak müdürünü kaçırıp Bozüyük'e getirirler. Ertesi gün müdürün kaçırıldığını anlayan İnönü'lüler durumu yetkililere bildirirler. yetkililer bu duruma çok şaşırır. Çünkü böyle bir olay o zamana kadar ne duyulmuş ne de görülmüştür. Bir taraftan da Bozüyük'lülerin bu hareketi çok hoşlarına gider. İnönü'lülere yeni bir bucak müdürü sözü vererek kaçırılan müdürün Bozüyük'te kalmasını sağlarlar. Bu olaya kadar Söğüt kazasının İnönü bucağına bağlı köydü. Böyle bir yöntemle bucak merkezi olan Bozüyük, önce Söğüt'e bağlandı. 1885 te Ertuğrul livası kurulunca Söğüt'ün bucağı olarak bu livaya bağlandı. 1924'te iller teşkilatının kurulması ile Söğüt'e bağlı bucak olarak Bilecik iline bağlandı. 1926'da İnönü bucağını kapsayacak biçimde, Bilecik'in ilçesi olmuştur. 1963'e kadar Bozüyük'ün bucağı olan İnönü, o yıl Eskişehir'in merkez ilçesine bağlanmış, sonunda 1987'de Eskişehir'in ilçesi olmuştur. 1995 yılında Söğüt'e bağlı Düzdağ, 1997 yılında yine Söğüt'e bağlı Metristepe (Doruk) köyleri Bozüyük'e bağlanmıştır.
Kurtuluş savaşında batı cephesinin ilk kuruluş günlerinde (18 Haziran 1920) Bozüyük bir müddet cephe karargahı olmuş ve halkın gösterdiği vatan sevgisi ve fedakarlıkla 1920 Haziranında başlayan ve Bursa'nın düşmesiyle sonuçlanan ilk düşman taarruzunun Eskişehir'e doğru ilerlemesini durdurmakta ordumuz için bir dayanak olmuştur. 1. ve 2. İnönü Savaşlarında, 9 Ocak 1921- 14 Mart 1921, 26 Mart - 1 Nisan 1921 arasında kısa süreli Yunan işgaline uğrayan Bozüyük, 12 Temmuz 1921'de 3. kez Yunan işgaline uğramış, 4 Eylül 1922'de harap bir halde işgalden kurtulmuştur.
tr.wikipedia.org'dan alıntıdır.
Bundan sonraki asırlarda sırasıyla bölgeye doğudan gelen Persler ile batıdan gelen Büyük İskender komutasındaki Makedonyalılar egemen olmuştur. İskender imparatorluğu parçalanınca bölgede uzun yıllar bu imparatorluğun parçası olan Bitinyalılar yaşamıştır. Sonraları Roma İmparatorluğu egemenliğine giren bölge 395 yılından sonra Doğu Roma yani Bizans egemenliğine katılmıştır. Bu yıllarda Bozüyük'ün adının lamunia olduğunu bilinmektedir. 600-720 yılları arasında bölge, İstanbul'u almak için gelen Arap Emevi kuvvetlerinin geçit yeri olmuştur. 1071 yılında doğudan gelen Selçuklu Türkleri'nin Malazgirt Savaşı sonucu, Bizans İmparatorluğuna yenilgiye uğramasıyla Bozüyük ve çevresi Selçuklu Türkleri'nin egemenliğine geçmiştir. Bundan sonra da bölge sık sık el değiştirmiştir. Daha ileriki yıllarda (MS 11. asır ve daha sonra) haçlı seferlerinde özellikle Birinci Haçlı Seferinde bölge zaman zaman Hristiyanla Müslümanlar arasında el değiştirmiştir. Bu konudaki en yakın tarihi olay Eskişehir yakınlarındaki 1097 yılında yapılan Haçlı komutanı Godefdoit ile Selçuklu Hükümdarı Kılıçarslan arasındaki Dorylaion savaşıdır.
Selçukluların Anadolu'ya egemen olması ile birlikte Bozüyük Sultanönü uç beyliğinin bir Karye'si (köy) idi. Selçuklu hükümdarı II. Gıyaseddin Mesud'un 1289 tarihinde Osman beye gönderdiği 2. menşurunda Eskişehir'den Yenişehir'e kadar olan bölgeyi bir sancak kabul edip Osman beye vermesiyle Bozüyük'te o tarihten itibaren Osmanlı egemenliğine girmiştir. 1525'ten önce bugünkü Bozüyük'ün yerinde Çayköy, Arıklar, İçköy ve Atkaydı köyleri bulunmaktaydı. Osmanlı devletinde gerek sınırlarda savaşan orduların, gerekse cepheye giden orduların yol boyunca beslenmesini de halka yüklemiştir. Bu amaçla ordunun hareketinde önce izleyeceği askeri yol, kısa bir süre için dinleneceği noktalar belirlenmekte ve bu yerlerde ordunun yiyecek ve yem olarak kullanacağı zaire miktarı saptanarak kadınlardan bunları sağlaması istenmekteydi. Kanuni Sultan Süleyman'ın Bağdat seferine çıkacak Kasım Paşa komutasındaki ordusunun Bozüyük'te konaklayacağı haberi gelince, ordunun ihtiyacı olan erzak karşılanır. Kasım Paşa bu yardımlardan çok memnun kalır. "Eğer savaşı kazanıp dönersem bu dört köyün ortasına bir cami yaptıracağım." der. Savaştan zaferle dönen komutan sözünü tutup cami ve külliyeyi (han, hamam, yemekhane, sıbyan mektebi gibi eklentileri) 1525 - 1528 yılları arasında yaptırır. Cami ve külliyenin yapılmasıyla birlikte bu dört köy halkı birer ikişer şimdiki Kasımpaşa Mahallesinin bulunduğu yerde toplanarak bugünkü BOZÜYÜK'ü oluştururlar.
Bozüyük uzun yıllar Sultanönü sancağının Kariyesi durumunda kalmıştır. 93 Harbi diye bilinen 1877 - 1878 Osmanlı - Rus savaşlarından sonra Balkanlardan kaçarak Anadolu'ya göç eden Türklerin büyük bir bölümünün Bozüyük'te yerleşmeleri sağlanınca nüfus artmış, daha sonra bucak ve belediye kurumları kurulmuştur.
Bozüyük'ün bucak durumuna getirilmesinin ilginç bir öyküsü vardır. Rivayete göre Bozüyük'ün ileri gelenleri buranın bucak olması için aralarında anlaşarak İnönü bucak müdürünü kaçırmayı planlarlar. Daha önceden müdürün oturacağı resmi dairesi ve evi hazırlanır. Bir gece geç saatlerde atlı arabalarla İnönü'ye giderek bucak müdürünü kaçırıp Bozüyük'e getirirler. Ertesi gün müdürün kaçırıldığını anlayan İnönü'lüler durumu yetkililere bildirirler. yetkililer bu duruma çok şaşırır. Çünkü böyle bir olay o zamana kadar ne duyulmuş ne de görülmüştür. Bir taraftan da Bozüyük'lülerin bu hareketi çok hoşlarına gider. İnönü'lülere yeni bir bucak müdürü sözü vererek kaçırılan müdürün Bozüyük'te kalmasını sağlarlar. Bu olaya kadar Söğüt kazasının İnönü bucağına bağlı köydü. Böyle bir yöntemle bucak merkezi olan Bozüyük, önce Söğüt'e bağlandı. 1885 te Ertuğrul livası kurulunca Söğüt'ün bucağı olarak bu livaya bağlandı. 1924'te iller teşkilatının kurulması ile Söğüt'e bağlı bucak olarak Bilecik iline bağlandı. 1926'da İnönü bucağını kapsayacak biçimde, Bilecik'in ilçesi olmuştur. 1963'e kadar Bozüyük'ün bucağı olan İnönü, o yıl Eskişehir'in merkez ilçesine bağlanmış, sonunda 1987'de Eskişehir'in ilçesi olmuştur. 1995 yılında Söğüt'e bağlı Düzdağ, 1997 yılında yine Söğüt'e bağlı Metristepe (Doruk) köyleri Bozüyük'e bağlanmıştır.
Kurtuluş savaşında batı cephesinin ilk kuruluş günlerinde (18 Haziran 1920) Bozüyük bir müddet cephe karargahı olmuş ve halkın gösterdiği vatan sevgisi ve fedakarlıkla 1920 Haziranında başlayan ve Bursa'nın düşmesiyle sonuçlanan ilk düşman taarruzunun Eskişehir'e doğru ilerlemesini durdurmakta ordumuz için bir dayanak olmuştur. 1. ve 2. İnönü Savaşlarında, 9 Ocak 1921- 14 Mart 1921, 26 Mart - 1 Nisan 1921 arasında kısa süreli Yunan işgaline uğrayan Bozüyük, 12 Temmuz 1921'de 3. kez Yunan işgaline uğramış, 4 Eylül 1922'de harap bir halde işgalden kurtulmuştur.
tr.wikipedia.org'dan alıntıdır.