UzmErdaL
Forum Üyesii
- Katılım
- 27 Eyl 2022
- Mesajlar
- 3,907
- Puanları
- 38
Kültür, sanat, bilim, spor, siyaset ve iş dünyasının duayen isimlerini "Türkiye'nin Çınarları" projesi kapsamında fotoğraflayan Anadolu Ajansı, bu kapsamda teknik direktör Rasim Kara'yı da fotoğrafladı.
Beşiktaş'ta görev yaptığı dönemi değerlendiren Kara, siyah-beyazlı ekiple gözle görülür şeyler yaşadıklarını söyleyerek, "1996-97 sezonunda mesela Van'daki smaç olayı var. Sergen'in frikiğinde karlı havada oyuncu smaç yapıyor ve hakem vermiyor. Galatasaray-İstanbulspor 2-2'yken 96. dakikada uyduruk bir penaltıyla 3-2 kazanıyor. Ertesi hafta biz Galatasaray'la İnönü'de oynuyoruz, 1-0 galipken penaltı veriliyor. İkinci yarının başlarında hakem, Amokachi'yi atıyor. Vahap Beyaz, Ahmet Çakar şarkılarını Beşiktaş taraftarı slogan halinde söylemeye başladılar. Bu sadece gözle görülen net pozisyonlar. Yani 7-8 puan bizden gitti. 7-8 puan Galatasaray aldı. Ben Galatasaray hakemleri ayarladı falan demiyorum ama o zaman VAR sistemi olsaydı biz net, açık ara şampiyonduk. Onu söyleyebiliyorum sadece." ifadelerini kullandı.
"Eskiden böyleydi, hakem hataları çok oluyordu"
1 Ocak'ta Türkiye Futbol Federasyonunda yaptığı görevinin sona erdiğini ve emekli hayatı yaşamaya başladığını aktaran Kara, teknik adam olarak görev yaptığı yıllarda yaşadıklarını yazmayı düşündüğünü belirterek, "Aklıma gelenleri not ettim. Bu emeklilikte zamanımın boş olacağını düşünüyorum ama ne kadar vaktimiz var onu bilmiyorum. Anılarımı yazmayı düşünüyorum. Orada yaşadığım her şeyi hepsini anlatacağım. Beşiktaş taraftarı da Beşiktaşlı olmayan diğer takım taraftarları da o sezonları yaşayanlar biliyorlar. Maalesef eskiden böyleydi, hakem hataları çok oluyordu ama 'hata' mı artık orasını bilmiyorum." diye konuştu.
"Langa takımında olmayacak şeyleri Beşiktaş'ta yaşadım"
Beşiktaş'ta göreve devam etmesi gerektiğini ancak o dönemki idarecilerle sıkıntılar yaşandığını söyleyen Kara, şunları aktardı:
"Beşiktaş'ta devam etseydim 2-3 daha fazla şampiyonluğu olurdu diye düşünüyorum çünkü çok iyi bir kadro da yakalamıştık. Üç yabancının yanında Sergen, Şifo Mehmet, Ertuğrul, Oktay, Alpay, Recep gibi oyuncularımız vardı. Ben hakemlere fazla kafayı takan bir teknik direktör değildim. Yöneticiler, antrenörler kaybedilen puan ve maçlardan sonra hep beyanat verip hakemin üstüne gidiyorlar ve futbolcu kendini temize çıkarıyor. Baş sorumlu iyi oynamayan futbolcular ve antrenör ama hakeme bütün suçu yüklediğin zaman onlar kendilerini suçsuz zannediyorlar. O yüzden ben bu felsefeyle hareket ettim. Beşiktaş taraftarının sloganı vardı, 'Rasim Kara, Rasim Kara bulunmaz eşin, şampiyon yap Beşiktaş'ı taraftar için' diye. Bu şampiyonluğu veremedik. Bu benim içimde ukde kaldı. Beşiktaş'ta devam etmem gerekiyordu, etmedim. 88 gol, artı 62 averajımız vardı. 88 gol bir tek 6 maç fazla oynanan sezonda Sergen hoca zamanında 1 gol fazlayla kırıldı. +62 averaj devam ediyor, hala kırılmadı. Hiç derbi kaybetmedik. Avrupa'da bir tur geçemeyen Beşiktaş, Valencia'ya dördüncü turda elendi. Fair-playde en centilmen takım Beşiktaş oldu. Benden önce Daum zamanında sonuncuydu, en çok kart gören takımdı. En önemlilerinden bir tanesi de İnönü Stadı'nda Avrupa kupa maçları da dahil hiç mağlubiyet yaşamadık. Türkiye'den o zamana kadar bir tek takım Şampiyonlar Ligi'ne katılıyordu. Avrupa'da elde ettiğimiz puanlar neticesinde Türkiye'den iki takım katılmaya başladı, bunu kimse bilmiyor. Ben o dönemki rahmetli başkan Süleyman abi ve yöneticilerle bazı sıkıntılar yaşadım. Bunları anlatmam hem Süleyman abiye hem de o dönemki Beşiktaş yöneticilerine biraz sıkıntı olur diye anlatmıyorum. Ama bir gün anılarımı yazarsam bunları açıklayacağım. Hani derler ya burası Langa takımı mı diye, Langa takımında olmayacak şeyleri Beşiktaş'ta yaşadım."
"Bir şampiyonluk hediye etseydik hem camiaya hem Süleyman abiye çok iyi olurdu"
Siyah-beyazlı kulübün onursal başkanı Süleyman Seba'ya herhangi bir kırgınlığı olmadığını sözlerine ekleyen deneyimli futbol adamı, "Süleyman abiyi son zamanlarında yanlış yönlendirdiler. Bir isim vereyim, Uğur Ekşioğlu diye bir yöneticimiz vardı. O çok yanlışlıklar yaptı. Benim 400 bin dolar tazminatım ve bir sene daha kontratım vardı. Ayrılmamız söz konusu olunca Süleyman abiye, 'Ben bu parayı almadan çıkıyorum' dedim. Omzuma dokundu, 'Sağol Rasimciğim' dedi. Bu kadar, yani şimdi bu parayı kimsenin bırakacağını tahmin etmiyorum. Süleyman abiyi çok seviyorum, nur içinde yatsın, efsane başkan. Bir şampiyonluk hediye etseydik hem camiaya hem Süleyman abiye çok iyi olurdu. İçimizde ukde olarak kaldı." şeklinde konuştu.
"İmkan verilse daha başarılı oyuncular ve kaleciler yetiştirebiliriz"
Teknik adamlık kariyerinden sonra Türkiye Futbol Federasyonuna bağlı olarak kaleci antrenörü yetiştirme kursları hazırlayan Rasim Kara, bu kurslar sayesinde yerli kalecilerin ortaya çıktığını belirterek şunları söyledi:
"Ben yirmi sene amatör ve profesyonel kalecilik yaptım. Doğru dürüst bir kaleci antrenörüyle çalışmadım. Beşiktaş'ta malzemeci Ahmet abi vardı. Antrenmandan sonra kalırdık şut atardı, orta yapardı. Biz kendi kendimize çalışırdık. Kaleci çok önemli bir mevkii, kendi haline terk edilmektense bir kaleci antrenörü kursu açalım dedim. Şenes Erzik başkandı, o da destekledi. Biz 1994'te, 29 sene önce kaleci antrenörü kursu açtık. Şenes bey bir dost yemeğinde bana, "Rasim dünyada tam teşekküllü bir kaleci antrenörü kursunu sen başlattın biliyor musun" dedi. 33 gün süren anatomi, fizyoloji, teknik, taktik içerikli bir kaleci antrenörlüğü kursu açtık. 1996 Avrupa Şampiyonası'ndan sonra Fatih hoca Galatasaray'da, ben Beşiktaş'ta göreve başladım. Eskiden antrenörlük kurslarını TFF açıyordu. Sonra UEFA'nın ortak lisans anlaşmasına dahil olduk. UEFA'nın Almanya'da, İngiltere'de verdiği dersin içeriği neyse Türkiye'de de aynısı olmaya başladı. Son senelerde de kaleci antrenörlüğüne de UEFA ben karışıyorum dedi. 6 tane uluslararası kaleci antrenörlüğü seminerine gittim. Hatta en son 1 ay önce Galler'deki kursa gittim. Geldik, 4 gün sonra federasyonda 65 yaş üstünün görevine son verdiler, vedalaştık. 28-29 sene önce sadece Yaşar, Zafer, Hayrettin gibi kaleciler yerli oynuyordu. Gerisi hep yabancıydı. Artık büyük takımlarımızda bile yerli kaleciler var. Ali Şaşal'ı getirin milli takımda oynatın, Ertaç'ı getirin oynatın. Tabii hataları var kalecilerin de, hatasız kimse olmaz. Sıkıntı aslında sadece kalecilerde değil. Kulüplerin altyapılarında yeterli tesisin olmayışından kaynaklanan sıkıntı da var. Yeteri kadar çalışılamıyor, özel antrenmanlar yaptırılamıyor. Kalecilere, hücumculara, savunmacılara hep özel antrenman yaptırmak lazım. Boş saha olması lazım. Mesela Beşiktaş'ın bir tane sahası var. Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin birer buçuk sahası var. Burada sekiz yaşından itibaren yaş gruplarını düşünürsen on, on bir tane takım var. Geçenlerde Mehmet Ekşi hocayı Fulya'da ziyaret etmiştim. 54 kişi aynı anda aynı sahada çalıştı dedi. Burada nasıl bir özel antrenman yapabilirsin? O yüzden daha imkan verilse daha başarılı oyuncular ve kaleciler yetiştirebiliriz."
"Muslera'nın yediği golleri Okan Kocuk veya başka birisi yeseydi bir daha formayı göremezdi"
Beşiktaş'ın kalecileri Mert Günok ve Ersin Destanoğlu'nun formunu değerlendiren Rasim Kara, Türk kalecilerle benzer hataları yapan yabancı kalecilere iltimas geçildiğini vurgulayarak şunları kaydetti:
"Mert Günok'la Volkan Babacan, Fenerbahçe altyapısında çalışırken benim ilk açtığım kurstan mezun olan Yavuz Şimşek onların hocasıydı. Yıllarca ikisi de milli takımda oynadılar. Belki hala oynayacaklar. Ersin'le şampiyon oldu Beşiktaş, kupayı ve Süper Kupa'yı kazandı. Sonra ne hikmetse bir düşüş oldu. Aynı düşüş şampiyonluğa büyük katkısı olan Uğurcan'da da yaşandı, Altay'da da oldu. Bunlar transferlerde kontrat sıkıntıları yaşadılar. Psikolojik olarak da kalecileri geliştirmen lazım. Her antrenör psikolojik olarak destek veremeyebilir. O zaman uzmanından destek alman lazım. Altay da Uğurcan da zaman zaman Ersin de kaptan olarak çıktılar. Kaptanlık o kadar kolay iş değil, bant eşittir sorumluluktur. Sen bu genç yaşta bu sorumluluğu taşıyabilecek kapasitede misin, acaba erken mi kaptan oldular? Mert sakatlık geçirdi, sakatlıktan sonra şimdi toparlamaya başladı. Konya'da yediği golde hata yaptı ama dünyanın bütün kalecileri bu hataları yapıyorlar. Kurtarışlarla Konya'da takımın kazanmasında da katkısı oldu. Milli takıma hala gidebilir. Hala genç sayılır. Yaşlandıkça daha da deneyimli oluyor kaleciler. Altay da çok eleştiriliyor. Muslera'nın çok büyük katkıları oldu Galatasaray'ın şampiyonluklarda ama onun da o kadar da yediği hatalı goller var. Galatasaray, PSV Eindhoven maçında toplam 7 gol yedi. Muslera'nın PSV maçında yediği goller kurslarda savunma ve kaleci hatalarına en güzel ders. Muslera'nın yediği golleri Okan Kocuk veya başka birisi yeseydi bir daha formayı göremezdi. Bu durum antrenörde de var. Mesela biz inanılmaz bir başarı elde ettik 1996-1997'de. Benden sonra Toshack geldi. 14 mağlubiyet aldı, altıncı sırada bitirdi, devam etti. Bu durumda kim kalabilir? Biz başarılıyken kalmamışız. Bu zihniyeti de değiştirmek lazım. Bu durum Türk futbolunun gelişmesinde maalesef bir engel."
"Dışarıdan bir kişi olarak ben olsam Arda'yı ilk 11'de oynatırım"
Genç futbolculara güvenilmesi gerektiğini söyleyen Rasim Kara, Fenerbahçeli genç futbolcu Arda Güler'le ilgili olarak, "Arda Güler neden oynamasın, ilk 11'de niye başlamasın. Gaziantep'te sanki takımın en deneyimlisi gibi girdi, takımı rahatlattı, katkısı oldu. Fizik olarak da çok iyi. İkili mücadeleleri de kazanıyor. Sonradan gole ihtiyacın olduğu zaman baştan da gole ihtiyacın var. Neden oynamıyor bilmiyorum. Dışarıdan bir kişi olarak ben olsam Arda'yı ilk 11'de oynatırım. Gençlere güvenmemiz lazım. Gelecek Türk gençliğinin her konuda. Sporda da öyle ama eğer futbolda bir devrim olacaksa altyapılarda tesisleşmeyi bir an önce yapmamız lazım." ifadelerini kullandı.
Son dönemlerde futbolun oyun olarak sıkıştığını ve bu durumun futbolu keyifsiz bir hale getirdiğini söyleyen Rasim Kara, "Oynanan futbol tıkanmaya başladı, görüyorsunuz. Büyük alanlarda oynanıyordu bizim oynadığımız dönemlerde. Sahanın ebatları aynı ama şimdi 20-25 metre içinde neredeyse yirmi oyuncu bulunuyor, oyun tıkanmaya başlandı. Seyirci de bundan çok mutlu olmuyor. Futbolun meyvesi gol. Ikına sıkına gol atılmaya başlandı. Seyirci inanılmaz düşüyor. Tribünlerdeki seyirci sayısı azalıyor. Zaten ekonomik kriz de var. Böyle olunca bir kaosun içine girdi futbol. Nasıl çıkacak bunu da merak ediyorum. Ben hep oyunu güzelleştirmeden yanayım. Sadece Beşiktaş'ta değil gittiğim diğer takımlarda da hep çok gol attık." değerlendirmesinde bulundu.
"Çim sahada kaleci antrenmanı yapamadan futbolu bıraktı"
Futbola ilk başladığı yıllarda Eskişehir'de kurulan lunaparklarda kalecilik yaparak yeteneklerini geliştirmeye çalıştığını söyleyen Rasim Kara, şunları anlattı:
"Bize kaleci nasıl top tutar, nasıl yatar, nasıl kalkar, nasıl yumruk vurur öğretilmedi. Hiçbir şey bilmeden doğaçlama, deneme yanılmayla çıkıp oynadık. Bir gol yiyorduk 'Acaba Ben bunu bir daha oynasam bu golünü nasıl kurtarırım’ veya iyi bir hareket yapmışsın 'Bir daha olsa bu hareketi nasıl yapabilirim' diye düşünerek kaleciliği geliştirmeye çalıştık. Lise bitti, Eskişehir Demirspor’a geçmeden önce Porsuk Nehri’nin kenarına lunaparklar kurulurdu. Oraya arkadaşlarla akşam gittik. Penaltı Pavyonu var dediler, 3'te 3 gol atana ödül veriyorlardı. Kalenin içine yumuşacık kum dökülmüş. Ben burada bol tekrar yapacağım dedim. Sol tarafa atlayamıyordum. İki tarafa da iyi plonjon yapabilirim düşüncesiyle kaleciliği orada geliştirmeye çalıştım. Yıllar sonra A Milli Takım'da iken İrlanda'da maç oynuyoruz, kalede Yasin oynuyor. 3-0 oldu, Yasin çıktı ben girdim bir penaltı oldu penaltıyı kurtardım. O maçtan sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ni İzmir'de 1-0 yendik. Almanya maçında penaltı oldu, Beckenbauer’in penaltısını kurtardım. O dönemlerde bizi hiç kaleci antrenörü çalıştırmadı. Boş kaldığımız zaman diğer kaleciyle birbirimize penaltı atıyorduk. Hem penaltı kurtarmada ustalaştım hem de penaltı atmaya başladım. Bursaspor'da ve Beşiktaş'ta 15-20 penaltı golüm var. İlk zamanlarda lunaparkta 12-13 saat çalışıp kalecilik yapmak zor geldi, kolay değildi ama onun faydalarını hem penaltı kurtararak hem de penaltı atarak görmeye başladık. Lunaparktan yetiştik. Bunun değerini şimdi daha iyi anlıyorum. Beşiktaş’ta 8 sene oynadıktan sonra jübile yaptım. Jübileden sonra dostlarıma bir yemek verdim. 'Anılarını yaz dediler'. Beşiktaş 15 sene şampiyon olmamıştı, benim kaptanlığım zamanında şampiyon olduk. Beckenbauer’in penaltısını kurtardım, bunun gibi çok anım var ama bir gün ölürsem mezar taşıma '20 sene kalecilik yaptı, doya doya çim sahada kaleci antrenmanı yapamadan futbolu bıraktı diye yazdırın' dedim."
Beşiktaş'ta görev yaptığı dönemi değerlendiren Kara, siyah-beyazlı ekiple gözle görülür şeyler yaşadıklarını söyleyerek, "1996-97 sezonunda mesela Van'daki smaç olayı var. Sergen'in frikiğinde karlı havada oyuncu smaç yapıyor ve hakem vermiyor. Galatasaray-İstanbulspor 2-2'yken 96. dakikada uyduruk bir penaltıyla 3-2 kazanıyor. Ertesi hafta biz Galatasaray'la İnönü'de oynuyoruz, 1-0 galipken penaltı veriliyor. İkinci yarının başlarında hakem, Amokachi'yi atıyor. Vahap Beyaz, Ahmet Çakar şarkılarını Beşiktaş taraftarı slogan halinde söylemeye başladılar. Bu sadece gözle görülen net pozisyonlar. Yani 7-8 puan bizden gitti. 7-8 puan Galatasaray aldı. Ben Galatasaray hakemleri ayarladı falan demiyorum ama o zaman VAR sistemi olsaydı biz net, açık ara şampiyonduk. Onu söyleyebiliyorum sadece." ifadelerini kullandı.
"Eskiden böyleydi, hakem hataları çok oluyordu"
1 Ocak'ta Türkiye Futbol Federasyonunda yaptığı görevinin sona erdiğini ve emekli hayatı yaşamaya başladığını aktaran Kara, teknik adam olarak görev yaptığı yıllarda yaşadıklarını yazmayı düşündüğünü belirterek, "Aklıma gelenleri not ettim. Bu emeklilikte zamanımın boş olacağını düşünüyorum ama ne kadar vaktimiz var onu bilmiyorum. Anılarımı yazmayı düşünüyorum. Orada yaşadığım her şeyi hepsini anlatacağım. Beşiktaş taraftarı da Beşiktaşlı olmayan diğer takım taraftarları da o sezonları yaşayanlar biliyorlar. Maalesef eskiden böyleydi, hakem hataları çok oluyordu ama 'hata' mı artık orasını bilmiyorum." diye konuştu.
"Langa takımında olmayacak şeyleri Beşiktaş'ta yaşadım"
Beşiktaş'ta göreve devam etmesi gerektiğini ancak o dönemki idarecilerle sıkıntılar yaşandığını söyleyen Kara, şunları aktardı:
"Beşiktaş'ta devam etseydim 2-3 daha fazla şampiyonluğu olurdu diye düşünüyorum çünkü çok iyi bir kadro da yakalamıştık. Üç yabancının yanında Sergen, Şifo Mehmet, Ertuğrul, Oktay, Alpay, Recep gibi oyuncularımız vardı. Ben hakemlere fazla kafayı takan bir teknik direktör değildim. Yöneticiler, antrenörler kaybedilen puan ve maçlardan sonra hep beyanat verip hakemin üstüne gidiyorlar ve futbolcu kendini temize çıkarıyor. Baş sorumlu iyi oynamayan futbolcular ve antrenör ama hakeme bütün suçu yüklediğin zaman onlar kendilerini suçsuz zannediyorlar. O yüzden ben bu felsefeyle hareket ettim. Beşiktaş taraftarının sloganı vardı, 'Rasim Kara, Rasim Kara bulunmaz eşin, şampiyon yap Beşiktaş'ı taraftar için' diye. Bu şampiyonluğu veremedik. Bu benim içimde ukde kaldı. Beşiktaş'ta devam etmem gerekiyordu, etmedim. 88 gol, artı 62 averajımız vardı. 88 gol bir tek 6 maç fazla oynanan sezonda Sergen hoca zamanında 1 gol fazlayla kırıldı. +62 averaj devam ediyor, hala kırılmadı. Hiç derbi kaybetmedik. Avrupa'da bir tur geçemeyen Beşiktaş, Valencia'ya dördüncü turda elendi. Fair-playde en centilmen takım Beşiktaş oldu. Benden önce Daum zamanında sonuncuydu, en çok kart gören takımdı. En önemlilerinden bir tanesi de İnönü Stadı'nda Avrupa kupa maçları da dahil hiç mağlubiyet yaşamadık. Türkiye'den o zamana kadar bir tek takım Şampiyonlar Ligi'ne katılıyordu. Avrupa'da elde ettiğimiz puanlar neticesinde Türkiye'den iki takım katılmaya başladı, bunu kimse bilmiyor. Ben o dönemki rahmetli başkan Süleyman abi ve yöneticilerle bazı sıkıntılar yaşadım. Bunları anlatmam hem Süleyman abiye hem de o dönemki Beşiktaş yöneticilerine biraz sıkıntı olur diye anlatmıyorum. Ama bir gün anılarımı yazarsam bunları açıklayacağım. Hani derler ya burası Langa takımı mı diye, Langa takımında olmayacak şeyleri Beşiktaş'ta yaşadım."
"Bir şampiyonluk hediye etseydik hem camiaya hem Süleyman abiye çok iyi olurdu"
Siyah-beyazlı kulübün onursal başkanı Süleyman Seba'ya herhangi bir kırgınlığı olmadığını sözlerine ekleyen deneyimli futbol adamı, "Süleyman abiyi son zamanlarında yanlış yönlendirdiler. Bir isim vereyim, Uğur Ekşioğlu diye bir yöneticimiz vardı. O çok yanlışlıklar yaptı. Benim 400 bin dolar tazminatım ve bir sene daha kontratım vardı. Ayrılmamız söz konusu olunca Süleyman abiye, 'Ben bu parayı almadan çıkıyorum' dedim. Omzuma dokundu, 'Sağol Rasimciğim' dedi. Bu kadar, yani şimdi bu parayı kimsenin bırakacağını tahmin etmiyorum. Süleyman abiyi çok seviyorum, nur içinde yatsın, efsane başkan. Bir şampiyonluk hediye etseydik hem camiaya hem Süleyman abiye çok iyi olurdu. İçimizde ukde olarak kaldı." şeklinde konuştu.
"İmkan verilse daha başarılı oyuncular ve kaleciler yetiştirebiliriz"
Teknik adamlık kariyerinden sonra Türkiye Futbol Federasyonuna bağlı olarak kaleci antrenörü yetiştirme kursları hazırlayan Rasim Kara, bu kurslar sayesinde yerli kalecilerin ortaya çıktığını belirterek şunları söyledi:
"Ben yirmi sene amatör ve profesyonel kalecilik yaptım. Doğru dürüst bir kaleci antrenörüyle çalışmadım. Beşiktaş'ta malzemeci Ahmet abi vardı. Antrenmandan sonra kalırdık şut atardı, orta yapardı. Biz kendi kendimize çalışırdık. Kaleci çok önemli bir mevkii, kendi haline terk edilmektense bir kaleci antrenörü kursu açalım dedim. Şenes Erzik başkandı, o da destekledi. Biz 1994'te, 29 sene önce kaleci antrenörü kursu açtık. Şenes bey bir dost yemeğinde bana, "Rasim dünyada tam teşekküllü bir kaleci antrenörü kursunu sen başlattın biliyor musun" dedi. 33 gün süren anatomi, fizyoloji, teknik, taktik içerikli bir kaleci antrenörlüğü kursu açtık. 1996 Avrupa Şampiyonası'ndan sonra Fatih hoca Galatasaray'da, ben Beşiktaş'ta göreve başladım. Eskiden antrenörlük kurslarını TFF açıyordu. Sonra UEFA'nın ortak lisans anlaşmasına dahil olduk. UEFA'nın Almanya'da, İngiltere'de verdiği dersin içeriği neyse Türkiye'de de aynısı olmaya başladı. Son senelerde de kaleci antrenörlüğüne de UEFA ben karışıyorum dedi. 6 tane uluslararası kaleci antrenörlüğü seminerine gittim. Hatta en son 1 ay önce Galler'deki kursa gittim. Geldik, 4 gün sonra federasyonda 65 yaş üstünün görevine son verdiler, vedalaştık. 28-29 sene önce sadece Yaşar, Zafer, Hayrettin gibi kaleciler yerli oynuyordu. Gerisi hep yabancıydı. Artık büyük takımlarımızda bile yerli kaleciler var. Ali Şaşal'ı getirin milli takımda oynatın, Ertaç'ı getirin oynatın. Tabii hataları var kalecilerin de, hatasız kimse olmaz. Sıkıntı aslında sadece kalecilerde değil. Kulüplerin altyapılarında yeterli tesisin olmayışından kaynaklanan sıkıntı da var. Yeteri kadar çalışılamıyor, özel antrenmanlar yaptırılamıyor. Kalecilere, hücumculara, savunmacılara hep özel antrenman yaptırmak lazım. Boş saha olması lazım. Mesela Beşiktaş'ın bir tane sahası var. Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin birer buçuk sahası var. Burada sekiz yaşından itibaren yaş gruplarını düşünürsen on, on bir tane takım var. Geçenlerde Mehmet Ekşi hocayı Fulya'da ziyaret etmiştim. 54 kişi aynı anda aynı sahada çalıştı dedi. Burada nasıl bir özel antrenman yapabilirsin? O yüzden daha imkan verilse daha başarılı oyuncular ve kaleciler yetiştirebiliriz."
"Muslera'nın yediği golleri Okan Kocuk veya başka birisi yeseydi bir daha formayı göremezdi"
Beşiktaş'ın kalecileri Mert Günok ve Ersin Destanoğlu'nun formunu değerlendiren Rasim Kara, Türk kalecilerle benzer hataları yapan yabancı kalecilere iltimas geçildiğini vurgulayarak şunları kaydetti:
"Mert Günok'la Volkan Babacan, Fenerbahçe altyapısında çalışırken benim ilk açtığım kurstan mezun olan Yavuz Şimşek onların hocasıydı. Yıllarca ikisi de milli takımda oynadılar. Belki hala oynayacaklar. Ersin'le şampiyon oldu Beşiktaş, kupayı ve Süper Kupa'yı kazandı. Sonra ne hikmetse bir düşüş oldu. Aynı düşüş şampiyonluğa büyük katkısı olan Uğurcan'da da yaşandı, Altay'da da oldu. Bunlar transferlerde kontrat sıkıntıları yaşadılar. Psikolojik olarak da kalecileri geliştirmen lazım. Her antrenör psikolojik olarak destek veremeyebilir. O zaman uzmanından destek alman lazım. Altay da Uğurcan da zaman zaman Ersin de kaptan olarak çıktılar. Kaptanlık o kadar kolay iş değil, bant eşittir sorumluluktur. Sen bu genç yaşta bu sorumluluğu taşıyabilecek kapasitede misin, acaba erken mi kaptan oldular? Mert sakatlık geçirdi, sakatlıktan sonra şimdi toparlamaya başladı. Konya'da yediği golde hata yaptı ama dünyanın bütün kalecileri bu hataları yapıyorlar. Kurtarışlarla Konya'da takımın kazanmasında da katkısı oldu. Milli takıma hala gidebilir. Hala genç sayılır. Yaşlandıkça daha da deneyimli oluyor kaleciler. Altay da çok eleştiriliyor. Muslera'nın çok büyük katkıları oldu Galatasaray'ın şampiyonluklarda ama onun da o kadar da yediği hatalı goller var. Galatasaray, PSV Eindhoven maçında toplam 7 gol yedi. Muslera'nın PSV maçında yediği goller kurslarda savunma ve kaleci hatalarına en güzel ders. Muslera'nın yediği golleri Okan Kocuk veya başka birisi yeseydi bir daha formayı göremezdi. Bu durum antrenörde de var. Mesela biz inanılmaz bir başarı elde ettik 1996-1997'de. Benden sonra Toshack geldi. 14 mağlubiyet aldı, altıncı sırada bitirdi, devam etti. Bu durumda kim kalabilir? Biz başarılıyken kalmamışız. Bu zihniyeti de değiştirmek lazım. Bu durum Türk futbolunun gelişmesinde maalesef bir engel."
"Dışarıdan bir kişi olarak ben olsam Arda'yı ilk 11'de oynatırım"
Genç futbolculara güvenilmesi gerektiğini söyleyen Rasim Kara, Fenerbahçeli genç futbolcu Arda Güler'le ilgili olarak, "Arda Güler neden oynamasın, ilk 11'de niye başlamasın. Gaziantep'te sanki takımın en deneyimlisi gibi girdi, takımı rahatlattı, katkısı oldu. Fizik olarak da çok iyi. İkili mücadeleleri de kazanıyor. Sonradan gole ihtiyacın olduğu zaman baştan da gole ihtiyacın var. Neden oynamıyor bilmiyorum. Dışarıdan bir kişi olarak ben olsam Arda'yı ilk 11'de oynatırım. Gençlere güvenmemiz lazım. Gelecek Türk gençliğinin her konuda. Sporda da öyle ama eğer futbolda bir devrim olacaksa altyapılarda tesisleşmeyi bir an önce yapmamız lazım." ifadelerini kullandı.
Son dönemlerde futbolun oyun olarak sıkıştığını ve bu durumun futbolu keyifsiz bir hale getirdiğini söyleyen Rasim Kara, "Oynanan futbol tıkanmaya başladı, görüyorsunuz. Büyük alanlarda oynanıyordu bizim oynadığımız dönemlerde. Sahanın ebatları aynı ama şimdi 20-25 metre içinde neredeyse yirmi oyuncu bulunuyor, oyun tıkanmaya başlandı. Seyirci de bundan çok mutlu olmuyor. Futbolun meyvesi gol. Ikına sıkına gol atılmaya başlandı. Seyirci inanılmaz düşüyor. Tribünlerdeki seyirci sayısı azalıyor. Zaten ekonomik kriz de var. Böyle olunca bir kaosun içine girdi futbol. Nasıl çıkacak bunu da merak ediyorum. Ben hep oyunu güzelleştirmeden yanayım. Sadece Beşiktaş'ta değil gittiğim diğer takımlarda da hep çok gol attık." değerlendirmesinde bulundu.
"Çim sahada kaleci antrenmanı yapamadan futbolu bıraktı"
Futbola ilk başladığı yıllarda Eskişehir'de kurulan lunaparklarda kalecilik yaparak yeteneklerini geliştirmeye çalıştığını söyleyen Rasim Kara, şunları anlattı:
"Bize kaleci nasıl top tutar, nasıl yatar, nasıl kalkar, nasıl yumruk vurur öğretilmedi. Hiçbir şey bilmeden doğaçlama, deneme yanılmayla çıkıp oynadık. Bir gol yiyorduk 'Acaba Ben bunu bir daha oynasam bu golünü nasıl kurtarırım’ veya iyi bir hareket yapmışsın 'Bir daha olsa bu hareketi nasıl yapabilirim' diye düşünerek kaleciliği geliştirmeye çalıştık. Lise bitti, Eskişehir Demirspor’a geçmeden önce Porsuk Nehri’nin kenarına lunaparklar kurulurdu. Oraya arkadaşlarla akşam gittik. Penaltı Pavyonu var dediler, 3'te 3 gol atana ödül veriyorlardı. Kalenin içine yumuşacık kum dökülmüş. Ben burada bol tekrar yapacağım dedim. Sol tarafa atlayamıyordum. İki tarafa da iyi plonjon yapabilirim düşüncesiyle kaleciliği orada geliştirmeye çalıştım. Yıllar sonra A Milli Takım'da iken İrlanda'da maç oynuyoruz, kalede Yasin oynuyor. 3-0 oldu, Yasin çıktı ben girdim bir penaltı oldu penaltıyı kurtardım. O maçtan sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ni İzmir'de 1-0 yendik. Almanya maçında penaltı oldu, Beckenbauer’in penaltısını kurtardım. O dönemlerde bizi hiç kaleci antrenörü çalıştırmadı. Boş kaldığımız zaman diğer kaleciyle birbirimize penaltı atıyorduk. Hem penaltı kurtarmada ustalaştım hem de penaltı atmaya başladım. Bursaspor'da ve Beşiktaş'ta 15-20 penaltı golüm var. İlk zamanlarda lunaparkta 12-13 saat çalışıp kalecilik yapmak zor geldi, kolay değildi ama onun faydalarını hem penaltı kurtararak hem de penaltı atarak görmeye başladık. Lunaparktan yetiştik. Bunun değerini şimdi daha iyi anlıyorum. Beşiktaş’ta 8 sene oynadıktan sonra jübile yaptım. Jübileden sonra dostlarıma bir yemek verdim. 'Anılarını yaz dediler'. Beşiktaş 15 sene şampiyon olmamıştı, benim kaptanlığım zamanında şampiyon olduk. Beckenbauer’in penaltısını kurtardım, bunun gibi çok anım var ama bir gün ölürsem mezar taşıma '20 sene kalecilik yaptı, doya doya çim sahada kaleci antrenmanı yapamadan futbolu bıraktı diye yazdırın' dedim."