Uzun yıllar Beşiktaş altyapısında çalışan Önder Karaveli, 2021-22 sezonunda Sergen Yalçın’ın ayrılmasından sonra geçici olarak A takımın başına geçti. Birkaç maçlığına olması beklenen görevlendirme Önder Karaveli’nin beklentilerin üzerinde başarı göstermesiyle uzadı. Ahmet Nur Çebi yönetimi, Karaveli ile sezon sonuna kadar yeni sözleşme imzaladı. Karaveli, siyah beyazlılarla Süper Kupa şampiyonluğu kazandı ama takımda performans düşüklüğü başlayınca “Beşiktaş’a zarar vermeyi istemiyorum” diyerek istifa etti. Yerine Valerien Ismael geldi. Karaveli, Beşiktaş’tan ayrıldığı için pişman olmadığını söyledi. Adanaspor macerası kısa sürdü Önder Karaveli ise kararını profesyonel takımlarda devam etme yönünde kullandı ve TFF 1. Lig ekiplerinden Adanaspor ile anlaştı. Ancak istikrarsız yapısıyla bilinen kulüpte Karaveli sadece 8 hafta çalıştıktan sonra ayrılmak zorunda kaldı. Karaveli, Ajansspor'da AS İşler’e konuk oldu. Gündeme dair önemli açıklamalarda bulunan Karaveli, Ajansspor'un sorularını yanıtladı. - Hocam büyük bir deprem yaşadık. Hayatımızın her alanını derinden etkiledi. Öncelikle yaşanan felaket için duygularınızı almak isteriz… + Bu acıyı hepimiz yaşadık. Ülkemiz insanının sahip olduğu değerleri tekrar görmek de tesellimiz. Ben oradaki çocukların ve gençlerin nasıl tekrardan hayata tutunacağı yönünde kaygılanıyorum. Onlara yardımcı olabilmek adına da dostlarım ve ailemle elimizden geleni yapıyoruz. Umarım en kısa sürede aydınlık günlerine geri dönerler. Doğru yardım alsaydık sporcular daha başarılı olurdu - Siz öncelikle eğitici bir teknik adamsınız. Bu noktada afet bölgesindeki insanlarımız için futbolun önemi ve artıları sizce nelerdir? + Ben antrenörlüğüme 2000 yılında Beşiktaş Minik Takımı'nda başladım ve tüm yaş kategorilerinde görev aldım. Günümüze geldiğimde yaptığım işlerin hepsinin kusursuz olduğunu söyleyemem; birçok hatalarım da oldu. Fakat insan, hatalarla öğreniyor. Bizim işimizin de öznesi 'insan', haliyle bu noktada işin uzmanlarından da faydalanmak gerekmekte. Biz eğer zamanında doğru yardımları alabilseydik, belki yetiştirdiğimiz sporcular çok daha donanımlı ve başarılı olacaklardı. Deprem bölgesindeki çocuklarımız ve gençlerimiz için de uzman yardımına çok ihtiyaçları var. Umarım o çocukları tekrar hayata bağlayabilirler, benim en büyük temennim bu... Şampiyonluk yarışı iki takımla sona kadar gider - Süper Lig'e dair genel bir değerlendirme yapabilir misiniz? Bu yarış nasıl devam eder? + Ligin başında son şampiyon Trabzonspor; önemli transferler ve şampiyon bir teknik direktör getiren Galatasaray; çok tecrübeli bir teknik direktör getiren ve onunla beraber de transfer bütçesini belirleyen bir Fenerbahçe ve bir değişimle yenilenmeye giden Beşiktaş... Bu 4 takım da sezona 'şampiyonluk' isteğiyle başladılar ve nitekim o güçte de görünüyorlardı. Ligin başlarında Galatasaray biraz sıkıntılı gibi görünse de devamında istikrarlı bir çıkış yakaladı. Fenerbahçe, hem ligde hem de Avrupa'da görkemli oyunlar oynadı ki bunların bazılarına ben de bizzat Fenerbahçe stadında şahit oldum. Beşiktaş ve Trabzonspor çok iyi başlayamadılar. Ben Galatasaray'ın galibiyet serisi gelmeden önce de şampiyonluk yarışının Fenerbahçe ve Galatasaray arasında geçeceğini ön görüyordum, son gelinen nokta da beni haklı çıkardı. İki takım arasında geçen fakat Galatasaray'ın bir adım daha önde olduğu bir yarış söz konusu. Galibiyet serisi, Galatasaray oyuncularına ve teknik direktör Okan Buruk'a çok büyük güç kattı. Fenerbahçe'de ise bazı sallantılar oldu, sakatlıklar yaşandı... Neticesinde de Galatasaray'ın birkaç adım gerisinde kalmalarına sebep oldu. Başakşehir de aslında iyi gidiyordu ancak o da son bölümü iyi getiremedi. Dolayısıyla ben bu yarışın iki takım arasında, ligin sonuna kadar devam edeceğini düşünüyorum. Okan Buruk, Galatasaray’ı da şampiyon yapar - Okan Buruk, Başakşehir'de şampiyon oldu. Sizce bunu Galatasaray'da da başarabilecek mi? + Tabii ki de başarabilir. Okan Hoca, benim Pro Lisans kursundan arkadaşım. Daha önceki oyunculuk yıllarımızdan da tanışıyorduk. Ülkemizi de çok iyi temsil etti, oynadığı yıllarda. Teknik direktör olarak da bunu tabii ki başarabilir. Bunu başarabilecek çok fazla Türk antrenör var bence, hatta bir çırpıda sayılabilecek en az 5-6 kişi çıkar. Umarım bu isimler bizi Avrupa'nın 5 büyük liginde de başarılı şekilde temsil ederler. Bunu canıgönülden istiyorum. Zafer sarhoşluğu da başarısızlıkta etken - Ülkemizde bir teknik direktör, takımıyla şampiyonluk yaşıyor ama ardından gelen olumsuz sonuçlarla gönderiliyor. Bunun sebebi nedir? + Çok fazla sebebi var, ki bu son zamanlarda gündem olan bir konu. Şampiyon olduktan sonra otomatikman beklentiler yükseliyor. Şampiyonlar Ligi faktöründen dolayı kadroyu güçlendirmeniz gerekiyor fakat takım scouting olarak henüz tam anlamıyla buna hazır olmayabiliyor. Gelen transferler, 'isim' olarak çok büyük oyuncular oluyor belki ama, geldikten sonra bazı sorunlar yaşayabiliyorlar. Buna çok net bir örnek verebilirim: Sergen Hoca Beşiktaş'ta şampiyonluk yaşadıktan sonra Pjanic'i transfer etti. Pjanic'in oyunculuğu bence tartışılmaz fakat Beşiktaş'taki performansı, beklentileri karşılayamadı. Ben biraz buna bağlıyorum. Belki antrenörlerde de bir rahatlama söz konusu olabilir. Elde edilen zorlu şampiyonluktan sonra 'zafer sarhoşluğu' durumu yaşanabilir. Bunun bir çok örneği var ligimizde. Haliyle buna en doğru cevabı verebilecek kişiler, bu durumu yaşayanlardır. Hiç beklemiyordum, Beşiktaş’taki 100 gün gurur vericiydi - Beşiktaş'ın tüm kategorilerinde görev aldınız ve sonunda A Takım'daki sürecinizde de önemli genç yeteneklere fırsat verdiniz. Profesyonel takımdaki süreciniz sizin adınıza nasıl geçti? Beşiktaş'ın A Takım'ından teklif geldiğinde neler hissetmiştiniz? + Benim çok mutlu ve gururlu olduğum bir dönemdi bu, çünkü hiçbir şekilde beklemediğim fakat hayalini kurduğum bir durumdu. Çünkü Türkiye'deki büyük takımlara kimlerin antrenör olabildiğini hepimiz biliyoruz; ya o camialara mal olmuş önemli futbolcular ya da yurtdışından önemli ve deneyimli teknik direktörler. Ben ikisi de değildim, antrenörlüğümün büyük bölümünü de akademilerde geçirmiş bir antrenörüm. Haliyle beklemediğim bir şeydi. Ben o dönem U19'daydım ve A Takım'ın başında da Sergen Yalçın hocamız vardı. Onun başarılı olmasını çok istiyordum çünkü akademiye güzel bir bakış açısı vardı ki biliyorsunuz Ersin'i ve Rıdvan'ı hiç düşünmeden takıma almıştı. Benim de hiç beklemediğim bir görevdi. 100 günlük bir görev dönemim oldu, elbette hatalarım da vardı. Doğru kararlarımız kadar yanlış kararlarımız da olmuştur... Oyun sistemimizi ise herkes hatırlıyordur; bizim olduğumuz dönem Beşiktaş daima rakiplerinden daha fazla üstün oynayan taraftı. Sadece pozisyonları gole çevirme konusunda problem yaşamıştık ki bu da bireysel bir durumdu. Eğrisiyle doğrusuyla benim adıma gurur verici ve öğretici bir 100 gündü. Arada da Beşiktaş müzesindeki kupa sayısına katkı sağlamış olmak, benim için mutluluk vericiydi. Kupayı kazandık ama ne yapacağımı bilmiyordum - Süper Kupa'yı kazandığınızda oyuncular kupayı size vermişlerdi ve hatta siz de bu anın karesini çerçeveletip evinize asmışsınız. O an neler hissettiniz? + Ben o anı her hatırladığımda ve anlattığımda tüylerim diken diken olur. Kupayı kazanmaktan da ziyade, Beşiktaş'ın başında bir kupa finali oynamak bile çok güzeldi. Kupayı kazandık, ben ne yapacağımı da çok fazla bilmiyordum. Sadece takımla birlikte seremoniye katıldım. Oyuncuların geçtiği yerde oturdum, kaptanlarımız kupayı alıp önümüze getirdiler. Maç Katar'daydı biliyorsunuz. Seremonide çok güzel bir atmosfer vardı fakat o atmosferi Türkiye'de yaşamayı tercih ederdim. Atiba bana seslenmiş ama ben mutluluktan ne gördüm ne de duydum, sonra Pjanic ve Vida uyardı beni. Oyuncular sağ olsunlar beni o sevince ortak etmek istediler ve onlarla birlikte kaldırdım kupayı. Sonrasında oyuncularımdan da rica ederek kupayı bütün annelerimize armağan etmek istedim. Keşke o çocuğuma küfredenleri mahkemeye verseydim - Ahmet Nur Çebi, "Önder Karaveli acımasızca eleştirilmeseydi, uzun süre çalışabilirdi" dedi. Başkanın bu yorumuna katılıyor musunuz? + Bir kısmına tabii ki evet. Böyle bir camiadaysanız, eleştirilmeniz normaldir çünkü dediğim gibi olumsuz yanlarımız da oldu elbette. Fakat ben genel anlamda Beşiktaş sürecimi olumlu yorumluyorum. Başkanımızın bahsettiği o eleştiriler ise biraz bel altı eleştirilerdi. Hem sosyal medya üzerinden, hem de benim telefonuma ulaşıp direkt şahsımla irtibata geçerek... Çok can sıkıcı süreçler yaşadım. İnsanların, 12 yaşındaki oğluma küfürler edecek kadar alçaldığını gördüm. O dönemlerde dostlarım, aslında bu insanları mahkemeye vermem konusunda çok dürttüler beni fakat ben bunların Beşiktaş taraftarı olduğunu düşündüğümden, mahkemeye vermeyi uygun görmedim açıkçası. Sonradan düşündüğümde ise bu kişilerin, birilerinin maşası olduğu ihtimalini fark ediyorum ve pişmanlık duyuyorum. Keşke bu hakaretleri edenleri mahkemeye verseydim ve mahkemeden elde edilecekleri de çocukların, gençlerin harcayacağı şekilde kullansaydık diye düşündüm. En çok kupadan elenmemiz içimi acıttı, ayrılık iyi olur dedim - Beşiktaş sürecinizi genel olarak olumlu bulduğunuzu söylediniz. Peki neden ayrıldınız? + Başkanımız sağ olsun bana çok destek oldu o dönemde. İnsanlara bir türlü inandıramadık ama ayrılık talebi benden geldi ve başkanımız iki gün boyunca beni ikna etmeye çalıştı. “Ben gidişattan memnunum, en azından sezon sonuna kadar devam edelim...” tarzı cümleler kurdu fakat ben devam etmek istemedim. Ayrılma talebimin büyük bölümü de taraftarı olduğum Beşiktaş Kulübü'nün daha iyi yerlere gelmesi düşüncesiydi. O dönem zaten şampiyonluk yarışından uzaklaşmıştık, Türkiye Kupası'nda da Kayserispor'a elendik ki benim en çok içimi acıtan maçtı bu. Belki kazansak, kupayı da kazanıp Avrupa kupalarına katılacaktık. Haliyle bu dönemde ciddi bir enerji kaybı yaşadık hepimiz. Ben de belki bu düşüşü bir enerji değişimiyle değerlendirebiliriz, yeni gelecek ismin gelecek sezondan evvel camiaya adapte olabilmesi için kendi adıma bir Beşiktaşlılık duruşu sergilemiş oldum. Ben kendi Beşiktaşlılığımın yanı sıra kendi oğlumu da bu bakış açısıyla yetiştirdim; ben bütün takımları seviyorum fakat en çok Beşiktaş'ı seviyorum. Haliyle herhangi bir takıma, camiaya karşı düşmanlık beslemek anlamsız. Bu anlamda zaten gittiğimiz her takımın taraftarının da sevgisini, saygısını görüyoruz sağ olsunlar. Ismael’e yardımcı hoca olmamı başkan istemedi - Valerien Ismael veya Şenol Güneş hocaların ekibinde yer almanız hususunda bir teklif geldi mi? + Aslında bu, Ismael Hoca’nın adaptasyon sürecini kolaylaştırmak adına konuşulan bir durumdu fakat başkanımız 'Önder Hoca bizim teknik direktörümüzdür, öyle de kalacaktır' dedi. Haliyle yardımcı olarak çalışmamı istemedi. Onun dışında da ben zaten daima kulüpte devam ettim, sezon sonunda ise ayrılmam çok gündem oldu. O konuyla ilgili de şunları söyleyebilirim; ben antrenörlük yapmayı çok seven, işine aşık bir insanım. Beşiktaş Kulübü, sezon bittiğinde bana 'gelişim direktörlüğü' görevi verdi. Bu, projesini de benim sunduğum bir görevdi ve hayata geçmesini de çok istiyordum. Nitekim benden sonra da hâlâ devam etmekte. Fakat ben o sırada başkanımıza 'teknik direktörlük yapmak istiyorum, teklif gelirse teknik direktör olarak devam etmek istiyorum' şeklinde kendimi ifade ettim. Başkanımız da benim bu talebimi kabul etti ve 'Söz veriyoruz teklif gelirse engel olmayacağız' dedi. Lig başladıktan kısa süre sonra da Adanaspor'dan teklif geldi ve ben de sahaya geri döndüm. Konu bundan ibaret. Emirhan sadece milli maçlar için Türkiye’ye gelsin - Emirhan İlkhan'a ilk siz şans vermiştiniz, ardından ayrılık süreci çok konuşulmuştu. Emirhan konusunda hatalı taraf sizce kim? + Benim bu konuda düşüncem çok net; Beşiktaş taraftarı Emirhan'ı çok beğenmişti çünkü Beşiktaş taraftarı sahada genç oyuncu görmeyi sever. Haliyle Beşiktaş'ta biraz daha fazla süre görmek istiyorlardı, bence Beşiktaş taraftarını rahatsız eden nokta bu oldu. Beşiktaş yöneticilerine gelirsek, onlar da bu konuyu şöyle değerlendirmişlerdir; akademiden gelen bir oyuncunun azımsanmayacak miktarlarda satış durumu var, haliyle bu durumu değerlendirmek istemişlerdir bence. Emirhan İlkhan cephesinden değerlendirecek olursak da gelecek vadeden ve verilen şansları iyi değerlendiren bir oyuncuydu. Haliyle 18 yaşınızdayken, başka kulüplerce de izleniyorsanız ve çevreniz de sizi yönlendiriyorsa tekliflere 'hayır' diyebilmek hiç kolay değildir. Umarım Emirhan bundan sonra hiç Türkiye'ye dönmeden, sadece milli maçlar için ülkemize gelir ve bizleri yurtdışında en iyi şekilde temsil eder. Bunu yapabilecek potansiyele de fazlasıyla sahip. Emirhan’daki düşüşü bir türlü engelleyemedik - Emirhan’a ilk siz şans verdiniz ama bir süre sonra oynatmadınız. Neden? + Kendisine bir süre şans vermemiş olmam çok konuşulmuştu, bunun da sebebi; zaten tüm oyuncularımız sağlam olsaydı ve eksiğimiz olmasaydı büyük ihtimalle şans bulamayacaktı. Eksiklerimiz var diye ve tabii ki kendisine inandığımız için biz ona şans vermiştik, o da inancımızı boşa çıkarmadı. Fakat sonrasında bir düşüş yaşadı ve ne Emirhan ne de biz o düşüşü bir türlü engelleyemedik. Burada benim de hatam vardır, bu sürecin bir sorumlusu varsa o yükü ben üstlenirim. İlerleyen dönemlerde Beşiktaş oyuncularının sakatlıktan dönmesi ve sahadaki performansına göre karar vermemiz gereken oyuncuların varlığı dolayısıyla, Emirhan İlkhan'a daha uzun süreli şekilde forma verememiş olduk. TFF, Batuhan ile Muhammed’i araştırmalıdır - Gelecek vadeden isimler olarak değerlendirilen Batuhan Karadeniz ve Muhammed Demirci ile birlikte çalıştınız. Neden iki isim de bir türlü beklentileri karşılayamadı? + Bu iki oyuncu da Beşiktaş Kulübü'ne ilk girdiklerinde ben vardım. İkisinin üzerinden de futbol akıyordu ve kim olursa olsun onları takıma, ülke futboluna kazandırmak isterdi. Bu konu aslında Beşiktaş konusu değil, Türk futbolu konusu. Ben TFF'nin yerinde olsam, iki oyuncunun da bütün futbol yaşamını ele alır, bu süreçte kimlerle beraber olduğunu, çalıştığını bir araya getirir ve 'Neden olmadılar?' sorusunu araştırırım. Neden olmadıklarıyla ilgili doğru cevapları bulabilirsek, geriden gelen oyuncularımız için çok faydalı olacaktır. Bana birisi gelip o sürecimi sorsa ben gocunmadan hatalı olduğum yönleri de açık yüreklilikle aktarabilirim. Herkes kendi hatalarını mutlaka kendisine sormalıdır. Dilerim bu soru ve cevap, TFF'ye bir ışık olur. 23 yılım akademide geçti, TFF benim de fikrimi alabilirdi - Genç Milli Takım'dan herhangi bir teklif aldınız mı? + Hayır, hiçbir teklif almadım. Ancak TFF, akademiye dair önemli ve doğru açıklamalar yapmıştı. Ben de o sırada Önder Karaveli olarak, 23 yılını akademide geçirmiş, hayatını gençlere adamış, ülke coğrafyasına hâkim birisi olarak; görev verilmese dahi en azından bir gün davet edilip, fikirlerimin sorulmasını beklemiştim. Fikrim sorulsaydı eminim onlara faydam olurdu. Tabii ki yarışmacı ve geliştirmeci bir antrenör olarak, Ümit Milli Takım'ı çalıştırmak gibi bir isteğim de vardı. 100 kişinin 99’u bana Adanaspor’a gitme dedi - Beşiktaş'tan antrenörlük yapmak istediğiniz için ayrılmıştınız. Bu anlamdaki ilk tercihiniz olan Adanaspor, sizce doğru bir kulüp müydü? + Adanaspor ile görüştüğüm duyulduktan sonra, bana gelen 100 telefon çağrısının 99'u Adanaspor'a gitmemem yönünde oldu. Sadece bir teknik direktör arkadaşım bana olumlu şeyler söyledi ve gitmem gerektiğini belirtti. Ben buna rağmen teklifi kabul ettim çünkü sahada olmayı özlemiştim, haliyle pişman değilim. Ben Beşiktaş'tan ayrılıp, bekleyip, sonrasında Adanaspor'a gitmedim. Adanspor'a gitmek için, Beşiktaş'tan ayrıldım Beşiktaş'tan ayrılmak, benim için kolay değildi. Zamanında akademide çalışırken de Siirtspor'a gitmek için bir ayrılık dönemim olmuştu, sonrasında Başakşehir U19 takımına gitme durumum da olmuştu. Bu da üçüncü ayrılığım olmuş oldu aslında. Beşiktaş'tan ayrıldığım için bir pişmanlık duymadım çünkü zaten sahada olabilmek için ayrılmıştım. Neden Adanaspor derseniz ise takımdaki genç oyunculara ek olarak devre arasında benim portföyümdeki genç oyuncuların da takıma dahil edilebileceği söylendi. Adanaspor'da 6 maçlık bir dönemimiz oldu ve kazandığımız Pendikspor maçından sonra da ayrıldık. Bu galibiyet bizim için çok önemliydi. Şöyle ki bir önceki maçta (Boluspor) farklı bir formasyon denemiştik. Savunma açısından karşılığını almıştık bu formasyonun ama hücum anlamında alamamıştık. Fakat oyuncularımız maçı kaybetmemize rağmen, o oyuna ikna olmuşlardı. Ardından Pendikspor ile oynadık ki ben her zaman söylüyorum bu sene 1. Lig'de en doğru oyun oynayan takımlardan biri, bu anlamda Osman Özköylü'yü de tebrik ederim. Pendikspor'a karşı 3 gollü bir galibiyet elde ettik ve takımın gösterdiği reaksiyonla beraber geldiği noktadan çok umutlanmıştık ki daha önce hiçbir yerde söylemedim; oynadığımız 6 maç da şampiyonluk ve Play-off iddiası olan takımlarlaydı, geri kalan 6 maç ise hem bizle aynı düzeyde hem de bizden daha alt sıralarda yer alan takımlara karşıydı. Biz bu kalan 6 maçta çok daha başka işler yapabileceğimizi düşünüyorduk fakat başkanımız bizimle devam etmek istemediklerini belirtti, ben de bir kaç saniye içerisinde 'Tamam, teşekkür ederim' dedim ve ayrıldık. Süreci tamamlasaydık, kesinlikle Play-Off'u zorlayacak bir takım oluşturabilirdik. Adanaspor bundan mahrum kalmış oldu. Ligin önemi yok, pozisyonumu korumak istedim - Adanaspor sürecinden sonra gelen teklifleri kabul etmediniz, bunun sebebi nedir? + Biz ekibimizle birlikte çalışmalara devam etmek istedik, özellikle Türkiye'de. Yurtdışından da teklifler aldık; Azerbaycan'dan ve Avrupa'dan da teklifler aldık ama bir türlü sonuçlanmadılar. Biz de biraz ligi korumak istedik ve en az 1. Lig'de çalışalım dedik. Görüştüğümüz 2. Lig takımları da oldu fakat benim istediğim 2. Lig takımları başka antrenörlerle anlaştı, beni isteyen 2. Lig takımlarını ise ekip arkadaşlarımla uygun görmedik. Aslında 3. Lig'den bile teklifler oldu hatta benim son dakikasına kadar kabul etmek istediğim ama sonunda gece yarısı vazgeçtiğim bir görev de oldu. Kısacası sadece bu uygunsuzluklardan dolayı devam etmedik. Bunu kalpten söylüyorum; benim için ligin pek bir önemi yok fakat birazcık pozisyonumuzu korumak istedik. Umarım yeni sezonda doğru bir görevle sahalara döneceğiz. Çünkü ülke futbolumuz adına yapmak istediğim çok şey var. Örnek aldım bir hoca Serpil Hamdi Tüzün, diğeri saklı kalsın - Türkiye'de teknik direktör olarak örnek aldığınız bir isim var mı? + İki kişi var, birisini söyleyeceğim; bana göre kariyeriyle birlikte Türkiye'nin en iyi akademi antrenörü olan Hamdi Serpil Tüzün. Kendisi sadece Beşiktaşlı oyuncuların değil, hepimizin hocasıdır. Okan Hoca’mızın da hocasıdır, o da sağ olsun hocamızla alakalı çok güzel şeyler söylemişti. Benim için gerçekten akademide çalışırken örnek aldığım isim Hamdi Serpil Tüzün'dür. Profesyonel takım çalıştırıcılığı konusunda da çok beğendiğim, örnek aldığım ve aktif olarak çalışan Türk bir isim var bunu kendime saklamak istiyorum. - Türk futbolunun düzelmesi için neye ihtiyacı var? + Ülke futbolunun sorunlara değil, çözümlere ihtiyacı var. Biz de burada çözümlere dair bir nebze bir şeyler söyleyebildiysek, ne mutlu bana. Kendi antrenörlüğüm adına da dünyanın her yerinde çalışıyor olabilirim fakat Türkiye'de olduğum sürece, bu ülkenin çok inandığım gençlerini geliştirmek ve onlara doğru şekilde rol model olabilmek istiyorum. Umarım bu yolculuk sonuna kadar tertemiz devam eder. Kaynak: Ajansspor