Fransa’nin etkili gazetelerinden Le Monde’da Marc Pierini imzalı bir yazı yayımlandı. Marc Pierini 2000’li yılların başlarında AB’nin Ankara Büyükelçisiydi. Tanıdığım kadarıyla Pierini ülkenin gerçeklerini ve AB üye adaylığı macerasını en iyi bilen Batılı diplomat.
“AB Yetkilileri Türkiye’nin Zirvesindeki Değişikliğe Hazırlansınlar” başlıklı yazısında Fransız Büyükelçi Pierini şu ifadeyi kullanıyor:
“AB yetkilileri yirmi yıldır Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sert söylemleri ve askeri harekatlarına artık alıştılar. Ama yıllardır olanaksız görülen bir varsayım galiba muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilme ihtimaliyle gerçeklik kazanıyor. Avrupalı yetkililer acaba olumlu ya da olumsuz yönleriyle bu rejim değişikliğine hazırlıklılar mı? Bu yazıdaki düşünceler tamamıyla varsayıma dayalıdır.”
Bundan sonraki cümleler çok ilginç:
“Avrupa Konseyi masasının çevresinde oturanlar artık Alman Başbakanlarına ‘Nazi’, Hollandalı yöneticilere ‘Nazi artıkları’ sıfatlarının kullanılmayacağını, Fransa Cumhurbaşkanına ağıza alınmayacak sözler söylenmeyeceğini düşünerek rahatlayabileceklerdir. Düşünce suçlularının serbest bırakılacağı, insan haklarına saygının geri geleceği, siyasallaşmıi adalet sisteminin yeniden yapılandırılacağı, basının özgürleşeceği bir ülkeyi düşünmek hem AB yetkililerini hem de Batılı yatırımcıları rahatlatacaktır.”
Türkiye’deki rejim değişikliğinin ülkeyi yeniden AB’ye yakınlaştıracağını savunan yazının bundan sonraki bölümü şöyle:
“Türkiye’nin NATO ve Rusya arasında kendisine göre ‘dengeli bir stratejik politika’ izlemesinin sadece Rusya’nın çıkarına hizmet ettiği, barışa hiç bir şekilde katkıda bulunmadığı açıktır. Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa’nın seçmenlerine NATO’yla yeniden normal ilişkilerin başlatılacağı yapısal bir diplomasiye dönüş sözü vereceği açıktır.
RUSYA’NIN BASKISI
“Şimdi gelelim sorulara. Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanı’nın önünde önemli konular vardır. Özellikle Batı’nın Rusya’ya uyguladığı petrokimya ürünlerinin Rusya’ya el altından ulaştırılmasının önüne geçecek midir? Estonya’dan Romanya’ya kadar uzanan NATO’nun Güneydoğu kanadında düzenlenecek savunma manevralarına Türk askeri katılacak mıdır? Temmuz 2019’da Türkiye topraklarında konuşlandırılan ve NATO savunma sistemini kesin ihlal anlamına gelen S-400’ler ne olacaktır?
“Yeni Türk hükümeti’nin Rusya’nın ülke üstündeki ağırlığının gittikçe artmasına sebep olan petrol ve doğal gaz boru hattı Türk Akım ve yüzde yüz Rus malı olan Akkuyu nükleer santralı gibi projeler, Rusya’yla turizm anlaşmaları, Suriyeli mülteciler gibi konular Moskova tarafından Ankara’ya karşı koz olarak kullanılacaktır. Bütün bunlar Batılı güçlerin Suriye’nin doğusundaki IŞİD’le mücadelesini de güçlendirecektir. “
KIBRIS SORUNU
Pierini yazısının bu bölümünde Kıbrıs sorununun Ankara’nın zirvesine yeni seçilecek iktidarın elinde ateşten top olarak kalacağının altını şu cümlelerle çiziyor:
“En önemli sorunlardan birisi Kıbrıs olarak ortaya çıkıyor. Kıbrıs Türk toplumunun statüsünün Türkiye’de tartışılamaz olduğu açıktır. Adanın geleceği netleşmeden Kıbrıs Cumhuriyeti’nin (Rum Kesimi) Mayıs 2004’de AB’ye tam üye olması Türkiye’deki siyasi çevrelerde hiç bir zaman kabul görmemiş, Aralık 2004’de AB’nin Ankara’yla tam üyelik müzakerelerini açması kararı da bu hoşnutsuzluğu giderememiştir. Yeni Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıs konusunda esneklik göstermesi umut edilmemelidir. “
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği için 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerin sonuçları hakkında spekülasyon yapmak istemediğini belirten Pierini, sadece sandığa gitme ve oy sayım işlemlerinin kurallara uygun yapılmasının beklendiğinin altını çiziyor.
Yazı şu cümlelerle son buluyor:
“Bütün bunlara karşılık, Avrupalı yetkililer Türkiye’de uyum içinde birlikte çalışacakları beklenen yeni bir Cumhurbaşkanı ve AKP’nin hala çoğunlukta olduğu bir parlamentoya hazırlıklı olmalıdır. Ama hazırlıklı olmak, alışılmış kutlama mesajları iletmek yeterli değil. Türkiye ve AB arasında yeniden diyalog kapılarını açmak ve Ankara’ya yeni temellere dayalı sağlam bir destek vermek elzemdir.
“Tartışma konuları çok ve çeşitli. Ama bütün bunlar Avrupa kıtasının geleceği üstünde ciddi bir ağırlığı olan ortak bir ülkeyle ilişkileri yenilemek için muazzam bir fırsattır. “
Bizde bir deyim vardır. Gerçekler insanın kafasına nihayet dank edince,”Yahu bunun başına taş mı düştü?” deriz. Galiba Avrupalı dostlarımızın başına taş değil, kaya düşmüş. Anlaşılan, AB’nin doğu sınırını oluşturan Türkiye’de siyasi İslam’ın ve bunun Rusya’yla içli dışlı ilişkisinin kendi “kutsal” kıtalarına ne büyük bir tehdit oluşturduğunu sonunda anlamışlar. Eh, kolay gelsin. Büyükelçi Marc Pierini’nin “Türkiye’yle ilişkileri yenilemek” dileğini AB yetkililerinin ne kadar hayata geçireceklerini, Ankara’nın AB’yle diyalogunun başlatılması iradesinde ne kadar samimi olduklarını yakın gelecekte göreceğiz.
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
“AB Yetkilileri Türkiye’nin Zirvesindeki Değişikliğe Hazırlansınlar” başlıklı yazısında Fransız Büyükelçi Pierini şu ifadeyi kullanıyor:
“AB yetkilileri yirmi yıldır Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sert söylemleri ve askeri harekatlarına artık alıştılar. Ama yıllardır olanaksız görülen bir varsayım galiba muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilme ihtimaliyle gerçeklik kazanıyor. Avrupalı yetkililer acaba olumlu ya da olumsuz yönleriyle bu rejim değişikliğine hazırlıklılar mı? Bu yazıdaki düşünceler tamamıyla varsayıma dayalıdır.”
Bundan sonraki cümleler çok ilginç:
“Avrupa Konseyi masasının çevresinde oturanlar artık Alman Başbakanlarına ‘Nazi’, Hollandalı yöneticilere ‘Nazi artıkları’ sıfatlarının kullanılmayacağını, Fransa Cumhurbaşkanına ağıza alınmayacak sözler söylenmeyeceğini düşünerek rahatlayabileceklerdir. Düşünce suçlularının serbest bırakılacağı, insan haklarına saygının geri geleceği, siyasallaşmıi adalet sisteminin yeniden yapılandırılacağı, basının özgürleşeceği bir ülkeyi düşünmek hem AB yetkililerini hem de Batılı yatırımcıları rahatlatacaktır.”
Türkiye’deki rejim değişikliğinin ülkeyi yeniden AB’ye yakınlaştıracağını savunan yazının bundan sonraki bölümü şöyle:
“Türkiye’nin NATO ve Rusya arasında kendisine göre ‘dengeli bir stratejik politika’ izlemesinin sadece Rusya’nın çıkarına hizmet ettiği, barışa hiç bir şekilde katkıda bulunmadığı açıktır. Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa’nın seçmenlerine NATO’yla yeniden normal ilişkilerin başlatılacağı yapısal bir diplomasiye dönüş sözü vereceği açıktır.
RUSYA’NIN BASKISI
“Şimdi gelelim sorulara. Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanı’nın önünde önemli konular vardır. Özellikle Batı’nın Rusya’ya uyguladığı petrokimya ürünlerinin Rusya’ya el altından ulaştırılmasının önüne geçecek midir? Estonya’dan Romanya’ya kadar uzanan NATO’nun Güneydoğu kanadında düzenlenecek savunma manevralarına Türk askeri katılacak mıdır? Temmuz 2019’da Türkiye topraklarında konuşlandırılan ve NATO savunma sistemini kesin ihlal anlamına gelen S-400’ler ne olacaktır?
“Yeni Türk hükümeti’nin Rusya’nın ülke üstündeki ağırlığının gittikçe artmasına sebep olan petrol ve doğal gaz boru hattı Türk Akım ve yüzde yüz Rus malı olan Akkuyu nükleer santralı gibi projeler, Rusya’yla turizm anlaşmaları, Suriyeli mülteciler gibi konular Moskova tarafından Ankara’ya karşı koz olarak kullanılacaktır. Bütün bunlar Batılı güçlerin Suriye’nin doğusundaki IŞİD’le mücadelesini de güçlendirecektir. “
KIBRIS SORUNU
Pierini yazısının bu bölümünde Kıbrıs sorununun Ankara’nın zirvesine yeni seçilecek iktidarın elinde ateşten top olarak kalacağının altını şu cümlelerle çiziyor:
“En önemli sorunlardan birisi Kıbrıs olarak ortaya çıkıyor. Kıbrıs Türk toplumunun statüsünün Türkiye’de tartışılamaz olduğu açıktır. Adanın geleceği netleşmeden Kıbrıs Cumhuriyeti’nin (Rum Kesimi) Mayıs 2004’de AB’ye tam üye olması Türkiye’deki siyasi çevrelerde hiç bir zaman kabul görmemiş, Aralık 2004’de AB’nin Ankara’yla tam üyelik müzakerelerini açması kararı da bu hoşnutsuzluğu giderememiştir. Yeni Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıs konusunda esneklik göstermesi umut edilmemelidir. “
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği için 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerin sonuçları hakkında spekülasyon yapmak istemediğini belirten Pierini, sadece sandığa gitme ve oy sayım işlemlerinin kurallara uygun yapılmasının beklendiğinin altını çiziyor.
Yazı şu cümlelerle son buluyor:
“Bütün bunlara karşılık, Avrupalı yetkililer Türkiye’de uyum içinde birlikte çalışacakları beklenen yeni bir Cumhurbaşkanı ve AKP’nin hala çoğunlukta olduğu bir parlamentoya hazırlıklı olmalıdır. Ama hazırlıklı olmak, alışılmış kutlama mesajları iletmek yeterli değil. Türkiye ve AB arasında yeniden diyalog kapılarını açmak ve Ankara’ya yeni temellere dayalı sağlam bir destek vermek elzemdir.
“Tartışma konuları çok ve çeşitli. Ama bütün bunlar Avrupa kıtasının geleceği üstünde ciddi bir ağırlığı olan ortak bir ülkeyle ilişkileri yenilemek için muazzam bir fırsattır. “
Bizde bir deyim vardır. Gerçekler insanın kafasına nihayet dank edince,”Yahu bunun başına taş mı düştü?” deriz. Galiba Avrupalı dostlarımızın başına taş değil, kaya düşmüş. Anlaşılan, AB’nin doğu sınırını oluşturan Türkiye’de siyasi İslam’ın ve bunun Rusya’yla içli dışlı ilişkisinin kendi “kutsal” kıtalarına ne büyük bir tehdit oluşturduğunu sonunda anlamışlar. Eh, kolay gelsin. Büyükelçi Marc Pierini’nin “Türkiye’yle ilişkileri yenilemek” dileğini AB yetkililerinin ne kadar hayata geçireceklerini, Ankara’nın AB’yle diyalogunun başlatılması iradesinde ne kadar samimi olduklarını yakın gelecekte göreceğiz.
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.