İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Ayfer Yılmaz ile ekonomiyi de konuştuk. Gelinen noktada bozulan ekonomik göstergeleri hatırlatıp, altına girdikleri büyük yükle bu kötüye gidişi nasıl ve ne kadar zamanda rayına oturtabileceklerini detaylarıyla anlattı. Fakat benim yanıtını en merak ettiğim konu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ben ekonomistim diyerek, Kur’andaki Nas’ı örnek alışı” idi. Mülkiye mezunu Ayfer Yılmaz’a, ekonomi bürokrasisinde ve siyasette karar noktalarında bulunarak inşa ettiği kariyerini anımsatıp, “Nas’a dayalı bir yönetim nasıl olur” diye sordum.
Ayfer Yılmaz, “Madem petrol bulundu, AKP iktidarı seçim öncesinde OPEC’e de başvuracak mı?” Diye sorduğu söyleşimizde şu görüşleri dile getirdi:
—Keşke değil, iyi ki diyeceğiz—-
SORU: Doğrusu sizi çok cesur buluyorum… 13 milyon göçmen, şişmiş devlet kadroları, rekor enflasyon, 120 milyar dolarlık afet faturası, eksi 45 milyar dolarlık merkez bankası rezervi, 450 milyar dolarlık dış borç stoku, yüzde 25’lik işsizlik oranı, yüzde 6’lık cari açık, korkunç bir kur korumalı mevduat yükü ve bilinmeyenler… Bu tabloda göreve talip oluşunuzu kastediyorum? 15 Mayıs’a iyimser uyanmak mümkün mü?
YILMAZ: 15 mayıs sabahına -keşke- ile değil -iyi ki- diyerek uyanacağız. Biraz önce saydığınız rakamlar bir kenara, milleti karanlığa boğan, hukuku adaleti yok eden, güveni ortadan kaldırmış, halkını -şükredin- diyerek yoksullaştırıp kuru ekmeğe muhtaç etmiş bir iktidar var. Buna karşılık, eğitimi elinden alınan, umutları yok edilen gençler var, -giderlerse gitsinler- diyen, ülkeyi bir göçmen-sığınmacı kalabalığına çeviren, insanını ikinci sınıf vatandaş durumuna düşüren, kendi anayasasına, kuvvetler ayrılığına uymayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Milyonları fakirleştirmiş, ondan aldığı vergileri bir avuç insana aktaran bir iktidar bu. Sonu gelmiş bir iktidar. Biz, tekrar hukukun üstünlüğünü, güven ortamını sağlayarak, insanı muhtaç durumdan çıkarıp, onuru ile ayakta tutan bir düzen yaratacağız. Mustafa Kemal’in çizdiği vizyonla, bölgesinde önder ve kendi içinde tekrar ayağa kalkmış, yarattığı refahı 85 milyona fırsat eşitliği ile dağıtan bir yönetime kapılarımızı açacağız.
—1 yılda durum sabitlenir—-
SORU: İyimser sözleriniz ferahlatıyor ancak bütün bunlar nasıl ve hangi sürede gerçekleşecek?
YILMAZ: Bütün göstergelerde kötüye gidiş rekorları kırdık. Oysa verilen sözler neydi? Bugün 500 milyar dolar ihracat yapan, enflasyonu yüzde 5’lerde bir ülke olmayacak mıydık? Ne oldu peki? Tamamen serbest piyasa ekonomisinin dışına çekilmiş, tek adam rejimi ve onun ekonomi bilgisine sıkışıp kalmış, naslarla ekonomisini içinden çıkılmaz hale getirmiş bir süreçten bahsediyoruz. Dış ve iç borçlanmalarla kamunun yükleri artmış, döviz baskısı altında iş yapma hürriyetinin bile olmadığı bir ülke var şimdi. -İş kurduğumda yarın kim çökecek? Kimle paylaşmak zorunda kalacağım?- kaygısındaki iş insanlarından söz ediyorum. Bu ülkede tedarik zincirini bozduk, tarımı yok ettik, insanımızı aç bıraktık… Tam 52 aydır enflasyon sürekli artıyor, gelir asla yetişmiyor. Dış borçlar, iç borçlar almış başını gitmiş, hedefini tutturamayan hedefler var sadece ortada. Tabii bir de bilinmeyenler var, örneğin Varlık Fonunda neler oldu? Henüz bilmediğimiz neler karşımıza çıkacak? Oradaki şirketlerimizin üzerinden ne vaatlerle borçlanmalar yapıldı? Bunlar bir bir ortaya çıkarılacak.
SORU: Peki bilanço ortaya çıktıktan sonra yapılacaklar?
YILMAZ: Öncelik güven ortamının sağlanması. Hukukun olmadığı yerde ekonomiyi düzeltemezsiniz. Şeffaf, hesap verebilir bir ortam yaratmalıyız. Dolayısıyla ilk iş, hukukun üstünlüğünü tekrar tesis etmek.Kuvvetler ayrılığını, denge ve denetleme sistemini kurmak… Hem iç piyasada yatırım yapacaklar, hem dışarıdan Türkiye’ye bakanlar için güven ortamını yaratmak gerekiyor, bütün bunları liyakatli kadrolar iş başına gelerek gerçekleştirecek… Öncelik, acil tedbirlerde, sonrasında restorasyon ve çıkış dönemi yaşanacak. İlk 1 yılda durum sabitlenir, 2. Yılda çıkışa geliriz. Tüm bunlar için liyakatli kadrolarımız hazır, mutabakat metnimiz ortada, çok öncesinden milletimizle paylaştık, biz hazırız, 15 mayısta millet iradesini her türlü kararda egemen kılacağız…
—gidenler dönecek mi?—-
SORU: Ekonomide yapacaklarınızı anlatırken, gençler için, işbaşında eğitim, ara eleman temininden söz ediyorsunuz. Ülkeyi terk eden liyakatli kadrolar, doktorlar sizce geri dönecek mi?
YILMAZ: AKP ne yaptı? Kariyer mesleklerini ve meslek okullarının itibarını yok etti. Türkiye’deki iklim ve yatırım ortamının değişimiyle, yurtdışından gençlerimizin dönmesi kadar, yurtdışında kariyer yapmış diğer uzmanların Türkiye’de green field’ler yoluyla istihdamı da sağlanacak. Kalkınma, verimlilik ve katma değer yaratmış olacağız. Yatırımlar tekrar bizim topraklarımıza dönecek, dünyanın tedarik zincirinde eski yerimizi alacağız.
—sığınmacıların durumu—-
SORU: 10 yıl gibi bir sürede, altyapı hazırlamadan 13 milyon sığınmacıya kapı açtık. Bu durum ne olacak?
YILMAZ: Sığınmacılar, insanlık dramı yaşanırken gelmişti, ama AKP iktidarının yaptığı yönetim yanlışları ile şimdi tüm şehirlerimizde kaybolmuş milyonlarca sığınmacıyla karşı karşıyayız. Bu insanların onurlu bir şekilde kendi vatanlarında yaşamaya hakkı var, geçici kabulle bize gelmiş olanların diplomatik ilişkilerimizi yeniden tesis ederek kendi ülkelerinde birinci sınıf yaşam sürdürecek hale getirilmesi için programımız hazır. Yurtta Sulh, Cihanda Sulh prensibinin tekrar egemen kılınmasıyla, liyakatli kadrolar, şeffaf ilişkilerle bunu sağlayacağız.
—-Nas’la yönetilen ekonomi—
SORU: Bunca kariyer yaptınız, ekonomide yıllarca söz sahibi oldunuz, Cumhurbaşkanı sabitlenen faizi, Kur’andaki nas ile (*) izah ettiğinde ne hissettiniz?
YILMAZ: Gündem değiştirmek için ellerinde malzeme kalmadığını, ekonomide artık hiç bir şey yapamayacaklarını düşündüm. -Eyvah- dedim, -sermaye kontrolleri geliyor, serbest piyasayı iyice bırakıyorlar, baskıcı bir sisteme geçiyorlar- diye düşündüm. Şu anda Merkez Bankası kuru ile bugün ilan edilen TÜFE arasında 35 puan fark var. Nas dedikleri nedir? 8 midir? 35 midir? Kaçtır? Devlet tahviline yüzde 10 verirken, dolara niye 10.5 faiz veriyoruz? Artık AKP’nin 85 milyona söyleyecek sözü kalmamıştır.
—OPEC’e giriyor muyuz?—
SORU: Sözü kalmadı diyorsunuz ama her gün şapkadan bir tavşan çıkıyor? Karadeniz gazı, Gabar petrolü? Sevinmeyelim mi?
YILMAZ: Sevinelim de oralardaki maliyetleri tartışmak istemiyorum, herhalde gazı eve verecekleri durum da yok, çünkü gazda azot fazlalığı var, orada bir şirkete gübre fabrikası kurma izni verildi tabii ki verebilirsiniz, ama TPAO neden gübre fabrikasına ortak olsun? Niye bunun için ana sözleşmesini değiştirsin? Gabar petrolüne gelince, bakalım söyledikleri gibi olacak mı? Eğer öyleyse, OPEC ülkeleri arasına girmemiz gerekir. Acaba iktidar seçim öncesi o başvuruyu da yapacak mı?
(*)
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ayfer Yılmaz, “Madem petrol bulundu, AKP iktidarı seçim öncesinde OPEC’e de başvuracak mı?” Diye sorduğu söyleşimizde şu görüşleri dile getirdi:
—Keşke değil, iyi ki diyeceğiz—-
SORU: Doğrusu sizi çok cesur buluyorum… 13 milyon göçmen, şişmiş devlet kadroları, rekor enflasyon, 120 milyar dolarlık afet faturası, eksi 45 milyar dolarlık merkez bankası rezervi, 450 milyar dolarlık dış borç stoku, yüzde 25’lik işsizlik oranı, yüzde 6’lık cari açık, korkunç bir kur korumalı mevduat yükü ve bilinmeyenler… Bu tabloda göreve talip oluşunuzu kastediyorum? 15 Mayıs’a iyimser uyanmak mümkün mü?
YILMAZ: 15 mayıs sabahına -keşke- ile değil -iyi ki- diyerek uyanacağız. Biraz önce saydığınız rakamlar bir kenara, milleti karanlığa boğan, hukuku adaleti yok eden, güveni ortadan kaldırmış, halkını -şükredin- diyerek yoksullaştırıp kuru ekmeğe muhtaç etmiş bir iktidar var. Buna karşılık, eğitimi elinden alınan, umutları yok edilen gençler var, -giderlerse gitsinler- diyen, ülkeyi bir göçmen-sığınmacı kalabalığına çeviren, insanını ikinci sınıf vatandaş durumuna düşüren, kendi anayasasına, kuvvetler ayrılığına uymayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Milyonları fakirleştirmiş, ondan aldığı vergileri bir avuç insana aktaran bir iktidar bu. Sonu gelmiş bir iktidar. Biz, tekrar hukukun üstünlüğünü, güven ortamını sağlayarak, insanı muhtaç durumdan çıkarıp, onuru ile ayakta tutan bir düzen yaratacağız. Mustafa Kemal’in çizdiği vizyonla, bölgesinde önder ve kendi içinde tekrar ayağa kalkmış, yarattığı refahı 85 milyona fırsat eşitliği ile dağıtan bir yönetime kapılarımızı açacağız.
—1 yılda durum sabitlenir—-
SORU: İyimser sözleriniz ferahlatıyor ancak bütün bunlar nasıl ve hangi sürede gerçekleşecek?
YILMAZ: Bütün göstergelerde kötüye gidiş rekorları kırdık. Oysa verilen sözler neydi? Bugün 500 milyar dolar ihracat yapan, enflasyonu yüzde 5’lerde bir ülke olmayacak mıydık? Ne oldu peki? Tamamen serbest piyasa ekonomisinin dışına çekilmiş, tek adam rejimi ve onun ekonomi bilgisine sıkışıp kalmış, naslarla ekonomisini içinden çıkılmaz hale getirmiş bir süreçten bahsediyoruz. Dış ve iç borçlanmalarla kamunun yükleri artmış, döviz baskısı altında iş yapma hürriyetinin bile olmadığı bir ülke var şimdi. -İş kurduğumda yarın kim çökecek? Kimle paylaşmak zorunda kalacağım?- kaygısındaki iş insanlarından söz ediyorum. Bu ülkede tedarik zincirini bozduk, tarımı yok ettik, insanımızı aç bıraktık… Tam 52 aydır enflasyon sürekli artıyor, gelir asla yetişmiyor. Dış borçlar, iç borçlar almış başını gitmiş, hedefini tutturamayan hedefler var sadece ortada. Tabii bir de bilinmeyenler var, örneğin Varlık Fonunda neler oldu? Henüz bilmediğimiz neler karşımıza çıkacak? Oradaki şirketlerimizin üzerinden ne vaatlerle borçlanmalar yapıldı? Bunlar bir bir ortaya çıkarılacak.
SORU: Peki bilanço ortaya çıktıktan sonra yapılacaklar?
YILMAZ: Öncelik güven ortamının sağlanması. Hukukun olmadığı yerde ekonomiyi düzeltemezsiniz. Şeffaf, hesap verebilir bir ortam yaratmalıyız. Dolayısıyla ilk iş, hukukun üstünlüğünü tekrar tesis etmek.Kuvvetler ayrılığını, denge ve denetleme sistemini kurmak… Hem iç piyasada yatırım yapacaklar, hem dışarıdan Türkiye’ye bakanlar için güven ortamını yaratmak gerekiyor, bütün bunları liyakatli kadrolar iş başına gelerek gerçekleştirecek… Öncelik, acil tedbirlerde, sonrasında restorasyon ve çıkış dönemi yaşanacak. İlk 1 yılda durum sabitlenir, 2. Yılda çıkışa geliriz. Tüm bunlar için liyakatli kadrolarımız hazır, mutabakat metnimiz ortada, çok öncesinden milletimizle paylaştık, biz hazırız, 15 mayısta millet iradesini her türlü kararda egemen kılacağız…
—gidenler dönecek mi?—-
SORU: Ekonomide yapacaklarınızı anlatırken, gençler için, işbaşında eğitim, ara eleman temininden söz ediyorsunuz. Ülkeyi terk eden liyakatli kadrolar, doktorlar sizce geri dönecek mi?
YILMAZ: AKP ne yaptı? Kariyer mesleklerini ve meslek okullarının itibarını yok etti. Türkiye’deki iklim ve yatırım ortamının değişimiyle, yurtdışından gençlerimizin dönmesi kadar, yurtdışında kariyer yapmış diğer uzmanların Türkiye’de green field’ler yoluyla istihdamı da sağlanacak. Kalkınma, verimlilik ve katma değer yaratmış olacağız. Yatırımlar tekrar bizim topraklarımıza dönecek, dünyanın tedarik zincirinde eski yerimizi alacağız.
—sığınmacıların durumu—-
SORU: 10 yıl gibi bir sürede, altyapı hazırlamadan 13 milyon sığınmacıya kapı açtık. Bu durum ne olacak?
YILMAZ: Sığınmacılar, insanlık dramı yaşanırken gelmişti, ama AKP iktidarının yaptığı yönetim yanlışları ile şimdi tüm şehirlerimizde kaybolmuş milyonlarca sığınmacıyla karşı karşıyayız. Bu insanların onurlu bir şekilde kendi vatanlarında yaşamaya hakkı var, geçici kabulle bize gelmiş olanların diplomatik ilişkilerimizi yeniden tesis ederek kendi ülkelerinde birinci sınıf yaşam sürdürecek hale getirilmesi için programımız hazır. Yurtta Sulh, Cihanda Sulh prensibinin tekrar egemen kılınmasıyla, liyakatli kadrolar, şeffaf ilişkilerle bunu sağlayacağız.
—-Nas’la yönetilen ekonomi—
SORU: Bunca kariyer yaptınız, ekonomide yıllarca söz sahibi oldunuz, Cumhurbaşkanı sabitlenen faizi, Kur’andaki nas ile (*) izah ettiğinde ne hissettiniz?
YILMAZ: Gündem değiştirmek için ellerinde malzeme kalmadığını, ekonomide artık hiç bir şey yapamayacaklarını düşündüm. -Eyvah- dedim, -sermaye kontrolleri geliyor, serbest piyasayı iyice bırakıyorlar, baskıcı bir sisteme geçiyorlar- diye düşündüm. Şu anda Merkez Bankası kuru ile bugün ilan edilen TÜFE arasında 35 puan fark var. Nas dedikleri nedir? 8 midir? 35 midir? Kaçtır? Devlet tahviline yüzde 10 verirken, dolara niye 10.5 faiz veriyoruz? Artık AKP’nin 85 milyona söyleyecek sözü kalmamıştır.
—OPEC’e giriyor muyuz?—
SORU: Sözü kalmadı diyorsunuz ama her gün şapkadan bir tavşan çıkıyor? Karadeniz gazı, Gabar petrolü? Sevinmeyelim mi?
YILMAZ: Sevinelim de oralardaki maliyetleri tartışmak istemiyorum, herhalde gazı eve verecekleri durum da yok, çünkü gazda azot fazlalığı var, orada bir şirkete gübre fabrikası kurma izni verildi tabii ki verebilirsiniz, ama TPAO neden gübre fabrikasına ortak olsun? Niye bunun için ana sözleşmesini değiştirsin? Gabar petrolüne gelince, bakalım söyledikleri gibi olacak mı? Eğer öyleyse, OPEC ülkeleri arasına girmemiz gerekir. Acaba iktidar seçim öncesi o başvuruyu da yapacak mı?
(*)
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.