Kıbrıslı Rum Lider Nikos Anastasiadis’in eski danışmanı Rum gazeteci Makarios Druşotis’in yazdığı Crans Montana kitabında çok ilginç bilgiler yer alıyor. Örneğin Türkiye’den kimlerin Doğu Akdeniz’de enerji, hidrokarbon arama çalışmaları için Kıbrıs Rum kesiminde kapı kapı dolaştığı, bu işlere kim ya da kimlerin aracılık ettiği. Okuyunca doğrusu şaşırmadım değil. Buyurun birlikte okuyalım:
“Sovyetler Birliği ve devamında Rusya Federasyonu kendi arasında birbirine bağlı üç nedenden ötürü her zaman (Kıbrıs’ta) mevcut durumun korunmasını gözetmiştir. İlk olarak çözülmemiş Kıbrıs sorunu NATO’ya üye ülkelerin ilişkilerini sürekli zehirlerken, sorunun çözümü Batı ittifakında birlik ve bütünlüğü geri getirecekti.
“İkincisi, Rusya’nın ezelden beridir Türkiye’yi Batı’ya karşı kazanma yönünde stratejik hedefi vardır. Kıbrıs sorununun çözüöü Türkiye’yi Avrupa’ya çekerken çözümsüzlükten doğacak karmaşıklıklar onu Avrasya’ya itecekti. Ve üçüncüsü, Kıbrıs sorununun çözümüyle Doğu Akdeniz’den Türkiye’ye yeni enerji koridoru oluşturulabilecekti. Oysa Türkiye enerji alanında Rusya’ya bağımlı kalmalıydı.”
Bundan sonraki bölümde araya Türkiye’den aracıların girişi anlatılıyor:
“2010 yılında Kıbrıs sorununun tartışıldığı forumda yer almış, İstanbul Kültür Üniversitesi’nde Profesör Mensur Akgün’le tanışmıştım. Mensur Akgün akademisyenliğinin yanı sıra Sylvia Tiryaki’yle (Mensur Akgün ve Sylvia Tiryaki 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Heybeliada’da düzenlenen o ünlü toplantının katılımcılarındandı. LET) Global Political Trends Center (GpoT) adlı araştırma şirketinin kurucusudur. Akgün, Türkiye’nin Yunanistan ve Kıbrıs arasındaki anlaşmazlıklarının barış yoluyla çözülmesi ekolündendi; Avrupa perspektifini destekliyordu. Mensur Akgün’ün Erdoğan önderliğindeki AKP’yle temasları vardı. Akgün’le yaptığımız sohbetlerde anlaşmazlıkların idrak edilmesinde ve karşılıklı anlayış perspektifi oluşturmaktaki en büyük engellerden birinin Kıbrıs’la Kıbrıs’la (Rum kesimi) Türkiye arasındaki iletişim eksikliği olduğunu tespit etmiştik. “
Kitapta 2010 yılında Akgün’ün düzenlediği Kıbrıs’la ilgili bir konferansa dönemin AB Bakanı Egemen Bağış ve Başbakan Erdoğan’ın nasıl ilgi gösterdikleri şöyle anlatılıyor:
“Akgün bize Bağış ve Erdoğan’la görüşmeler ayarlamıştı. O görüşmede Erdoğan’ın Kıbrıs sorununa ciddi ilgi duyduğunu anlamıştık.
“2012 ortalarında Anasatasiadis’in seçilmesi neredeyse kesinleşmişken Mensur Akgün Anastasiadis’in Türk Hükümeti’yle doğrudan teması konusunda nabız yokluyordu. Amaç, Anastasiadis’in seçilmesinin ardından Kıbrıs sorununun çözüm zemininin hazırlanmasıydı. Anastasiadis’in Türkiye’de önemli saygınlığı bulunuyordu. Çünkü Annan Planı’nı desteklemişti. Ayrıca, AKP’nin iktidara gelişinden sonra Türkiye’ye giden (2005’te ziyaret etmişti) tek Kıbrıslı (Rum) politikacıydı.”
Bir başka bölümde Anastasiadis’in Mart 2013’te Kıbrıs Rum liderliğine seçilmesinden sonraki gelişmeler şöyle anlatılıyor:
“Ben (Makarios Druşotis) Anastasiadis’in özel danışmanlığına getirilmiştim. 2013 Nisan ayında Mensur Akgün Kıbrıs’ı ziyaret etmişti. Araştırmacı yazar Hrisostomos Perikleus aracılığıyla Türk Hükümeti’nin Anastasiadis’le doğrudan temasta bulunma fikrinin ileriye götürülmesi konusunda istekli olduğu mesajını gönderdi. Yapılan öneri, her iki tarafın da birer temsilci belirlemesi ve gizli temasların sürdürülmesiydi. Bunlar, araştırma görüşmeleri niteliğinde olacaktı. Temasların başarıya ulaşması durumunda Anastasiadis’le Erdoğan arasında görüşme gerçekleşecekti.
“Bir ay sonra Anastasiadis Türkiye’yle doğrudan temas fikrini geliştirmemiz için Akgün’le bağlantıya geçmemi söyledi. Aradığımda işgal bölgelerinde (KKTC) çıktı. Türkiye’ye gitmek üzere toparlanıyordu. Cumhurbaşkanı’ndan (Anastasiadis) önemli bir mesajı kendisine iletme talimatı aldığımdan uçuşunu ertelemesini rica ettim. “
Mensur Akgün’le ertesi gün buluştuklarını yazan Druşotis’in kaleminden gerisini okuyalım:
“Akgün, Türkiye’de bugünlerde konuyla ilgili görüşmeler yaptığı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Anastasiadis’le doğrudan temas fikrinin sıkı destekçisi olduğu ve bu konuda Erdoğan’ı ikna ettiği bilgisini verdi. Temaslar, Türk Dışişleri Bakanlığı’nın en önemli yetkililerinden biri olan Feridun Sinirlioğlu üzerinden gerçekleşecekti. Sinirlioğlu Akgün’den Larnaka Havaalanı’ndan Kıbrıs’a gelerek Anastasiadis’e Erdoğan’ın önemli mesajını iletmesiyle ilgili Lefkoşa’da nabız yoklamasını talep etmişti.
“Görüşmeyi not edip Anastasiadia’e verdim. Notu okuyunca heyecanlandı ve bana Akgün’le temas kanallarını açık tutmamı söyledi.”
Dikkatinizi çekerim. Kitabın bu bölümünde Kıbrıslı Türk yetkililerin bu temaslara dahil edilmesi hiç ele alınmıyor. Tabir caizse Kıbrıs Türk tarafı temaslardan uzak tutuluyor. Okumaya devam edelim:
“3 Ağustos günü Trodos’daki yazlık Cumhurbaşkanlığı konutunda Perikleus ve Mensur Akgün’e eşlik etmiştim. Akgün temasların Erdoğan’ın bilgisi dahilinde, Gül’ün inisyatifinde olduğunu, Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından desteklendiğini söyledi. Türk tarafının ricası Madrid veya Lizbon’da bir Kıbrıs forumu düzenlenmesi ve forumda Yunanistan’ın da temsil edilmesiydi. Hazırladığım notta yazılanlara göre Akgün, düzenlemedeki mantığı ‘sızdırma olması durumunda Kıbrıslı Türkler’in by-pass edildiklerine dair tepki gelmemesi için Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’ndan birilerinin de katıldığı bir forum olduğu bahanesinin ortaya konulması’ şeklinde ifade etmişti.”
Kitapta, anlatılan aracılar vasıtasıyla Türkiye’yle “gölge diplomasisi” (shadow diplomacy) sürerken Kıbrıs kıta sahanlığında hidrokarbon enerji çalışmalarıyla ilgili Kıbrıs Rum tarafının Türkiye’de temaslar yaptığı anlatılıyor. Makarios Druşotis bu amaçla Türkiye’ye gittiğini, dönüşünden bir süre sonra Türkiye’den Çalık Holding’in iki yetkilisinin Kıbrıs Rum Kesimi’ne gitmek için baş vurdukları şöyle anlatılıyor:
“Bu kişiler Çalık Enerji Boru Hatları ve Rafineri Direktörü Rıdvan Aktürk ve Kurumsal İletişim Müdürü Mehmet Gel’di. Anastasiadis görüşmeyi kabul ederek barikatlardan rahatça geçebilmeleri talimatını verdi. Çalık Enerji’nin iki yetkilisi şu bilgiyi verdiler: Ankara’da mesele Feridun Sinirlioğlu’yla görüşüldü. Türk hükümeti onları ileri adım atmaları için cesaretlendirdi. Erdoğan ve Davutoğlu (o zaman Dışişleri Bakanı) durumdan haberdardır. “
Bu temasın ardından Rum lider Anastasiadis’in Çalık Holding Yönetim kurulu Başkanı Ahmet Çalık’la Brüksel’de bir araya geldiğinin anlatıldığı kitapta özellikle enerji işbirliğinin jeopolitik çıkarlarına aykırı olması nedeniyle Rusya tarafından dinamitlenmesi yüzünden temasların çıkmaza girdiği vurgulanıyor.
Bir önceki yazımda da yazdım. Rusya Lideri Putin’in akıl hocası Avrasyacı Aleksander Dugin’in peşine takılarak ülkelerini maceralara sürükleyip batağa saplayanlar oturup iki kere düşünsünler.
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
“Sovyetler Birliği ve devamında Rusya Federasyonu kendi arasında birbirine bağlı üç nedenden ötürü her zaman (Kıbrıs’ta) mevcut durumun korunmasını gözetmiştir. İlk olarak çözülmemiş Kıbrıs sorunu NATO’ya üye ülkelerin ilişkilerini sürekli zehirlerken, sorunun çözümü Batı ittifakında birlik ve bütünlüğü geri getirecekti.
“İkincisi, Rusya’nın ezelden beridir Türkiye’yi Batı’ya karşı kazanma yönünde stratejik hedefi vardır. Kıbrıs sorununun çözüöü Türkiye’yi Avrupa’ya çekerken çözümsüzlükten doğacak karmaşıklıklar onu Avrasya’ya itecekti. Ve üçüncüsü, Kıbrıs sorununun çözümüyle Doğu Akdeniz’den Türkiye’ye yeni enerji koridoru oluşturulabilecekti. Oysa Türkiye enerji alanında Rusya’ya bağımlı kalmalıydı.”
Bundan sonraki bölümde araya Türkiye’den aracıların girişi anlatılıyor:
“2010 yılında Kıbrıs sorununun tartışıldığı forumda yer almış, İstanbul Kültür Üniversitesi’nde Profesör Mensur Akgün’le tanışmıştım. Mensur Akgün akademisyenliğinin yanı sıra Sylvia Tiryaki’yle (Mensur Akgün ve Sylvia Tiryaki 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Heybeliada’da düzenlenen o ünlü toplantının katılımcılarındandı. LET) Global Political Trends Center (GpoT) adlı araştırma şirketinin kurucusudur. Akgün, Türkiye’nin Yunanistan ve Kıbrıs arasındaki anlaşmazlıklarının barış yoluyla çözülmesi ekolündendi; Avrupa perspektifini destekliyordu. Mensur Akgün’ün Erdoğan önderliğindeki AKP’yle temasları vardı. Akgün’le yaptığımız sohbetlerde anlaşmazlıkların idrak edilmesinde ve karşılıklı anlayış perspektifi oluşturmaktaki en büyük engellerden birinin Kıbrıs’la Kıbrıs’la (Rum kesimi) Türkiye arasındaki iletişim eksikliği olduğunu tespit etmiştik. “
Kitapta 2010 yılında Akgün’ün düzenlediği Kıbrıs’la ilgili bir konferansa dönemin AB Bakanı Egemen Bağış ve Başbakan Erdoğan’ın nasıl ilgi gösterdikleri şöyle anlatılıyor:
“Akgün bize Bağış ve Erdoğan’la görüşmeler ayarlamıştı. O görüşmede Erdoğan’ın Kıbrıs sorununa ciddi ilgi duyduğunu anlamıştık.
“2012 ortalarında Anasatasiadis’in seçilmesi neredeyse kesinleşmişken Mensur Akgün Anastasiadis’in Türk Hükümeti’yle doğrudan teması konusunda nabız yokluyordu. Amaç, Anastasiadis’in seçilmesinin ardından Kıbrıs sorununun çözüm zemininin hazırlanmasıydı. Anastasiadis’in Türkiye’de önemli saygınlığı bulunuyordu. Çünkü Annan Planı’nı desteklemişti. Ayrıca, AKP’nin iktidara gelişinden sonra Türkiye’ye giden (2005’te ziyaret etmişti) tek Kıbrıslı (Rum) politikacıydı.”
Bir başka bölümde Anastasiadis’in Mart 2013’te Kıbrıs Rum liderliğine seçilmesinden sonraki gelişmeler şöyle anlatılıyor:
“Ben (Makarios Druşotis) Anastasiadis’in özel danışmanlığına getirilmiştim. 2013 Nisan ayında Mensur Akgün Kıbrıs’ı ziyaret etmişti. Araştırmacı yazar Hrisostomos Perikleus aracılığıyla Türk Hükümeti’nin Anastasiadis’le doğrudan temasta bulunma fikrinin ileriye götürülmesi konusunda istekli olduğu mesajını gönderdi. Yapılan öneri, her iki tarafın da birer temsilci belirlemesi ve gizli temasların sürdürülmesiydi. Bunlar, araştırma görüşmeleri niteliğinde olacaktı. Temasların başarıya ulaşması durumunda Anastasiadis’le Erdoğan arasında görüşme gerçekleşecekti.
“Bir ay sonra Anastasiadis Türkiye’yle doğrudan temas fikrini geliştirmemiz için Akgün’le bağlantıya geçmemi söyledi. Aradığımda işgal bölgelerinde (KKTC) çıktı. Türkiye’ye gitmek üzere toparlanıyordu. Cumhurbaşkanı’ndan (Anastasiadis) önemli bir mesajı kendisine iletme talimatı aldığımdan uçuşunu ertelemesini rica ettim. “
Mensur Akgün’le ertesi gün buluştuklarını yazan Druşotis’in kaleminden gerisini okuyalım:
“Akgün, Türkiye’de bugünlerde konuyla ilgili görüşmeler yaptığı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Anastasiadis’le doğrudan temas fikrinin sıkı destekçisi olduğu ve bu konuda Erdoğan’ı ikna ettiği bilgisini verdi. Temaslar, Türk Dışişleri Bakanlığı’nın en önemli yetkililerinden biri olan Feridun Sinirlioğlu üzerinden gerçekleşecekti. Sinirlioğlu Akgün’den Larnaka Havaalanı’ndan Kıbrıs’a gelerek Anastasiadis’e Erdoğan’ın önemli mesajını iletmesiyle ilgili Lefkoşa’da nabız yoklamasını talep etmişti.
“Görüşmeyi not edip Anastasiadia’e verdim. Notu okuyunca heyecanlandı ve bana Akgün’le temas kanallarını açık tutmamı söyledi.”
Dikkatinizi çekerim. Kitabın bu bölümünde Kıbrıslı Türk yetkililerin bu temaslara dahil edilmesi hiç ele alınmıyor. Tabir caizse Kıbrıs Türk tarafı temaslardan uzak tutuluyor. Okumaya devam edelim:
“3 Ağustos günü Trodos’daki yazlık Cumhurbaşkanlığı konutunda Perikleus ve Mensur Akgün’e eşlik etmiştim. Akgün temasların Erdoğan’ın bilgisi dahilinde, Gül’ün inisyatifinde olduğunu, Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından desteklendiğini söyledi. Türk tarafının ricası Madrid veya Lizbon’da bir Kıbrıs forumu düzenlenmesi ve forumda Yunanistan’ın da temsil edilmesiydi. Hazırladığım notta yazılanlara göre Akgün, düzenlemedeki mantığı ‘sızdırma olması durumunda Kıbrıslı Türkler’in by-pass edildiklerine dair tepki gelmemesi için Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’ndan birilerinin de katıldığı bir forum olduğu bahanesinin ortaya konulması’ şeklinde ifade etmişti.”
Kitapta, anlatılan aracılar vasıtasıyla Türkiye’yle “gölge diplomasisi” (shadow diplomacy) sürerken Kıbrıs kıta sahanlığında hidrokarbon enerji çalışmalarıyla ilgili Kıbrıs Rum tarafının Türkiye’de temaslar yaptığı anlatılıyor. Makarios Druşotis bu amaçla Türkiye’ye gittiğini, dönüşünden bir süre sonra Türkiye’den Çalık Holding’in iki yetkilisinin Kıbrıs Rum Kesimi’ne gitmek için baş vurdukları şöyle anlatılıyor:
“Bu kişiler Çalık Enerji Boru Hatları ve Rafineri Direktörü Rıdvan Aktürk ve Kurumsal İletişim Müdürü Mehmet Gel’di. Anastasiadis görüşmeyi kabul ederek barikatlardan rahatça geçebilmeleri talimatını verdi. Çalık Enerji’nin iki yetkilisi şu bilgiyi verdiler: Ankara’da mesele Feridun Sinirlioğlu’yla görüşüldü. Türk hükümeti onları ileri adım atmaları için cesaretlendirdi. Erdoğan ve Davutoğlu (o zaman Dışişleri Bakanı) durumdan haberdardır. “
Bu temasın ardından Rum lider Anastasiadis’in Çalık Holding Yönetim kurulu Başkanı Ahmet Çalık’la Brüksel’de bir araya geldiğinin anlatıldığı kitapta özellikle enerji işbirliğinin jeopolitik çıkarlarına aykırı olması nedeniyle Rusya tarafından dinamitlenmesi yüzünden temasların çıkmaza girdiği vurgulanıyor.
Bir önceki yazımda da yazdım. Rusya Lideri Putin’in akıl hocası Avrasyacı Aleksander Dugin’in peşine takılarak ülkelerini maceralara sürükleyip batağa saplayanlar oturup iki kere düşünsünler.
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.