Amr bin As

AcizkuL

Forum Üyesi
Katılım
23 Eyl 2022
Mesajlar
1,346
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Adıyaman
Cinsiyet
Erkek
Amr bin As'ın hangi tarihte doğduğu tartışmalıdır. 572, 573 ve 577 yılları genel kabul görmüştür. Amr bin As Sehmoğulları kabilesine mensup As bin Vail'in oğludur. Sehmoğulları ile peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in (S.A.V.) mensubu olduğu Haşimoğulları arasında çok önceki yıllara dayanan bir rekabet ve anlaşmazlık vardı. Bu durumun üzerine As bin Vail'in Yemenli bir tüccara borcunu ödememesi nedeniyle kurulan Hilfü'l-fudül teşkilatı ile iki kabile arasındaki anlaşmazlık daha da arttı. Zira Hilfü'l-fudül teşkilatı Mekke'ye dışarıdan gelen tüccarların güvenle ticaret yapmaları amacı ile kurulmuş ve aralarında peygamberimiz de dahil Haşimoğulları, Muttalipoğulları, Esedoğulları, Zühreoğulları ve Teymoğulalrı tarafından kurulmuştu. Sehmoğulları, Adiyoğulları ve yanlarında bulunanlar ise Hilfü'l-fudül teşkilatına karşıydı. Bu olaydan da anlaşılacağı gibi Amr bin As'ın babası olan As bin Vail Mekke'de itibar sahibi, zengin bir tüccar ve oldukça paragöz birisiydi. Ayrıca Taif şehrinde üzüm bağları vardı. As bin Vail tüccarlık ve çiftçilik yanında kumaş dokuma, kasaplık yapıyor ve hayvanlar için tedavi amaçlı ilaç hazırlayıp satıyordu. Hz. Muhammed'in (S.A.V.) islamiyete davetini reddetmiş ve hicretten yaklaşık bir ay sonra ölmüştür. Amr bin As babasına çok bağlı ve onunla gurur duyan bir insandı. Annesi Selma bint Hermele Beni Anze kabilesine mensuptur. Beni Anze kabilesi Beni Celan kabilesi ile olan savaşı kaybedince Selma bint Hermele cariye yapılmış ve Ukaz panayırında Fakih bin Muğire'ye satılmıştır. Ardından Abdullah bin Cüd'an'a sonra da As bin Vail'e satılmıştır. Annesinin bu durumu düşmanları tarafından Amr bin As'a hakaret ve aşağılama amaçlı sürekli hatırlatılmıştır.Kardeşi Hişam hicretten önce islamiyeti seçmiş ve babası As bin Vail tarafından çeşitli baskı ve dayatmalara maruz kalmıştır. Önce babası, o ölünce de akrabaları tarafından uzun bir süre hapis hayatı yaşayan Hişam Hendek savaşından sonra hapisten kurtuldu ve Medine'ye gitti. Ecnadeyn savaşında şehit oldu. Amr bin As'ın Hişam dışında da kardeşleri vardı fakat kendileri hakkında kaynaklarda sağlıklı bilgiler yoktur. Amr bin As'ın dört eşi ve iki çocuğu oldu. Eşleri Rayta bint Münebbih, Havle bint Hamza, Ümmü Gülsüm bint Ukbe ve Atike bint Zeyd idi. Çocuklarının ismi Muhammed ve Abdullah'tı. Abdullah kendisinden önce müslüman olmuştu. Zehebi Abdullah bin Amr'ın yediyüz hadis rivayet ettiğini yazar. Bazı kaynaklar Amr bin As ile oğlu Abdullah arasında sadece 12 yaş olduğunu yazar. Bu doğru olmamakla birlikte Amr bin As'ın ilk eşi olan Rayta bint Münebbih ile erken yaşta evlenip çocuk sahibi olduğu bir gerçektir. Bu evliliğinin sonucu olarak Amr bin As erken yaşta ailesinin geçimi için birçok meslek yapmıştır.

Amr bin As'ın kabilesi olan Sehmoğulları ile peygamberimizin mensubu olduğu Haşimoğulları arasında geçmişten gelen rekabet, Hilfü'l-fudül teşkilatının As bin Vail alehine oluşması ve ilave olarak Sehmoğulları kabilesinin Kabe içindeki putlara sunulan mal ve paraları toplama görevinde olması gibi nedenlerle Sehmoğulları kabilesi İslamiyete karşı tavır aldılar. Aralarında Amr bin As'ın kardeşi Hişam bin As gibi islamiyete giren mensupları olsa da kabile liderleri olarak İslamiyetin yayılmasına karşı mücadele ettiler. Müslümanların Mekke'de yaşadıkları baskının artması sonucu Habeşistan'a (şimdiki Etiyopya civarı) hicret etmeleri Mekkeli müşrikleri harekete geçirdi ve Amr bin As bu bölgede ticari faaliyette bulunduğu ve kralı ile ileri gelenleri arasında nüfuz sahibi olduğu için Abdullah bin Rabia ile birlikte iki kez kralın huzuruna çıkmış ve Mekkeli müslümanları kendilerine teslim etmesini istemiştir. Fakat Habeşistan kralı bu isteğini geri çevirdi ve müslümanlara destek oldu. Bazı tarihçiler buraya yaptığı ikinci ziyaretten sonra müslüman olduğunu yazsa da genel kanı Hendek savaşından sonra Mekke fethinden önce müslüman olduğu yönündedir. Akabe biatlarının ardından İslamiyet'in Medine'de de yayıldığını öğrenen müşriklerin ileri gelenlerinden oluşan bir heyet ile Medine'ye gidip Hz. Muhammed'e (S.A.V.) verdikleri desteği geri çekmeleri için Evs ve Hazrec kabileleri ile görüştüler. Mekke'deki müşrik kabilelerin ileri gelenlerinden oluşan bu heyette Amr bin As'ın da Sehmoğullarını temsilen bulunması bize bu dönemde O'nun kabilesinin önderi olarak görüldüğünü gösterir. Fakat Evs ve Hazrec kabileleri Mekkeli müşriklerin teklifini reddetmişlerdir.

Bedir Savaşı

Amr bin As Bedir savaşına sebep olan Şam kervanını Ebu Süfyan ile birlikte idare ediyordu. Kervanın başında oldukları için Bedir savaşına katılamadı. Savaşta Sehmoğullarından Münebbih ve Nübeyh bin Haccac öldürülünce ( hicrette peygamberimizin evini basıp O'nu öldürmek isteyenler ) Sehmoğullarının lideri resmen Amr bin As oldu ve Mekke'de oldukça önemli bir konuma geldi.

Uhud Savaşı

Bedir savaşında yaşanan yenilgi sonrası Mekkeli müşrikler Ebu Süfyan ve Amr bin As'ın başındaki kervan gelirleri ile büyük bir ordu kurdular. Amr bin As civar bölgelerden paralı askerler toplayarak güçlerini arttırdı. Bu savaşta müşrik orduları komutanları Halid bin Velid, İkrime bin Ebu Cehil, Safvan bin Ümeyye ve Amr bin As'tı. Ordunun başında ise Ebu Süfyan bulunuyordu. Savaşın sonucu iki taraf içinde kesin bir zafer olmadı ve Mekkeli müşrikler yeni bir saldırı hazırlığına başladılar.

Hendek Savaşı

Uhud savaşı ile cesaretlenen müşrikler Mekke çevresindeki putperest arapları da güçlerine dahil ettiler. Medine'de bulunan Beni Nadir ve Beni Kurayza yahudileri ile de ortak hareket ederek kuvvetlenen müşrikler Medine'ye saldırı başlattı. Müslümanlar şehrin etrafını geniş ve derin hendeklerle çevreleyip şehri başarı ile savundular. Amr bin As ve Halid bin Velid birlikte bu savaşta önemli görevler üstlenseler de başarılı olamadılar. Bu savaş Amr bin As'ın ve aynı zamanda Halid bin Velid'in müslümanlara karşı bulundukları son savaş oldu.

Amr bin As'ın islamiyete girişi şia mezhebi tarihçileri tarafından bolca çarptırılmıştır. Birçoğu Hendek savaşından sonra müslümanların daha güçlü olduğunu farkettiği için islamiyete girdiğini yazar. Gerçekte olan ise, Amr bin As Hendek savaşından sonra Mekke'den ayrılmış ve Taif'teki babasından kalan çiftlikte bir süre kalmıştır. Hubeydiye anlaşması sırasında da Taif'te olan Amr bin As buradan Habeşistan'a geçmiştir. Muhtemelen burada müslüman olma kararı alan Amr bin As Habeşistan'dan dönünce dostları Osman bin Talha ve Halid bin Velid'in de müslüman olmak istediklerini öğrenince birlikte Medine'ye gidip peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in (S.A.V.) huzuruna varıp müslüman oldular. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) Onlar'ı '' Mekke ciğerparelerini bize gönderdi'' diyerek karşılamıştır. Böylece islamiyete Mekke fethinden önce giren Amr bin As bu tercihi ile Mekke'deki tüm konumunu ve servetini de kaybetmişti. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) kendisini Zatü's-selasil gazvesinde komutanlık vererek onurlandırdı. Amacı hem Amr'ın komutanlık yeteneğinden faydalanmak hem de yeni müslüman olmuş Mekke'nin bir zamanlar en önemli isimlerinden olan Amr'ın İslam'a daha sıkı bağlanmasını sağlamaktı. Nitekim Amr bin As bu görevi başarı ile yerine getirdi ve isyancıları mağlup ederek bölgeyi emniyete aldı. Amr bin As peygamberimizin sağlığında daha birçok önemli görev aldı. Kabe'nin putlardan arındırılması sonucu civar bölgelerdeki kabilelerin puthaneleri de yıkıldı. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) in görevlendirmesi ile Beni Huzeyl kabilesinin putu olan Suva putu bizzat Amr bin As tarafından parçalandı. Gatafanlıların zekatlarını tahsil etmekle görevlendirildi. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) in katipliğini yaptı. Uman'a elçi olarak görevlendirildi. Uman kralı müslüman olmayı kabul edince Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) in vefatına kadar bölgede valilik görevi yürüttü.
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) in son dönemlerinde ortaya çıkan ve vefatı ile İslam Devleti'ni tehdit eden ridde hareketlerini bastırmak için halife Hz. Ebu Bekir (R.A.) ordu toplamaya başladı. Amr bin As'ı Uman'dan çağırdı. Amr bin As yola çıkmadan önce bölgedeki idarecilere Hz. Ebu Bekir'e (R.A.) bağlı kalmalarını istedi. Nitekim yaşanan ridde savaşlarında Uman bölgesi Medine'deki merkezi idareye her zaman bağlı kaldı. Bunda hem Umanlıların samimi inançları hem de Amr bin As'ın başarılı idaresi sonucu halkın O'na karşı sevgi ve saygısı neden oldu. Ridde savaşlarında Amr bin As halife Hz. Ebu Bekir (R.A.) tarafından Kulaa bölgesindeki isyancıları bastırmakla görevlendirildi. Daha önce Zatü's-selasil gazvesinde de bu bölgedeki müşriklerle savaşan Amr bin As yine onlara karşı zafer kazandı ve isyanı bastırdı.

Dinden dönenlerle ve yalancı peygamberlerle yapılan ridde savaşları sona erince halife Hz. Ebu Bekir (R.A.) iki büyük ordu hazırlayıp Irak ve Suriye bölgelerine eş zamanlı fetih hareketine başladı. Amr bin As ordusu ile Suriye bölgesine ilerledi ve Filistin bölgesini fethi ile görevlendirildi.Ne var ki Doğu Roma devleti kalabalık bir ordu ile Filistin bölgesini savunmak için harekete geçti.Amr bin As romalılara oranla sayıca az oldukları için savaştan kaçındı ve halifeden destek istedi.Halife Hz. Ebu Bekir'in (R.A.) emri ile Irak'ta bulunan Halid bin Velid, Yezid bin Ebu Sufyan ve Şurahbil bin Hasene desteğe geldi. 634 yılının temmuz ayında Ecnadeyn'de doğu roma ordusu ile İslam Ordusu karşılaştı. 20 bin kişilik İslam Ordusu'na karşılık 80 bin kişilik doğu roma birliği vardı. İslam Ordusu bu savaşı kazanmayı başardı ve Filistin bölgesinde idareyi eline aldı. Yaklaşık bir yıl sonra İslam Ordusu Dımaşk (Şimdiki Şam) şehrini fethederek Suriye'de hakimiyet sağladı. Dımaşk şehrinin düşmesi üzerine doğu roma bölgeye yaklaşık 200 bin kişilik bir kuvvet gönderdi. Tüm güçlerini birleştiren İslam Ordusu ise 50 bin kişi idi. Yermük'te 636 yılında yapılan savaştan İslam Ordusu galibiyetle ayrılınca Suriye'deki roma hakimiyeti kesin olarak bitmiş oldu. Amr bin As yapılan tüm bu savaşlarda birlikleri ile hazır bulundu. Halid bin Velid, Yezid bin Ebu Süfyan, Şurahbil bin Hasene ve Ebu Ubeyde İslam Ordusu'nun diğer komutanlar idi.

Mısır'ın Fethi

Suriye'de yaşadıkları yenilgi sonrası birçok roma birliği, idarecileri ve komutanları Mısır'da bulunan roma şehirlerine kaçmıştı. Buralarda yeniden organize olup saldırıya geçme tehlikesi olduğu için İslam Devleti için Mısır'ın fethi bir zorunluluk oldu. Bunun yanında Mısır'daki tarımsal üretim ve başta İskenderiye'nin akdenizdeki ticari rolü düşünüldüğünde Mısır fethinin önemi daha da artmaktaydı. Amr bin As 640 yılında Ferma şehrini alarak Mısır'daki ilk fethini gerçekleştirdi. Ferma'da güvenlik ve idareyi oluşturduktan sonra Amr bin As Bülbeys şehrine doğru yola çıktı. Yol boyunca irili ufaklı roma birlikleri ile çarpışan müslümanlar Bülbeys şehrini de 641 yılında fethettiler.Bülbeys'ten sonra romalılar müslümanların Babilon'u fethedeceğini düşünüp şehrin savunmasını güçlendirmek için civardaki yerleşimlerden de destek aldılar. Amr bin As bir liman kenti olan Ümmü Düneyn'in Babilon savunması sonucu zayıf kaldığını öğrenince bu şehre hareket etti ve Ümmü Düneyn'i fethetti.Ümmü Düneyn'in fethinden sonra Amr bin As Mısır'ın merkezi olan Babilon şehrine doğru yola çıktı. Halife Hz. Ömer'in (R.A.) gönderdiği destek birlikleri ile 10 bin kişilik ordusu ile Babilon şehrini kuşattı.Yaşanan yoğun çarpışmalar sonucu müslümanlar şehre girmeyi başardı ve Ravda adasına sığınan savunucuların cizye vermeyi kabul etmeleri üzerine saldırıyı durdurdular. Çünkü halife Hz. Ömer (R.A.) islamiyete girmeyi ya da cizye vermeyi kabul edenlere karşı savaşmamalarını emretmişti. Yapılan Babilon anlaşması ile Mısır halkı cizye vermeyi kabul etti ve şehir 641 yılında fethedildi. Amr bin As Harice bin Huzayfe'yi Babilon'un savunması için görevlendirip İskenderiye şehrine hareket etti. İskenderiye o dönemde Akdeniz'deki en önemli ticaret merkezi ve romanın Konstantinapolis'ten sonraki en önemli kenti idi. Yol boyunca birkaç kez karşılarına çıkan romalı birliklerle savaşan müslümanlar yol üzerindeki Kiryeven kalesini de fethedip İskenderiye şehrine vardılar. Amr bin As Kiryeven kalesinin fethi sırasında ok ile yaralandı. Müslümanların Mısır topraklarında bu kadar rahat hareket etmesinin en önemli sebebi bölgenin yerli halklarından aldıkları destekti. Mısır'ın yerlileri romalı idarecilerin kendilerini ikinci sınıf vatandaş ve hatta köle olarak görmesinden son derece rahatsızdı. Doğu Roma Mısır'ın yerli halkı olan kıptilerin silahlanmasını bile yasaklamıştı. Bunun sonucu olarak Mısırlılar Amr bin As komutanlığındaki müslümanlara karşı gelmek bir yana ellerinden geldiğince yardımcı oldular. 642 yılında kuşatılan İskenderiye şehri yaklaşık 3 ay süren kuşatmanın ardından fethedildi.Şehir halkı ile Babilon anlaşmasına benzer bir anlaşma yapıldı ve herkes özgür bırakıldı.İskenderiye'den sonra Berka şehri savaşa gerek kalmadan fethedildi ve nihayet Mısır'a bağlı son şehir Trablusgarp fethedildi ve böylece tüm Mısır bölgesi İslam Devleti idaresine girmiş oldu. İskenderiye'nin fethinden 3 yıl sonra Hz. Osman'ın (R.A.) halifeliği döneminde romalı birlikler gemilerle gelip şehrin idaresini almışlarsa da halifenin görevlendirmesi ile şehre gelen Amr bin As şehri geri almış ve oldukça yüklü ganimet elde etmişti.

Halife Hz. Ömer'in (R.A.) şehadetinden sonra kurulan şura tarafından halife seçilen Hz. Osman (R.A.) bir süre sonra devlet idaresinde bazı değişikliklere gitti ve önemli valiliklerde görev değişikliği yaptı. Mısır'da da Amr bin As'ı valilikten azledip yerine Abdullah bin Sa'd'ı atadı. Belaruzi, Markızi ve Suyuti gibi tarihçiler bu değişikliğin İskenderiye'deki isyandan önce olduğunu belirtirken Taberi, İbn Kesir ve İbnü'l Esir gibi tarihçiler ise Amr bin As'ın İskenderiye isyanını bastırdıktan sonra valilikten azledildiğini yazar. Mısır'ı islam dünyasına kazandıran, o bölgedeki birçok imar ve yerleşim düzeni oluşturan ve kısa sayılamayacak bir süre bölgede idarecilik yapan, Hz. Ömer (R.A.) döneminde Medine'de yaşanan kıtlık nedeni ile birçok kervan gönderip şehrin kıtlığı atlatmasında yardımcı olan Amr bin As'ın bu azledilmeyi kabullenip köşesine çekilmesi zaten pek mümkün değildi. Bununla birlikte tabirimiz caiz ise ''at izinin it izine karıştığı'' Hz. Osman (R.A.) dönemi birçok tarihçi açısından belirsizlikle doludur. Hatta ve hatta Kufe, Basra ve Mısır'dan gelip Hz. Osman'ı (R.A.) şehit edenlerin Mısır'dan gelenlerinin Amr bin As tarafından desteklendiği iftirası dahi atılmıştır. Hz. Osman (R.A.) dönemi karışıklıkları bir tarafa (inşallah başka bir çalışmada o konuyu da gücümüz yettiğince yazarız) Amr bin As'ın Mısır valiliğinden azli konusunda halife ile ters düştüğü doğru fakat O'na karşı oluşan bu şer hareketinde bulunmadığı da açık ve nettir. Aksi olsa idi şehit halife Hz. Osman'ın (R.A.) yakın akrabası olan ve katillerinin bulunması için halife Hz. Ali'ye (R.A.) baskı yapan Muaviye bin Ebu Süfyan'ın yanında nasıl yer alırdı?

Sıffin Savaşı

Mısır valiliğinden azledildikten sonra bir süre Medine'de kalan Amr bin As halifeye olan muhalefetin yükselmesi sonucu Medine'den ayrıldı. İyice kontrolden çıkan fitne hareketinin halife Hz. Osman'ın (R.A.) şehadetine sebep olacağını tahmin etmiş ve tanıdığı tanımadığı tüm müslümanları bu konuda uyarmıştır. Halifenin şehit edilmesinden sonra bir süre Filistin'de kalan Amr bin As ardından Şam'a giderek Muaviye bin Ebu Süfyan'ın yanında bulundu. Muaviye Hz. Ali'den (R.A.) şehit halife Hz. Osman'ın (R.A.) katillerinin bulunup cezalandırılmasını istedi. Muaviye ile Hz. Ali (R.A.) arasında çıkan bu anlaşmazlık zamanla büyüdü ve savaş boyutuna vardı. Hz. Ali (R.A.) ile Hz. Aişe arasındaki Cemel Savaşına katılmayan Amr bin As Muaviye ile Hz. Ali'nin (R.A.) karşı karşıya geldiği Sıffin Savaşında Muaviye tarafında yer alıyordu. 657 yılında Sıffin'de yaşanan savaş yoğun ve şiddetli idi. Savaşın 3. günü sonunda Hz. Ali (R.A.) tarafında 25 bin Muaviye tarafında ise 45 bin asker ölmüştü.Hz. Ali'nin (R.A.) komutanlarından olan Kinte kabilesi lideri Eş'as bin Kays yaptığı konuşma ile iki tarafın da çok kayıp verdiğini ve müslümanların çok güçsüz kaldığını, rumların ya da iranlıların müslümanlara saldırabileceğini söyledi. Bu sözlerin Muaviye'ye ulaşması sonucu askerlerine Kur'an-ı Kerim'i mızraklarının ucuna bağlamalarını emretti.( Kaynak ; Hz. Ali (R.A.) Hayatı, Şahsiyeti ve Dönemi, Prof. Ali Muhammed Sallabi, s.537,Ravza Yayınları 7. Baskı) Şia tarihçileri bu emri Amr bin As'ın verdiğini iddia etmiştir. Muaviye tarafının yaptığı bu hamle sonucu savaş sona ermiş ve iki taraf bir sonraki Ramazan ayında anlaşma için bir araya gelmeyi kararlaştırarak kendi bölgelerine dönmüştür

Hakem Olayı

Sıffin savaşı sonunda anlaşıldığı gibi bir sonraki ramazan ayında Muaviye ve Hz. Ali (R.A.) tarafları anlaşıldığı üzere Ezruh'ta bir araya geldiler. Fakat Hz. Ali (R.A.) haricilerle olan mücadelesi nedeni ile bu toplantıya katılamadı. Hz. Ali (R.A.) tarafında Ebu Musa el Eşari bulunuyordu. Muaviye'nin tarafında ise Amr bin As yeralıyordu. Ebu Musa el Eşari peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) in arkadaşı ve sahabe idi. Basra valiliği de dahil birçok önemli devlet görevinde bulunmuş biriydi. Tahkim için o zamana kadar tarafsız kalmış birçok isimde gelmişti. Muğribe bin Şube, Abdullah bin Ömer ve Abdullah bin Zübeyr bunlardan bazılarıydı.Sıffin savaşı sonunda alınan karara göre hakem olayında iki tarafın hakemi arasındaki uzlaşmayı hem Muaviye hem de Hz. Ali (R.A.) tanıyacaktı. Hz. Ali (R.A.) muhalefetin bitmesini ve başta Muaviye olmak üzere Şamlıların kendisini halife olarak tanıyıp biat etmelerini istiyordu. Muaviye tarafı ise şehit halife Hz. Osman'ın (R.A.) katillerinin yakalanmasını ve cezalandırılmasını istiyordu. Bu gerçekleşmeden Hz. Ali'ye (R.A.) biat etmeyeceklerini bildiriyorlardı. İlk bakışta çok basit gibi görünen bu olay aslında Hz. Osman'a (R.A.) karşı çıkan muhalefete dayanıyordu. Hz. Ali (R.A.) halifeliğinde de bu muhalefet ile mücadele etmek zorunda kalmış yaşanan toplumsal karmaşa katillerin bulunmasını geciktirmişti nitekim tahkim olayına katılamamasının sebeplerinden biri de daha önce Hz. Osman'a (R.A.) muhalefet edenlerin kendisine de muhalefet etmeye başlaması olmuştu. Hakem olayında taraflar anlaşma sağlayamadı ve bu olaydan sonra Şamlılar Muaviye'yi kendileri için halife olarak görmeye başladılar. Ama gelgelelim şia taraftarları hakem olayında Amr bin As'ın Ebu Musa el Eşari'yi kandırdığını ve iki hakemin Hz. Ali'yi (R.A.) halifelikten azlettikten sonra Amr bin As'ın Muaviye'yi halife ilan ettiğini yazarlar. Böyle bir durum en başta anlaşmanın kendisine aykırıdır zira alınan kararı tarafların kabul edilmesi için önce iki tarafın hakemi tarafından da kabul edilmesi gerekir. Böyle bir durum Hz. Ali'yi (R.A.) temsil eden Ebu Musa tarafından kabul edilmeyeceği için gerçekleşemez dahası kendi taraftarları gözünde şehit halife Hz. Osman'ın (R.A.) katillerinin cezalandırılmasını isteyerek meşruluk kazanan Muaviye ne diye birden halifeliğe talip olup yakaladığı meşruluğu tehlikeye atsın ? Ama dönemin tüm tarihsel şartlarına ters bu iddia ve iftiralar maalesef 90 yıl süren Emevi iktidarından sonra başlayan Abbasi egemenliğinde yazılıp çizilerek önceki Emevi hanedanlığının meşruluğunu kaybetmesi için uğraşılmıştır.

Hakem olayından sonra Muaviye ile Hz. Ali (R.A.) arasındaki tüm bağlar kopmuş ve İslam Devletindeki birlik yokolmuştur. Amr bin As emrindeki askerlerle beraber Mısır'a hareket etmiş ve Mısır'da Hz. Ali'nin (R.A.) valisi konumundaki Hz Ebu Bekir'in de oğlu olan Muhammed bin Ebu Bekir'i mağlup edip Mısır'ın tekrar hakimi olmuştur. Amr bin As askerlerine her ne kadar Muhammed bin Ebu Bekir'in sağ getirilmesini emretse de O'nu esir eden Muaviye bin Hudeyc tarafından öldürüldü.

Diğer taraftan hariciler yaşanan olaylardan hem Hz. Ali'yi (R.A.) hem de Muaviye bin Ebu Süfyan'ı sorumlu tutuyorlardı.17 Ramazan 40 ta ( 24 Ocak 661) yapacakları suikastlerle Hz. Ali (R.A.), Muaviye bin Ebu Süfyan ve Amr bin As'ı öldürme kararı aldılar. Abdurrahman bin Mülcem Hz. Ali'yi (R.A.) , Haccac bin Abdilah Muaviye'yi , Amr bin Bekir'de Amr bin As'ı zehirli kılıçlarla öldüreceklerdi. Muaviye korumaları sayesinde o saldırıdan kurtuldu. Amr bin As o gün hasta olduğu için namaz kıldıramadı. Namazı kıldırması için bir başkasını görevlendirdi. Suikastçi bu kişiyi Amr bin As sanıp öldürünce yakalandı ve Amr bin As tarafından öldürüldü. Hz. Ali (R.A.) ise maalesef bu saldırıdan kurtulamayarak şehit düştü.

Muaviye'nin iktidarı döneminde de bir süre Mısır valiliği yapan Amr bin As tahminen 663 yılında yaklaşık 90 yaşlarında iken vefat etti.
 

MuaC

Forum Üyesi
Katılım
23 Eyl 2022
Mesajlar
2,237
Tepkime puanı
1
Puanları
38
Konum
Ankara
Cinsiyet
Erkek
Allah razı olsun.
 

Genel Forum Sitesi

Forum Sitesi - Forumzar.COM

Forumzar.COM olarak, Türkçe forum sitesi denildiğinde akla gelen ilk adres olarak, geniş kapsamlı genel forum platformumuzda buluşuyoruz. Türkiye'nin en büyük Türkçe forum siteleri arasında yer almanın gururunu yaşıyoruz. Çeşitli konu başlıklarında aktif bir şekilde paylaşımların yapıldığı, her konuda interaktif ve bilgilendirici tartışmalara katılmak için bizi takip edin! ve bir dakikanızı ayırarak forum sitemize üye olun!
Bilgi paylaştıkça çoğalır sloganı ile ilerleyen forum sitesi platformumuza, siz de üye olarak forum sitemizde açılan konulara katılabilir ve ilgi alanınıza uygun konular açarak siz de paylaşımda bulunabilirsiniz.
Üst Alt