Batı Almanya`da 1961 ve Doğu Almanya`da ise 1966 yılında atom santrali yoluyla elektrik/enerji üretilmeye başlanmıştı. Bir zamanlar elektrik enerjisinin önemli bir bölümünü atom santrallerinde üreten Almanya`da nisan 2023 itibariyle son 3 atom santrali devre dışı bırakılıyor. Ve böylece bir devrin sonuna gelinmiş oluyor. Birleşmiş Almanya güneş, rüzgâr ve yenilenebilir enerji yoluyla ihtiyacı olan enerjinin teminini güvence altına almış durumda.
***
Her zaman ve her yerde olduğu gibi, Almanya`da da atom santrallerinin hem taraftarı ve hem de karşıtları vardı.
1960`lı ve özellikle de 1970`li yıllarda çok güçlenen barış hareketi ve antimilitarizm sistemi çok rahatsız etmeye başlamıştı. Bu hareketlerin içini boşaltmak ve gençliğin gazını almak için bir çevre ve anti-atom-santrali/enerjisi hareketi pompalandı... 1970`li yılların sonuna doğru gerçekten çevreci olan gençlik hareketi Maocu KBW hareketiyle harmanlanarak ve de zengin çocuklarının köşe başlarını tuttuğu bir Yeşiller Partisi oluşturuldu...
***
Bu çevreci, savaşa ve sömürüye karşı, atom santrallerine ve atom enerjisine karşı olan parti önce yerel yönetimlere/belediye meclislerine, akabinde Eyalet Hükümetlerine girerek güçlendi. 1997 yılında kurulan Kırmızı-Yeşil-Koalisyon ile (Schröder-Fischer Koalisyonu ile) Allah
***
Ama, bu işler o kadar basit değildi. Hükümet ortağı olmak muhalefetteyken atıp tutmaya benzemiyordu... Yeşiller Partisi`nin maskesi Bosna için aldığı savaş taraftarı kararıyla düştü...
***
Daha sonra, sanayi dünyası bastırınca pıstılar. Bazı taleplerinden vazgeçtiler... Örneğin, şimdilerde Yeşiller Partisi`nin ekonomik programları sermayenin partisi olan Liberal Parti-FDP`nin ekonomi programından bile daha liberal... Yaaa, şaştık mı? Tabi ki hayır.
Örneğin, halihazırdaki üçlü koalisyonda Ukrayna-Rusya Savaşı
***
***
Konu Türkiye ile ilgili olsa, sorun yok, `` Osmanlı
***
Bu atom santrallerinin, atom enerjisinin Türkiye ile de daha doğrusu kalkınmakta olan ülkelerle de ilgisi var.
Birincisi, Almanya`nın tuzu kuru. Ağır sanayisini tamamlamış. Teknolojiye geçmiş. Şimdilerde katma değeri yüksek ürünler üretiyor ve bunları ihraç ediyor. İhracatta Dünya Şampiyonu.
Halbuki kalkınmakta olan ülkelerin ucuz enerjiye ihtiyacı var. Bu da atom enerjisinden geçiyor ilk etapta. Yani? Yanisi Şu: Kalkınmakta olan ülkelerin atom santrallerine ihtiyacı var. Ama, bunların çok iyi planlanarak ve güvenlik önlemleri alınarak inşa edilmeli. Kalkınmakta olan ülkelerde
İkincisi de şu: Acaba, Avrupa`daki bu atom santrallerinin kalıntısı, çörü çöpü nerelerde saklanıyor? Diğer atıklar gibi Afrika ülkelerine gönderilmesin sakın... Benimki sadece bir soru. Yanlış anlamayın.
***
Ya Türkiye`de Neyin Sonu Geliyor?
Her devrin sonu geliyor. Türkiye`de de bir devrin sonu gelmek üzere... Yoksa yanılıyor muyum? Henüz erken mi?
Millet İttifakı`nın Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU`nun son günlerde yapıp yayınladığı iki kısa videosu fikrimi değiştirdi. Türkiye`de de bir devrin sonu geliyor. Büyük bir ihtimalle Türkiye`nin 13ncü Cumhurbaşkanı seçilecek olan CHP Genel Başkanı Sayın KILIÇDAROĞLU
***Kürtleri inkar etme devrinin sonu gelebilir...
***Kürtçe`nin yasak olduğu devrin sonu gelebilir...
***Kürtçe isimlerin çocuklara konamamasının sonu gelebilir...
+++Aleviliği inkarın ve Alevi-Bektaşileri ve onların ibadet yeri olan CEMEVLERi`ni tanımamanın sonu gelebilir...
+++Osmanlı İmparatorluğu`nu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti`ni kuran asli unsurlardan olan Alevilerin eşit yurttaşlık statüsü kazanamasının sonu gelebilir...
+++Ne bir Cumhurbaşkanı, ne bir Genel Kurmay Başkanı çıkaramayan, çıkarttırılmayan Alevi-Bektaşilerin acılarının sonu gelebilir...
Eee gelsin de artık. 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde bu günkü durumlar Türkiye`ye yakışmıyor zaten. Ülke, Türkiye`ye yakışan bir demokrasiye, açık topluma ve refaha kavuşsun artık...
***
1960`lı yıllarda ne diyordu Prof. Dr. İdris KÜÇÜKÖMER Hocamız? `` Türklerin ve Türkiye`nin tarihi henüz yazılmadı. Ama, bir gün yazılacak.`` Biraz gecikmeli de olsa, ferasetine güvendiğim Türk Milleti bu tarihi yavaş yavaş da olsa yazıyor. Sonu gelecektir diye umuyor ve diliyorum... Tabii birileri sürecin önüne set çekmezse. İşin içine çomak sokanlar çoğalmazsa.
Biz gene de, Alman filozof Ernst BLOCH gibi düşünelim:
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
***
Her zaman ve her yerde olduğu gibi, Almanya`da da atom santrallerinin hem taraftarı ve hem de karşıtları vardı.
1960`lı ve özellikle de 1970`li yıllarda çok güçlenen barış hareketi ve antimilitarizm sistemi çok rahatsız etmeye başlamıştı. Bu hareketlerin içini boşaltmak ve gençliğin gazını almak için bir çevre ve anti-atom-santrali/enerjisi hareketi pompalandı... 1970`li yılların sonuna doğru gerçekten çevreci olan gençlik hareketi Maocu KBW hareketiyle harmanlanarak ve de zengin çocuklarının köşe başlarını tuttuğu bir Yeşiller Partisi oluşturuldu...
***
Bu çevreci, savaşa ve sömürüye karşı, atom santrallerine ve atom enerjisine karşı olan parti önce yerel yönetimlere/belediye meclislerine, akabinde Eyalet Hükümetlerine girerek güçlendi. 1997 yılında kurulan Kırmızı-Yeşil-Koalisyon ile (Schröder-Fischer Koalisyonu ile) Allah
yürü ya kulum
demişti bu partiye...***
Ama, bu işler o kadar basit değildi. Hükümet ortağı olmak muhalefetteyken atıp tutmaya benzemiyordu... Yeşiller Partisi`nin maskesi Bosna için aldığı savaş taraftarı kararıyla düştü...
***
Daha sonra, sanayi dünyası bastırınca pıstılar. Bazı taleplerinden vazgeçtiler... Örneğin, şimdilerde Yeşiller Partisi`nin ekonomik programları sermayenin partisi olan Liberal Parti-FDP`nin ekonomi programından bile daha liberal... Yaaa, şaştık mı? Tabi ki hayır.
Örneğin, halihazırdaki üçlü koalisyonda Ukrayna-Rusya Savaşı
nda en
şahin tavır` alan parti de Yeşiller Partisi. Kuruluşunda kendisini barışın ve çevrenin partisi olarak gösteren Yeşiller Partisi, şimdilerde alenen savaş çığırtkanlığı yapıyor. Hele de bu partinin bir temsilcisi var hükümette ki tam bir savaş çığırtkanı: Annalena BAERBOCK, Dışişleri Bakanı. Bu bakanın yazdığı kitaptaki bazı bölümlerin aşırtma olduğu ortaya çıkmıştı iyi mi? Dilinin ucuyla bir özür diledi ve işi bitirdi. Şimdilerde ise, bu hanımefendinin, halkın vergilerinden karşılanan güzellik harcamalarının yılda 150.000 Avro`dan fazla olması halkta homurdanmalara sebep oluyor...***
İyi de bu konuların yazının başlığıyla ilgisi ne?
diyebilirsiniz. Doğrudan ilgili. Şöyle ki, Yeşiller Partisi`nin bütün sermayesi çevre konusu ve Atom santrallerine hayır!
idi... Şimdi etin yağı tükendi. Sermaye elden gitti atom santralleri kapatılınca. Şimdi hangi konuları pazarlayıp satacaklar
acaba?***
Konu Türkiye ile ilgili olsa, sorun yok, `` Osmanlı
da oyun çok
derdik. Ama konu Almanya. Burada ne diyebiliriz? Burada da
Boş ver, sistem bir çare bulur...
` diyebilir miyiz?***
Bu atom santrallerinin, atom enerjisinin Türkiye ile de daha doğrusu kalkınmakta olan ülkelerle de ilgisi var.
Birincisi, Almanya`nın tuzu kuru. Ağır sanayisini tamamlamış. Teknolojiye geçmiş. Şimdilerde katma değeri yüksek ürünler üretiyor ve bunları ihraç ediyor. İhracatta Dünya Şampiyonu.
Halbuki kalkınmakta olan ülkelerin ucuz enerjiye ihtiyacı var. Bu da atom enerjisinden geçiyor ilk etapta. Yani? Yanisi Şu: Kalkınmakta olan ülkelerin atom santrallerine ihtiyacı var. Ama, bunların çok iyi planlanarak ve güvenlik önlemleri alınarak inşa edilmeli. Kalkınmakta olan ülkelerde
Atom enerjisine hayır!
sloganı bana çok romantik geliyor... Kaldı ki, hem Fransa ve hem de Finlandiya cayır cayır enerji üretip satıyor atom santralleri yoluyla...İkincisi de şu: Acaba, Avrupa`daki bu atom santrallerinin kalıntısı, çörü çöpü nerelerde saklanıyor? Diğer atıklar gibi Afrika ülkelerine gönderilmesin sakın... Benimki sadece bir soru. Yanlış anlamayın.
***
Ya Türkiye`de Neyin Sonu Geliyor?
Her devrin sonu geliyor. Türkiye`de de bir devrin sonu gelmek üzere... Yoksa yanılıyor muyum? Henüz erken mi?
Millet İttifakı`nın Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU`nun son günlerde yapıp yayınladığı iki kısa videosu fikrimi değiştirdi. Türkiye`de de bir devrin sonu geliyor. Büyük bir ihtimalle Türkiye`nin 13ncü Cumhurbaşkanı seçilecek olan CHP Genel Başkanı Sayın KILIÇDAROĞLU
nun [B]
Kürtler
[/B] ve [B]
Aleviler
`[/B] ile ilgili yayını bir devri kapatacak gibi görünüyor...***Kürtleri inkar etme devrinin sonu gelebilir...
***Kürtçe`nin yasak olduğu devrin sonu gelebilir...
***Kürtçe isimlerin çocuklara konamamasının sonu gelebilir...
+++Aleviliği inkarın ve Alevi-Bektaşileri ve onların ibadet yeri olan CEMEVLERi`ni tanımamanın sonu gelebilir...
+++Osmanlı İmparatorluğu`nu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti`ni kuran asli unsurlardan olan Alevilerin eşit yurttaşlık statüsü kazanamasının sonu gelebilir...
+++Ne bir Cumhurbaşkanı, ne bir Genel Kurmay Başkanı çıkaramayan, çıkarttırılmayan Alevi-Bektaşilerin acılarının sonu gelebilir...
Eee gelsin de artık. 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde bu günkü durumlar Türkiye`ye yakışmıyor zaten. Ülke, Türkiye`ye yakışan bir demokrasiye, açık topluma ve refaha kavuşsun artık...
***
1960`lı yıllarda ne diyordu Prof. Dr. İdris KÜÇÜKÖMER Hocamız? `` Türklerin ve Türkiye`nin tarihi henüz yazılmadı. Ama, bir gün yazılacak.`` Biraz gecikmeli de olsa, ferasetine güvendiğim Türk Milleti bu tarihi yavaş yavaş da olsa yazıyor. Sonu gelecektir diye umuyor ve diliyorum... Tabii birileri sürecin önüne set çekmezse. İşin içine çomak sokanlar çoğalmazsa.
Biz gene de, Alman filozof Ernst BLOCH gibi düşünelim:
Umut Prensibi
(Prensip UMUT) diyelim...Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.