Yine maçı beklerken ve yine maçın heyecanına geçmeden, okunan esame listesi sonucu direkt isyana bağlandık... Maxim neden oynamıyor? Diyeceğimizi dedik biz geçen hafta. Maç içinde belli olur hocanın Maxim'i neden oynatmadığı... Kalemi yazı için oynatmaya taaa 8. dakikada Aboubakar'a atılan top sonrası karar verdim... Havada süzülen top, topa bakan Abou, Abou'ya bakan 6 Başakşehirli oyuncu... Hiç Beşiktaşlı topçu yok etrafta. Fotoğraf bu!!! Sonra üst üste kornerler kullanmaya, orta sahada çoğalmaya, pres yapmaya başladık... Onlardan birinde top orta saha havuzuna düştü... Cenk'ten sekip Salih'in önüne düşen top Aboubakar'ın önüne yuvarlandığında, spikerin "Abou yakaladı mı affetmiyor" sözüne tanıklık ettik: 0-1... Harbiden güzel gol attı çocuk ha... Alışı, geçişi, vuruşu mükemmeldi... Golden sonra 20 dakikalık alanda bahsettiğimiz fotoğrafta değişiklik yoktu... Kaleye gitmek için uzun atılan topları Abou'nun tutmasını, düzeltmesini falan bekliyorduk. Anlamsızlık denizindeydik ki VAR'ın gözlerimizi yaşartan çağrısıyla karşılaştık. Bir ayağı kaymış, öbür ayağı taban göstermiş ve Gedson'a bodoslama dalmış Januzaj... Kırmızı mı? Kırmızı... Devam edelim... Kimse gak guk yapmasın. Kural ne diyor? Kaydın, düşerken rakibine temas etmeden önce ayağını çekecek zaman ve mesafen var mıydı? Net vardı. O zaman geçmiş olsun... İkinci yarıya 10 kişilik takımdan baskı yiyerek başladık. Fazla sürmedi tabii bu. Ama yine de takımın orta sahada top yapan adama ihtiyacı olduğu açıktı... "Kaleyi karşında gördün mü vur" öğretisi Allah'a şükür Masuaku tarafından ilk defa uygulandı takımda. Bunu insanlık tarihinde Ay'a ilk ayak basan adamın tanıtımı tadında anlatabiliriz aslında... Top istedi, aldı, sürdü ve vurdu... Hepsi bu: 0-2. Skor 2-0'dı. Rakip 10 kişiydi ve biz hala şöyle yayıla yayıla karşı kaleye gidememiştik... 70'te Maxim ve Rosier oyuna dahil edildi... Fotoğrafta yine değişiklik olmadı... Oyun tatmin etmemişti ama bu bozuk oyunda tabela yönetime bas bas bağırıyordu. Ya 5 puanı alın federasyondan, lig yeniden başlasın ya da play-offu kabul ettirin tutuşsun her yer... Alen MARKARYAN / Akşam