İlkçağda Adana, Anadolu`yu baştanbaşa geçerek Gülek boğazından Tarsus`a inen yol üzerinde bir konak yeriydi. Hitit tabletlerinden Hititler döneminde kent ve çevresinde Kizzuvatna Krallığı`nın egemen olduğu anlaşılmaktadır. Yöre, M.Ö. 16. yy`da Hitit Federasyonu`na, Hitit Devleti yıkıldıktan sonra Çukurova`da kurulan Kue Krallığı`na bağlandı.
M.Ö. 9. yy sonlarına doğru Asur, M.Ö. 6. yy`da Pers, M.Ö. 333`te Büyük İskenderin egemenliğine girdi. İskenderin ölümünde (MÖ. 323) sonra da Selefkiler`e bağlandı. M.Ö. 66`da Romalı konsül Pompeius tarafından ele geçirildi. Roma ve Bizans dönemlerinde, elverişli konumu nedeniyle önemli bir ticaret merkezi durumuna gelen 704`de Halife Abdülmelik tarafından Emevi topraklarına katıldı. Abbasi halifesi Harun Reşit eski ilkçağ kalesini (Adana kalesi) yeniden yaptırdı. IX. yy`da Adana Çukurova`nın önemli bir kültür ve ticaret merkezi durumundaydı. Aynı yy`da Yazman adlı bir Türk komutan bölgeyi yarı bağımsız yönetti. Bölge daha sonra Mısır`daki Tolunoğulları`nın eline geçti.
Bizanslılar, Abbasilerin zayıf düşmesinden yararlanarak 10. yüzyılın başlarında kenti yeniden topraklarına kattılar. Alparslanın Malazgirt Zaferi`ni (1071) izleyen yıllarda Adana, Selçukluların egemenliğine girdi (1083-1097). Bu dönemde Çukurova`ya Doğu`dan gelen bir çok Türk boyu yerleşti. 1097 Haçlı seferiyle Adana`da Selçuklu egemenliği sona erdi. 14. yy`in ilk yarısında Memlukluların eline geçen Çukurova`ya çok sayıda Türkmen oymağı yerleştirildi. 1352`de yöreye Memluklulara bağlı Türkmen Beylerinden Yüregiroğlu Ramazan Bey egemen oldu. Ramazanoğulları adını alan Beyliğin merkezi Adana`ydı. Ramazanoğulları`nın yönetiminde kent genişledi, camiler, hanlar, kamu binalarıyla süslendi. Yavuz Sultan Selim`in Mısır seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına katılan Adana`yı 1608`e kadar yine Ramazanoğulları yönetti.1672`de Adana uğrayan Evliya Çelebi kente ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Adana, 19. yy. ortalarına doğru Osmanlı Devleti`ne karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından ele geçirildi ve Mısır Ordusu`nun karargahı olarak kullanıldı. Londra antlaşmasıyla (1840) Osmanlılara geri verildi.1867`deki yönetsel düzenlemede vilayet oldu. 1886`da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusun artmasına neden oldu. Ermenilerin 1909`daki ayaklanma girişimleri bastırıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Toros ve Gavurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ve Suriye`ye bağlandı. Birinci Dünya Savaşı sonrasında 24 aralık 1918`de Fransız birlikleri, işbirlikçi Ermeni çeteleriyle Adana`yı işgal etti. Türk milis kuvvetlerinin şiddete direnmesi, işgalcilerin önemli kayba uğramalarına neden oldu. 20 Ekim 1921`de imzalanan Ankara itilaf namesi hükümleri uyarınca 5 Ocak 1922`de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekildi. Bu tarih, halen Adananın kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır.
ADANA`NIN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ
Adana kentinin bulunduğu Çukurova Deltası, Akdeniz kıyılarından kuzeyde Toros Dağlari`nin yüksek tepelerine uzanır. Yeryüzü şekilleri bakımından farklı iki bölümden oluşur. Güneyde, il alanının yaklaşık %27`sini kaplayan alçak, sıcak ve verimli ovalar yayılır. Bunların başlıcaları, Seyhan, Ceyhan ve Tarsus ırmaklarının yüzyıllardan beri sürüklediği alüvyonlarla oluşan Çukurova Deltası (Adana Ovası olarak bilinir) ve Ceyhan ırmağının açtığı boğaz ile Adana Ovası
Ilçe merkezlerinden kimileri (Kadirli, Kozan, Ceyhan) nüfus sayıları ve işlevleri bakımından birer orta boylu kent niteliğindedir. Adana ili, nüfus artış hızı bakımından Türkiye`de 3. sırayı alır (yılda yaklaşık %0.36).Çalışan nüfusun genel nüfusa oranı %40`ın üstündedir. Bunun yaklaşık %65`i tarım, %15 işleme endüstrisi kollarında çalışır. Türkiye`nin iç ve dış ticaretinde önemli rol oynayan kimi tarım ürünleri büyük ölçüde Adana`da yetiştirilir. İl topraklarının yaklaşık %36`sı tarıma ayrılmıştır. Tarımda makineleşme ve sulama çok gelişmiştir. Ekili alanın yaklaşık %20`sinde tarım yapılır. Bu, Türkiye ortalamasının iki katından fazladir. 19. Yüzyil`in ikinci yarısında ABD`indeki uzun iç savaşın pamuk üretimini aksatmasıyla artan dış istem, tarımın gelişmesinde etkili oldu. Bunun sonucunda göçerlerin bir bölümü kışlakları olan ovalarda yerleşik yaşama geçirildi. Böylece bir çok yeni yerleşme kuruldu. Komsu Içel ve Hatay illerinde de, Adana`nın güneyindeki bu ovalarda ekonomik bir bütünlük içinde aynı gelişme sürecini yasadı. 1950`den sonraki yıllarda yolların, liman ve sulama tesislerinin yapılması, taşkınlıklara karşı önlem alınması, bataklıkların kurutulması, yeni endüstri alanlarının kurulması giderek artan ve çeşitlenen tarımsal ürünlerin yetiştirilip işlenmesi sonucu buraya başka bölgelerden gelip yerleşenlerin sayısı arttı. Adana Türkiye`nin sürekli ya da en çok göç alan illerdendir. Her yıl özellikle pamuk hasadı sırasında onbinlerce tarım işçisi, geçici olarak Adana`ya gelir ve bunlarin birçoğu yerleşir. Son yillarda Güneydoğu terörü nedeniyle göç alımı daha da yogunlaşmiş durumdadir.
Adana`da işleme endüstrisi özellikle tarımsal ürünleri işleyen kollar 1950`den sonra büyük gelişme gösterdi. Başlıcaları çırçır, pamuk ipliği, pamuklu dokuma, besin maddeleri (un ve bitkisel yağ), sabun, kereste, çimento endüstrileridir. Ilde ayrıca bir çok tamirhane ve dökümhane de vardır. Türkiye`deki endüstri işçilerinin yaklaşık %7`si Adana`dadır. Ilin, İç Anadolu`dan Suriye ve Mezopotamya`ya uzanan yollar üzerindeki konumu önemlidir. Toroslar ve Amanos Dağları Birinci Dünya Savaşı yıllarında demir yoluyla aşıldı. 1950`den sonra iç Anadolu, Güneydoğu ve Doğu Anadolu`ya stratejik önemide olan düzenli kara yollarıyla bağlandı.
M.Ö. 9. yy sonlarına doğru Asur, M.Ö. 6. yy`da Pers, M.Ö. 333`te Büyük İskenderin egemenliğine girdi. İskenderin ölümünde (MÖ. 323) sonra da Selefkiler`e bağlandı. M.Ö. 66`da Romalı konsül Pompeius tarafından ele geçirildi. Roma ve Bizans dönemlerinde, elverişli konumu nedeniyle önemli bir ticaret merkezi durumuna gelen 704`de Halife Abdülmelik tarafından Emevi topraklarına katıldı. Abbasi halifesi Harun Reşit eski ilkçağ kalesini (Adana kalesi) yeniden yaptırdı. IX. yy`da Adana Çukurova`nın önemli bir kültür ve ticaret merkezi durumundaydı. Aynı yy`da Yazman adlı bir Türk komutan bölgeyi yarı bağımsız yönetti. Bölge daha sonra Mısır`daki Tolunoğulları`nın eline geçti.
Bizanslılar, Abbasilerin zayıf düşmesinden yararlanarak 10. yüzyılın başlarında kenti yeniden topraklarına kattılar. Alparslanın Malazgirt Zaferi`ni (1071) izleyen yıllarda Adana, Selçukluların egemenliğine girdi (1083-1097). Bu dönemde Çukurova`ya Doğu`dan gelen bir çok Türk boyu yerleşti. 1097 Haçlı seferiyle Adana`da Selçuklu egemenliği sona erdi. 14. yy`in ilk yarısında Memlukluların eline geçen Çukurova`ya çok sayıda Türkmen oymağı yerleştirildi. 1352`de yöreye Memluklulara bağlı Türkmen Beylerinden Yüregiroğlu Ramazan Bey egemen oldu. Ramazanoğulları adını alan Beyliğin merkezi Adana`ydı. Ramazanoğulları`nın yönetiminde kent genişledi, camiler, hanlar, kamu binalarıyla süslendi. Yavuz Sultan Selim`in Mısır seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına katılan Adana`yı 1608`e kadar yine Ramazanoğulları yönetti.1672`de Adana uğrayan Evliya Çelebi kente ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Adana, 19. yy. ortalarına doğru Osmanlı Devleti`ne karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından ele geçirildi ve Mısır Ordusu`nun karargahı olarak kullanıldı. Londra antlaşmasıyla (1840) Osmanlılara geri verildi.1867`deki yönetsel düzenlemede vilayet oldu. 1886`da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusun artmasına neden oldu. Ermenilerin 1909`daki ayaklanma girişimleri bastırıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Toros ve Gavurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ve Suriye`ye bağlandı. Birinci Dünya Savaşı sonrasında 24 aralık 1918`de Fransız birlikleri, işbirlikçi Ermeni çeteleriyle Adana`yı işgal etti. Türk milis kuvvetlerinin şiddete direnmesi, işgalcilerin önemli kayba uğramalarına neden oldu. 20 Ekim 1921`de imzalanan Ankara itilaf namesi hükümleri uyarınca 5 Ocak 1922`de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekildi. Bu tarih, halen Adananın kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır.
ADANA`NIN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ
Adana kentinin bulunduğu Çukurova Deltası, Akdeniz kıyılarından kuzeyde Toros Dağlari`nin yüksek tepelerine uzanır. Yeryüzü şekilleri bakımından farklı iki bölümden oluşur. Güneyde, il alanının yaklaşık %27`sini kaplayan alçak, sıcak ve verimli ovalar yayılır. Bunların başlıcaları, Seyhan, Ceyhan ve Tarsus ırmaklarının yüzyıllardan beri sürüklediği alüvyonlarla oluşan Çukurova Deltası (Adana Ovası olarak bilinir) ve Ceyhan ırmağının açtığı boğaz ile Adana Ovası
ndan ayrılan Ceyhan Ovasıdır. İlin kuzeyi tepelikler, yaylalar ve büyük bir bölümü Toros sistemine bağlı dağlarla kaplı çok engebeli bir bölgedir. İl topraklarının yaklaşık %73
ü kaplayan bu bölümün batısında Karanfildağı (3059 m), Güzeller Tepesi (3461 m) ve il sınırının biraz dışında Demirkazık Tepesi (3756 m) gibi Orta Toros`ların, Aladağlar adıyla bilinen, yer yer sürekli kar ve küçük buzulların görüldüğü en yüksek dorukları yer alır. Doğudaki dağlar, Doğu Toroslar adıyla, Kuzey-Doğu yönünde birbirine koşut ve yer yer 2500 - 3000 m`yi aşan sıralar halinde uzanır. İlin kuzey ve güney bölümleri arasında yer şekillerindeki bu ayrılık iklim, bitki örtüsü, tarım etkinliklerinin niteliği, nüfus yoğunluğu, kentleşme derecesi gibi bir çok konuda farlılıklara yol açar. Denizden uzaklaştıkça karasal bir nitelik kazanan Akdeniz iklim etkisi egemendir. Adana, nüfus sayısı, yoğunluğu, artışı, kentleşme ve ekonomik gelişme hızı bakımlarından başta gelen illerdendir. Nüfus yoğunluğu, Türkiye ortalamasının iki katına yakındır (95 kişi/km²). Nüfusun yaklaşık %66`sı (1/3`den çoğu il merkezinde) kentsel; %34`ü de kırsal yerleşmelerde yaşar.Ilçe merkezlerinden kimileri (Kadirli, Kozan, Ceyhan) nüfus sayıları ve işlevleri bakımından birer orta boylu kent niteliğindedir. Adana ili, nüfus artış hızı bakımından Türkiye`de 3. sırayı alır (yılda yaklaşık %0.36).Çalışan nüfusun genel nüfusa oranı %40`ın üstündedir. Bunun yaklaşık %65`i tarım, %15 işleme endüstrisi kollarında çalışır. Türkiye`nin iç ve dış ticaretinde önemli rol oynayan kimi tarım ürünleri büyük ölçüde Adana`da yetiştirilir. İl topraklarının yaklaşık %36`sı tarıma ayrılmıştır. Tarımda makineleşme ve sulama çok gelişmiştir. Ekili alanın yaklaşık %20`sinde tarım yapılır. Bu, Türkiye ortalamasının iki katından fazladir. 19. Yüzyil`in ikinci yarısında ABD`indeki uzun iç savaşın pamuk üretimini aksatmasıyla artan dış istem, tarımın gelişmesinde etkili oldu. Bunun sonucunda göçerlerin bir bölümü kışlakları olan ovalarda yerleşik yaşama geçirildi. Böylece bir çok yeni yerleşme kuruldu. Komsu Içel ve Hatay illerinde de, Adana`nın güneyindeki bu ovalarda ekonomik bir bütünlük içinde aynı gelişme sürecini yasadı. 1950`den sonraki yıllarda yolların, liman ve sulama tesislerinin yapılması, taşkınlıklara karşı önlem alınması, bataklıkların kurutulması, yeni endüstri alanlarının kurulması giderek artan ve çeşitlenen tarımsal ürünlerin yetiştirilip işlenmesi sonucu buraya başka bölgelerden gelip yerleşenlerin sayısı arttı. Adana Türkiye`nin sürekli ya da en çok göç alan illerdendir. Her yıl özellikle pamuk hasadı sırasında onbinlerce tarım işçisi, geçici olarak Adana`ya gelir ve bunlarin birçoğu yerleşir. Son yillarda Güneydoğu terörü nedeniyle göç alımı daha da yogunlaşmiş durumdadir.
Adana`da işleme endüstrisi özellikle tarımsal ürünleri işleyen kollar 1950`den sonra büyük gelişme gösterdi. Başlıcaları çırçır, pamuk ipliği, pamuklu dokuma, besin maddeleri (un ve bitkisel yağ), sabun, kereste, çimento endüstrileridir. Ilde ayrıca bir çok tamirhane ve dökümhane de vardır. Türkiye`deki endüstri işçilerinin yaklaşık %7`si Adana`dadır. Ilin, İç Anadolu`dan Suriye ve Mezopotamya`ya uzanan yollar üzerindeki konumu önemlidir. Toroslar ve Amanos Dağları Birinci Dünya Savaşı yıllarında demir yoluyla aşıldı. 1950`den sonra iç Anadolu, Güneydoğu ve Doğu Anadolu`ya stratejik önemide olan düzenli kara yollarıyla bağlandı.