Kadınlar Susarak Gider
Çok uzun emekler verir
ilişkisini yürütmek için.
Birinin kadını olmayı
yüreği, beyni, ruhu o kadar
zor kabul etmiştir ki, başka
bir adama ait olmayı istemez.
Erkek gibi, çorbanın tuzu eksik
diye kavga çıkarmaz mesela,
tam tersi, konuşmamız lazım der.
Erkekler de en çok bu
cümleye sinir olurlar.
Ertelenir o konuşmalar, maç
bitimine, yemek sonrasına
ve daha birçok lüzumsuz
şeyin ardına ötelenir.
Kadınlar inatçıdır,
hayata tutundukları gibi,
aşklarına da sahip çıkarlar.
Bu yüzdendir, konuşup
derdini anlatma isteği,
karşı tarafı ikna edene
kadar uğraşırlar.
Sonunda pes eder adam,
bir ışık görür kadın,
tüm derdini paylaşır.
Genellikle ne cevap alır?
Abuk sabuk konuşma!
Gereksiz ve saçma gelmiştir
adama anlatılanlar,
hiç de üstünde durmamıştır.
Yine bir sıkıntı, tatmin
edilemeden geçiştirilir
ve adam gün gelip bunların kendisine
ok gibi döneceğini bilemez.
Bir kadın şikayet ediyorsa,
ya da erkeklerin deyimi ile
vıdı vıdı ediyorsa; erkek bilmelidir ki,
o ilişkiden hala ümidi vardır kadının.
Yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları
çözerek mutlu olmak istiyordur.
Daha önemlisi, o adamı hala seviyordur.
Kadın susarak gider!
En önemli detaydır,
erkeklerin hiç anlayamadığı
durum işte bu kadar basittir.
O gün gelene kadar konuşan,
kavga eden, tartışan kadın,
kendini sessizliğe vermiştir.
Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse,
o zaman sevgisi de yara almış demektir.
Yüreğindeki bavulları toplamıştır,
kafasındaki biletleri almış
ve aslında bedeni orada durarak,
ilişkiden çıkıp gitmiştir.
Kadın, gerçekten gitmişse,
çok sessiz olmuştur ayrılışı,
kimse hissetmeden, kapıları
vurup kırmadan gitmiştir.
Her akşam eve geldiğinde,
kapının açıldığını gören adam
anlamaz ama bir kadın sessizce gider.
Ne mutfağında yemek pişiren, ne
yan koltukta televizyon izleyen,
ne gece ruhunu kenara koyarak
yatakta sevişmeye çalışan
kadın, artık o kadındır.
Bir kadının çığlıklarından,
kavgalarından korkmamak gerekir,
çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir.
CEMAL SÜREYA
Çok uzun emekler verir
ilişkisini yürütmek için.
Birinin kadını olmayı
yüreği, beyni, ruhu o kadar
zor kabul etmiştir ki, başka
bir adama ait olmayı istemez.
Erkek gibi, çorbanın tuzu eksik
diye kavga çıkarmaz mesela,
tam tersi, konuşmamız lazım der.
Erkekler de en çok bu
cümleye sinir olurlar.
Ertelenir o konuşmalar, maç
bitimine, yemek sonrasına
ve daha birçok lüzumsuz
şeyin ardına ötelenir.
Kadınlar inatçıdır,
hayata tutundukları gibi,
aşklarına da sahip çıkarlar.
Bu yüzdendir, konuşup
derdini anlatma isteği,
karşı tarafı ikna edene
kadar uğraşırlar.
Sonunda pes eder adam,
bir ışık görür kadın,
tüm derdini paylaşır.
Genellikle ne cevap alır?
Abuk sabuk konuşma!
Gereksiz ve saçma gelmiştir
adama anlatılanlar,
hiç de üstünde durmamıştır.
Yine bir sıkıntı, tatmin
edilemeden geçiştirilir
ve adam gün gelip bunların kendisine
ok gibi döneceğini bilemez.
Bir kadın şikayet ediyorsa,
ya da erkeklerin deyimi ile
vıdı vıdı ediyorsa; erkek bilmelidir ki,
o ilişkiden hala ümidi vardır kadının.
Yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları
çözerek mutlu olmak istiyordur.
Daha önemlisi, o adamı hala seviyordur.
Kadın susarak gider!
En önemli detaydır,
erkeklerin hiç anlayamadığı
durum işte bu kadar basittir.
O gün gelene kadar konuşan,
kavga eden, tartışan kadın,
kendini sessizliğe vermiştir.
Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse,
o zaman sevgisi de yara almış demektir.
Yüreğindeki bavulları toplamıştır,
kafasındaki biletleri almış
ve aslında bedeni orada durarak,
ilişkiden çıkıp gitmiştir.
Kadın, gerçekten gitmişse,
çok sessiz olmuştur ayrılışı,
kimse hissetmeden, kapıları
vurup kırmadan gitmiştir.
Her akşam eve geldiğinde,
kapının açıldığını gören adam
anlamaz ama bir kadın sessizce gider.
Ne mutfağında yemek pişiren, ne
yan koltukta televizyon izleyen,
ne gece ruhunu kenara koyarak
yatakta sevişmeye çalışan
kadın, artık o kadındır.
Bir kadının çığlıklarından,
kavgalarından korkmamak gerekir,
çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir.
CEMAL SÜREYA