‘Güvenlik kaygısı, ekonomik kaygıları yendi.’
Seçimi bir cümleyle analiz etmek istersek bunu söyleyebilirim.
Millet İttifakı açısından bakarsak duruma; milliyetçi kesim görmezden gelindi, Kürt seçmenin oyuna bağlı hesaplarla ilerlendi.
İki büyükşehirde seçim kazanmış iki ismin seçmen nezdindeki karşılığına umut bağlandı vesaire gibi birçok argüman da yürütmek mümkün elbette.
Öte yandan milletvekilliği listelerinde hem ittifak partilerine verilen sandalyeler hem de listelerde yer alan CHP’li isimleri partililer kabul etmedi, kabullenemedi.
Bunu siyaseti az da olsa okuyabilen herkes biliyor, konuşuyordu.
Görmesi gerekenler görmezden geliniyordu.
Sonuç olarak Altılı Masa toplantılarında verilen mutlu pozların arkasında aslında o kadar mutlu bir tablo olmadığı gerçeği değişmedi ve Akşener’in isyan gecesi de bunun belgesi olmuş oldu.
Seçimin kazananı Cumhur İttifakı’na baktığımızda ise;
Yıpranmış ve yönettiği dönemin en büyük krizi ile karşı karşıya kalmış olan Erdoğan seçimi fark atarak kazandı. Peki sorun neredeydi?
Sorun adaylık süreci ile başladı.
Bir Ak Partili yönetici bana ‘Seçim için 500 milyon dolar bütçem olsa tek bir kuruş harcamadan bunu CHP genel merkezine götürür ve onlara Kılıçdaroğlu’nu aday yapın derdim’ demişti.
Kılıçdaroğlu Erdoğan için en kolay adaydı, bunu kabul etmeden seçimleri anlayamayız.
Erdoğan durumun farkındaydı ve ekonomik hasarın sandığa yansıyacağını da çok iyi biliyordu. Ama bu sefer suni bir beka sorunu çıkartmamaya da özen gösterdi.
Zaten ‘birleşerek kazanacağız stratejisi’ adım adım güvenlik kaygılarını inşa etmeye başladı. HDP ortaklığı, Ak Parti seçmenini adım adım konsolide etmeye başladı.
Fakat son haftaya girerken tüm bunlara rağmen Kılıçdaroğlu’nun ilk turda kazanamazsa bile önde olduğu belliydi. Taa ki Fetö Muharrem İnce’yi hedef alana kadar. Sonrasında seçmenin Kılıçdaroğlu’na karşı büyük bir şüphe yaşadığı ilk tur seçim sonuçlarına da yansıdı.
Peki Erdoğan seçimleri kazanmak için neler yapmıştı?
Sadece Rutin…
Üstelik kendisini zayıflatacak birçok eyleme de imza atmıştı:
En deneyimli 56 vekilini üç dönem kuralı ile aday yapmadı. Bu isimleri toplayıp bir motivasyon konuşması dahi yapmadı. Çoğu, başı kesik tavuk gibi dolaştılar. Erdoğan tarzı buydu işte…
İllere seçilen milletvekili isimleri sahadan çok uzaktı, partililer bile isyan etmişti.
Çoğu siyasi olmayan 18 bakanı milletvekili olmaya davet etti. İkisi hariç tamamı büyükşehirlerden aday oldular. Tenzili rütbeydi ama hoşlarına gitmese de çok iyi çalıştılar.
Peki kampanya?
Alışılagelmiş etkileyici kampanyalar yerine belki de Ak Parti tarihinin en kötüsüydü.
Zaten kampanyanın başında bir iletişimci değil bir anketçi vardı. Evlilik teklif kartlarından aşırtılmış ‘Doğru Zaman Doğru Adam’ sloganı tam bir fecaatti.
21 yıllık iktidar doğru zaman bu dedi kimsenin sesi bile çıkmadı.
Kabul etmek lazım CHP kampanyası ilk kez çok daha güçlüydü. Son haftalarda Fahrettin Altun’un ipleri eline aldığı ise kulislerde konuşulmuştu.
Sonuç Erdoğan için kesinlikle bir zaferdir fakat Ak Parti açısından bakıldığında büyük bir hezimet yaşandı.
Önümüzdeki günlerde daha da yakından irdeleyeceğiz. Bir önceki seçimde yaklaşık % 42 olan oy oranını % 35’lere indirdi.
Kurulduğu günden bugüne aldığı en düşük oy oranı buydu.
Yenilgi görülen 2019 yerel seçimlerinde bile Cumhur İttifakı % 53, Ak Parti % 44 oy almıştı.
Yerel seçimlerdeki hezimetin nedeni daha çok büyükşehir belediye başkanı adaylarıydı.
Rekor oy Erdoğan’a Maraş’tan geldi fakat aynı şehirde Ak Parti düşüş rekoru da kırdı. Yüzde 11 oranında oyları eridi.
Sinan Oğan’dan Erdoğan’a hiç oy gelmedi. Erdoğan ilk turda aldığı 27 milyon oyu tekrar aldı aslında.
Seçimi kazanmasının nedeni de yüzde beşlik seçmenin eksik katılımı oldu.
Sonuç olarak muhalefetin yapmasını gerekeni iktidar yaptı diyebiliriz.
Beni neden seçmelisiniz demek yerine karşıdakini neden seçmemelisinize getirdi olayı.
Adam akıllı kampanyayı geçtim, yerle yeksen olmuş bir ekonomiyi bile görünmez kılabildiler bu sayede.
Muhalefet belki de en başından böyle bir yol izlemeyi tercih etmeliydi, bahar gelecek umutları vermek yerine.
Erdoğan her ne kadar anlamını bilmese de, üzerinden ‘Winner’ ceketi çıkarmaya niyeti de yok...
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Seçimi bir cümleyle analiz etmek istersek bunu söyleyebilirim.
Millet İttifakı açısından bakarsak duruma; milliyetçi kesim görmezden gelindi, Kürt seçmenin oyuna bağlı hesaplarla ilerlendi.
İki büyükşehirde seçim kazanmış iki ismin seçmen nezdindeki karşılığına umut bağlandı vesaire gibi birçok argüman da yürütmek mümkün elbette.
Öte yandan milletvekilliği listelerinde hem ittifak partilerine verilen sandalyeler hem de listelerde yer alan CHP’li isimleri partililer kabul etmedi, kabullenemedi.
Bunu siyaseti az da olsa okuyabilen herkes biliyor, konuşuyordu.
Görmesi gerekenler görmezden geliniyordu.
Sonuç olarak Altılı Masa toplantılarında verilen mutlu pozların arkasında aslında o kadar mutlu bir tablo olmadığı gerçeği değişmedi ve Akşener’in isyan gecesi de bunun belgesi olmuş oldu.
Seçimin kazananı Cumhur İttifakı’na baktığımızda ise;
Yıpranmış ve yönettiği dönemin en büyük krizi ile karşı karşıya kalmış olan Erdoğan seçimi fark atarak kazandı. Peki sorun neredeydi?
Sorun adaylık süreci ile başladı.
Bir Ak Partili yönetici bana ‘Seçim için 500 milyon dolar bütçem olsa tek bir kuruş harcamadan bunu CHP genel merkezine götürür ve onlara Kılıçdaroğlu’nu aday yapın derdim’ demişti.
Kılıçdaroğlu Erdoğan için en kolay adaydı, bunu kabul etmeden seçimleri anlayamayız.
Erdoğan durumun farkındaydı ve ekonomik hasarın sandığa yansıyacağını da çok iyi biliyordu. Ama bu sefer suni bir beka sorunu çıkartmamaya da özen gösterdi.
Zaten ‘birleşerek kazanacağız stratejisi’ adım adım güvenlik kaygılarını inşa etmeye başladı. HDP ortaklığı, Ak Parti seçmenini adım adım konsolide etmeye başladı.
Fakat son haftaya girerken tüm bunlara rağmen Kılıçdaroğlu’nun ilk turda kazanamazsa bile önde olduğu belliydi. Taa ki Fetö Muharrem İnce’yi hedef alana kadar. Sonrasında seçmenin Kılıçdaroğlu’na karşı büyük bir şüphe yaşadığı ilk tur seçim sonuçlarına da yansıdı.
Peki Erdoğan seçimleri kazanmak için neler yapmıştı?
Sadece Rutin…
Üstelik kendisini zayıflatacak birçok eyleme de imza atmıştı:
En deneyimli 56 vekilini üç dönem kuralı ile aday yapmadı. Bu isimleri toplayıp bir motivasyon konuşması dahi yapmadı. Çoğu, başı kesik tavuk gibi dolaştılar. Erdoğan tarzı buydu işte…
İllere seçilen milletvekili isimleri sahadan çok uzaktı, partililer bile isyan etmişti.
Çoğu siyasi olmayan 18 bakanı milletvekili olmaya davet etti. İkisi hariç tamamı büyükşehirlerden aday oldular. Tenzili rütbeydi ama hoşlarına gitmese de çok iyi çalıştılar.
Peki kampanya?
Alışılagelmiş etkileyici kampanyalar yerine belki de Ak Parti tarihinin en kötüsüydü.
Zaten kampanyanın başında bir iletişimci değil bir anketçi vardı. Evlilik teklif kartlarından aşırtılmış ‘Doğru Zaman Doğru Adam’ sloganı tam bir fecaatti.
21 yıllık iktidar doğru zaman bu dedi kimsenin sesi bile çıkmadı.
Kabul etmek lazım CHP kampanyası ilk kez çok daha güçlüydü. Son haftalarda Fahrettin Altun’un ipleri eline aldığı ise kulislerde konuşulmuştu.
Sonuç Erdoğan için kesinlikle bir zaferdir fakat Ak Parti açısından bakıldığında büyük bir hezimet yaşandı.
Önümüzdeki günlerde daha da yakından irdeleyeceğiz. Bir önceki seçimde yaklaşık % 42 olan oy oranını % 35’lere indirdi.
Kurulduğu günden bugüne aldığı en düşük oy oranı buydu.
Yenilgi görülen 2019 yerel seçimlerinde bile Cumhur İttifakı % 53, Ak Parti % 44 oy almıştı.
Yerel seçimlerdeki hezimetin nedeni daha çok büyükşehir belediye başkanı adaylarıydı.
Rekor oy Erdoğan’a Maraş’tan geldi fakat aynı şehirde Ak Parti düşüş rekoru da kırdı. Yüzde 11 oranında oyları eridi.
Sinan Oğan’dan Erdoğan’a hiç oy gelmedi. Erdoğan ilk turda aldığı 27 milyon oyu tekrar aldı aslında.
Seçimi kazanmasının nedeni de yüzde beşlik seçmenin eksik katılımı oldu.
Sonuç olarak muhalefetin yapmasını gerekeni iktidar yaptı diyebiliriz.
Beni neden seçmelisiniz demek yerine karşıdakini neden seçmemelisinize getirdi olayı.
Adam akıllı kampanyayı geçtim, yerle yeksen olmuş bir ekonomiyi bile görünmez kılabildiler bu sayede.
Muhalefet belki de en başından böyle bir yol izlemeyi tercih etmeliydi, bahar gelecek umutları vermek yerine.
Erdoğan her ne kadar anlamını bilmese de, üzerinden ‘Winner’ ceketi çıkarmaya niyeti de yok...
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.