Beklenen “tarihi” seçimler sona erdi. Şimdi olan biteni, değer atfetmeden ve değer biçmeden, soğukkanlılıkla doğru değerlendirmenin zamanı. Değer atfetme, olayın gerçek yönünü bir yöne bırakıp sadece kendi bağlamında olayları değerlendirmektir ki bu değerlendirme biçimi objektif değildir. Değer biçmek ise içinde bulunduğu grubun havasına kapılıp onlarla ters düşmemek için bazen yanlışa bile doğru demek gafletine düşmektir. Mesela bu bağlamda değerlendirme yapan kimileri kaybettikleri halde kazandık diyebilecekler. Oysa bu yaklaşım kaybettiği halde kazındık diyene bir şey kazandırmaz. Başarmak için olayları doğru teşhis etmek yanlışları görmek, eksikleri gidermek gerekir.
Şimdi seçim sonuçlarının şifreleri
Kısaca madde made sayıp sonuçları değerlendirelim:
1) Seçim süreci olaysız sona erdi. Bir takım kötü söylentilere,gergin bekleyişlere rağmen büyük bir olay yaşanmadan bu seçimin tamamlanmış olması demokrasi açısından önemli. Bu durum hem partilerin hem de seçmenin sağduyu hanesine artı olarak kayda geçirilmeli. Bir diğer artı da dünya demokrasilerinde %50’lere kadar düşen seçimlere katılım oranının %90’lar civarında gerçekleşmiş olmasıdır. Bu da halkın kendi kaderini belireme noktasında nasıl ilgili olduğunu ve siyasi katılımın gücünü göstermesi bakımından kayda geçirilmesi gereken bir noktadır.
2) Milliyetçilik pirim yaptı. Bu seçimin en belirgin sonuçlarından biri, bir sosyolog olarak baktığımda milliyetçiliğin belirgin bir renge dönüşmesidir, diyebilirim. MHP, İyi parti, Zafer partisi ve hatta AKP’yi de eklediğinizde milliyetçi oyların toplumun yarısını aştığını görüyoruz. Bu dünyada yükselen sağ popülist politikaların bizde de yükseldiğinin bir göstergesi. Bundan sonra sosyal demokrat anlayışın bunları da göz önünde bulundurarak politika üretmesi gerekir.
3) MHP sürpriz yaptı. Herkes MHP’nin yeni seçim sisteminde baraj sınırı olan % 7’yi bile bulamayacağını ileri sürerken, kamuoyu araştırmalarının nerdeyse tamamı bu yönde veriler ortaya kaymasına karşın MHP'nin %10 oy alması herkesi şaşırttı. Bunda birkaç nokta rol oynadı. MHP’nin AKP listelerinden değil de kendi logosu ile seçime ayrı girmesi seçmenini kendine çekti. Ayrıca daha önce İYİ partiye giden bir miktar seçmen MHP’ye geri döndü. Ve tabi özellikle kıyı şeridi, İç Anadolu ve Karadeniz’deki milliyetçi dalga Erdoğan’ın da tetiklemesi ile Erdoğan’a yaradığı gibi MHP’ye de yaradı. AKP’ye gitmek istemeyen milliyetçi bir kesim MHP’ye oy verdi. Ayrıca eklemek lazım ki MHP, genellikle seçim öncesigösterilenle sandıkta çıkan oy arasında bir fark ortayakoyuyordu bu seçimde de öyle oldu.
4) HDP oy kaybetti. HDP’nin oy kaybetmesinde TİP’in ayrı girmesinin bir etkisi oldu ancak tek sebep buna bağlanamaz. Çünkü seçmen sayısı artmasına ve sadece yeni oy kullanan gençler bağlamında 5 milyon yeni seçmen seçimde oy kullanmasına rağmen HDP bir milyonun üzerinde oy kaybetti. Özellikle de batıda ve büyük metropollerde bu kayıp daha da yüksek oldu. Örneğin İstanbul, Ankara, Adana, Antep, İzmit, Bursa gibi batı metropollerinde sadece oy değil milletvekili de kaybetti. Bunda listelerin iyi oluşturulmaması, HDP’nin yüksek öz güvenli davranarak her koşulda oylarının bir yere gitmeyeceği varsayması, iyi ve etkili bir kampanya yürütememesi ve barajın %7’ye düşürülmesinin yarattığınegatif etki ve geçmişte stratejik oy kullanan CHP’li ve diğer bazı partililerin kendi partilerine dönmesi rol oynadı. HDP 100 milletvekilinden söz ederken 62 vekil çıkarabildi. Bunu önünekoyup düşünmesi lazım.
5) AKP 2 milyona yakın oy kaybetmesine rağmen hala birinci parti olması manidar. Hep söyledik ve yazdık ekonomi oy verme davranışının tek belirleyeni değil. Partilere bağlılık (aidiyet faktörü) ve ideolojik faktörün toplamı daha etkili oldu. Bütün olumsuzluklara rağmen hala %35 oy alması sosyolojik olarak araştırılmalı ve dersler çıkarılmalı. Aynı şekilde Erdoğan da bir önceki seçimde 2,5 puan oy kaybetmesine rağmen %49,5 oy alabilmesi de düşündürücü. Bu nokta, İmamoğlu’nun doğru aday olduğu gerçeğini bir kez daha tescilledi.
Şimdi seçim sonuçlarının şifreleri
Kısaca madde made sayıp sonuçları değerlendirelim:
1) Seçim süreci olaysız sona erdi. Bir takım kötü söylentilere,gergin bekleyişlere rağmen büyük bir olay yaşanmadan bu seçimin tamamlanmış olması demokrasi açısından önemli. Bu durum hem partilerin hem de seçmenin sağduyu hanesine artı olarak kayda geçirilmeli. Bir diğer artı da dünya demokrasilerinde %50’lere kadar düşen seçimlere katılım oranının %90’lar civarında gerçekleşmiş olmasıdır. Bu da halkın kendi kaderini belireme noktasında nasıl ilgili olduğunu ve siyasi katılımın gücünü göstermesi bakımından kayda geçirilmesi gereken bir noktadır.
2) Milliyetçilik pirim yaptı. Bu seçimin en belirgin sonuçlarından biri, bir sosyolog olarak baktığımda milliyetçiliğin belirgin bir renge dönüşmesidir, diyebilirim. MHP, İyi parti, Zafer partisi ve hatta AKP’yi de eklediğinizde milliyetçi oyların toplumun yarısını aştığını görüyoruz. Bu dünyada yükselen sağ popülist politikaların bizde de yükseldiğinin bir göstergesi. Bundan sonra sosyal demokrat anlayışın bunları da göz önünde bulundurarak politika üretmesi gerekir.
3) MHP sürpriz yaptı. Herkes MHP’nin yeni seçim sisteminde baraj sınırı olan % 7’yi bile bulamayacağını ileri sürerken, kamuoyu araştırmalarının nerdeyse tamamı bu yönde veriler ortaya kaymasına karşın MHP'nin %10 oy alması herkesi şaşırttı. Bunda birkaç nokta rol oynadı. MHP’nin AKP listelerinden değil de kendi logosu ile seçime ayrı girmesi seçmenini kendine çekti. Ayrıca daha önce İYİ partiye giden bir miktar seçmen MHP’ye geri döndü. Ve tabi özellikle kıyı şeridi, İç Anadolu ve Karadeniz’deki milliyetçi dalga Erdoğan’ın da tetiklemesi ile Erdoğan’a yaradığı gibi MHP’ye de yaradı. AKP’ye gitmek istemeyen milliyetçi bir kesim MHP’ye oy verdi. Ayrıca eklemek lazım ki MHP, genellikle seçim öncesigösterilenle sandıkta çıkan oy arasında bir fark ortayakoyuyordu bu seçimde de öyle oldu.
4) HDP oy kaybetti. HDP’nin oy kaybetmesinde TİP’in ayrı girmesinin bir etkisi oldu ancak tek sebep buna bağlanamaz. Çünkü seçmen sayısı artmasına ve sadece yeni oy kullanan gençler bağlamında 5 milyon yeni seçmen seçimde oy kullanmasına rağmen HDP bir milyonun üzerinde oy kaybetti. Özellikle de batıda ve büyük metropollerde bu kayıp daha da yüksek oldu. Örneğin İstanbul, Ankara, Adana, Antep, İzmit, Bursa gibi batı metropollerinde sadece oy değil milletvekili de kaybetti. Bunda listelerin iyi oluşturulmaması, HDP’nin yüksek öz güvenli davranarak her koşulda oylarının bir yere gitmeyeceği varsayması, iyi ve etkili bir kampanya yürütememesi ve barajın %7’ye düşürülmesinin yarattığınegatif etki ve geçmişte stratejik oy kullanan CHP’li ve diğer bazı partililerin kendi partilerine dönmesi rol oynadı. HDP 100 milletvekilinden söz ederken 62 vekil çıkarabildi. Bunu önünekoyup düşünmesi lazım.
5) AKP 2 milyona yakın oy kaybetmesine rağmen hala birinci parti olması manidar. Hep söyledik ve yazdık ekonomi oy verme davranışının tek belirleyeni değil. Partilere bağlılık (aidiyet faktörü) ve ideolojik faktörün toplamı daha etkili oldu. Bütün olumsuzluklara rağmen hala %35 oy alması sosyolojik olarak araştırılmalı ve dersler çıkarılmalı. Aynı şekilde Erdoğan da bir önceki seçimde 2,5 puan oy kaybetmesine rağmen %49,5 oy alabilmesi de düşündürücü. Bu nokta, İmamoğlu’nun doğru aday olduğu gerçeğini bir kez daha tescilledi.
6) CHP umduğunu bulamadı. CHP’nin diğer partilerle birlikte seçime girmesi ona bir şey kazandırmadı aksine kaybettirdi. Bu arada Deva, Gelecek, Saadet ve Demokrat partisi CHP listelerinden 36-37 milletvekili meclise soktu. Bu sayıyı CHP’nin toplamda aldığı 169 vekilden düştüğümüzde ona 133milletvekili kalıyor ki bu sayı mevcut vekil sayınsın da altında bir sayı. Örneğin İstanbul’da CHP listelerinden kazanan diğer partilerin vekilleri ayrılıp gittiğinde CHP’ye kazandığı vekilin yarısı bile kalmayacak. Bu da politik açıdan kazanımı olmayan bir başka dramatik gerçek.
7) Diğer partilerle aynı listeden girmek sinerji yaratmadı.CHP’nin MV seçimlerinde 4 hatta bazı yerlerde 5 partiyi listelerine alması beklenen sinerjiyi yaratmadı. Ona kazandırmak yerine aksine kaybettirdi. Bunu hem yazdık hem söyledik kimse bizi dinlemedi. Üstelik bu partilerin tabanlarının belli bir bölümü Kılıçdaroğlu’na da oy vermediği ortaya çıktı. Bu partilerin her biri bir puan oy vermiş olsa 5 puan ederdi ki o zaman CHP %30’a ulaşırdı, AKP de bu rakama inmek zorunda kalırdı. Ama öyle olmadı, anlaşılan ortada bir kaçak oy var, bunun araştırılıp ortaya konulması lazım. Bu iş öyle 36-37 vekil alıp çekilmekle olmaz. Bu durum düzelmeden ikinci turda da bir sonuç elde edilemez.
8) Millet ittifakındaki partilerin MV seçimlerine olduğu gibi Kılıçdaroğlu’na da belirgin bir katkısı yok. Bu nokta yanlışları ve eksikleri görmek yerine halının altına süpürmemek lazım. Doğru tespit ve doğru teşhislerle doğru sonuçlara ulaşmak lazım. Bunca ekonomik soruna bunca hukuksuzluğa, siyasi baskıya, usulsüzlük ve yolsuzluğa rağmen Millet İttifakı meclis çoğunluğunu alamadı ve Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın 5 puan gerisinde kaldı, neden? Bu sonuçları serinkanlılıkla değerlendirmek gerekirse buna neden olanlar özeleştiri yapmak durumunda. Kimi yerde beş kimi yerde altı parti CHP listelerinden seçime girdi ve CHP bu koşullarda bile hala %25’lerde kalıyorsa bunu oturup düşünmek lazım.
9) Kılıçdaroğlu Doğu ve Güneydoğuda %60’larda oy aldı. Bu en yüksek oyu Kürtlerden aldığını gösteriyor. Bu seçimin en çalışkan ferdi İmamoğlu oldu ve halkın gönlüne taht kurdu. Halk İmamoğlu’nu bu yüksek performansı ile CHP’nin başında görmek istiyor.
10) Sinan Oğan’ın %5’in üzerinde oy alması durumunda seçimin ikinci tura kalacağı belliydi. Şimdi ikinci tura gidilecek. İkinci turda Cumhur İttifakının meclis çoğunluğunu almış olması ona bir avantaj sağlayacaktır. Bu noktada Millet İttifakının işi çok zorlaştı ancak buna rağmen kazanmak imkânsız değil. Bu da bundan sonra yanlış yapılmamasını, yeni bir propaganda ve güçlü bir kampanya yapılmasını gerektirir.
Sonuç
Sonuç olarak bu seçimlerle hem ülke hem CHP açısından yeni bir döneme girdik. Herkesi artık kariyer planlamasını bir yana bırakıp ülkeyi yönetmenin planlaması yapması gerekir. Değişim istiyorsak belli ki önce kendimizden başlamalıyız.
Sonuç olarak bu seçimlerle hem ülke hem CHP açısından yeni bir döneme girdik. Herkesi artık kariyer planlamasını bir yana bırakıp ülkeyi yönetmenin planlaması yapması gerekir. Değişim istiyorsak belli ki önce kendimizden başlamalıyız.
Bu içeriğin kaynağı Muhalif haber sitesidir.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için lütfen üye olunuz.
Giriş yap veya üye ol.